Receb-i Şerîf ayına girildiğinde her yeni başlangıçta olduğu gibi işe tevbe ve istiğfâr ederek geçmişi silip bu mukaddes mevsime geride bırakılan seneler için pişmanlık; gelecek için kararlılık esasına uygun bir başlangıç yapılmalıdır. “De ki: Ey (günah işlemekle) haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin, doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü o Ğafûr ve Rahîm’dir.”[1] âyet-i kerîmesi, rabbimizden asla ümit kesmemeyi ve bağışlanma konusunda Allah Te‘âlâya sığınmayı telkin buyurarak bize yolumuzu ve ufkumuzu aydınlatan bir kandil olmaktadır.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in üç ayların başlangıcı olan Receb-i Şerîf ayı girdiğinde yaptığı:
اَللّٰهُمَّ بَارِكْ لَنَا فِي رَجَبَ وَشَعْبَانَ وَبَلِّغْنَا رَمَضَانَ
“Allah’ım Recep ve Şaban’ı bize mübarek eyle ve bizi Ramazan ayına ulaştır.” [2] şeklindeki duâsı bizler için konunun ehemmiyetini kavrama açısından önemli bir delildir.
Haram aylardan biri olması hasebiyle Receb-i Şerîf ayında sevaplar katbekat katlanacaktır. En önemli hususiyeti bağışlanma ayı olan ve büyükler tarafından “azatlılar ayı” olarak anılan bu ayda oruç tutmanın fazîleti de pek büyüktür. Bilhassa ilk gününü oruçlu geçirmek ve ay boyunca imkânlar elverdiği kadar oruç tutmak Receb-i Şerîf’i ihyâ ve nice müjdelere nâiliyet açısından önemli bir tavır olacaktır.
Mevlâ Te’âlâ: “(Habîbim) De ki: Eğer duânız ve ibâdetiniz olmasa, Rabbiniz size ne diye değer versin”[3] buyurarak kulları değerli kılan asıl unsurun ‘kulluk’ olduğu vurgusuyla beraber, duâ ve ibâdetleri artırarak düzenli olarak sürdürmenin önemini de beyan etmiştir.
Tavsiye Edilen Duâ ve Zikirler
İbnü Abbâs (Radıyallâhu Anhümâ)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur:
“Her kim receb, şa‛bân ve ramazan aylarında, öğle ve ikindi (namazları) arası:
أَسْتَغْفِرُ اللّٰهَ الْعَظِيمَ الَّذِي لَا إِلٰهَ إِلَّا هُوَ الْحَيَّ الْقَيُّومَ وَأَتُوبُ إِلَيْهِ تَوْبَةَ عَبْدٍ ظَالِمٍ لِنَفْسِهِ لَا يَمْلِكُ لِنَفْسِهِ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا وَلَا مَوْتًا وَلَا حَيَاةً وَلَا نُشُورًا
“Kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan, Hayy ve Kayyûm olan O büyük Allâh-u Te‛âlâ’dan, mağfiret talep ederim. Kendisi hakkında ne bir zarara ne bir faydaya, ne ölüme, ne de yaşamaya ve ne de dirilmeye mâlik olmayan, (günahlar işleyerek) kendisine zulmetmiş bir kulun tevbesiyle, O’na tevbe ederim’ derse, Allâh-u Te‛âlâ (o kişinin sevab ve günahlarını yazmakla görevli) iki meleğe: ‘Bu kulun amel defterindeki günahlarıyla alâkalı yazıları yakın!’ diye vahyeder.”[4]
Ulemâ buyurmuştur ki: “Receb, günahlardan istiğfar içindir, şa‛bân kalpleri ayıplardan ıslâh içindir. Ramazan ise kalpleri nurlandırmak içindir. O halde Allâh-u Te‛âlâ’nın ayında istiğfarı çok yapmak lazımdır. Özellikle de seherlerde, “Seyyidü’l-istiğfâr (istiğfarların efendisi)” denilen tevbeyi hiç terk etmemek gerekir.
Nitekim Şeddâd ibni Evs (Radıyallâhu Anh)ın rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Seyyidü’l-istiğfâr (istiğfarların efendisi) şudur:
اَللّٰهُمَّ أَنْتَ رَبِّي لاَ إِلٰهَ إِلَّا أَنْتَ خَلَقْتَنِي وَأَنَا عَبْدُكَ وَأَنَا علٰى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ، أَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ وَأَبُوءُ لَكَ بِذَنْبِي فَاغْفِرْ لِي فَإِنَّهُ لاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ أَنْتَ، أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ
‘Ey Allâh! Benim Rabbim Sensin. Senden başka hiçbir ilah yoktur. Beni Sen yarattın. Ben Senin kulunum. Ben gücümün yettiği kadar Senin ahdin ve vâdin (sözün ve müjden) üzere sâbitim. Ben Senin ihsan ettiğin nimetlerini itiraf ediyor, günahlarımı da itiraf ediyorum. Öyleyse beni mağfiret eyle! Şu muhakkak ki, günahları Senden başkası bağışlayamaz. Ben yaptığım şeylerin şerrinden sana sığınıyorum.’ İnsan akşama girerken bu duâyı okuduğu zaman, o gece ölürse cennete girer yâhut cennet ehlinden olur. Bu duâyı sabaha girerken okuduğu zaman da, o günde ölürse, o da cennet ehlindendir.”[5]
Receb-i Şerîf’in girişiyle birlikte kavuşacağımız bu mübârek mevsim sırasıyla; bu ayda bulunan Reğâib ve Mi‘râc geceleriyle, daha sonra Şa‘bân-ı Şerîf ayı ve bu ayda bulunan Berât gecesiyle ve Ramazân-ı Şerîf ayıyla birlikte devam edip bu ayda yer alan Kadir gecesiyle nihâyete erecektir. Rabbimiz Azze ve Celle müstefîd eylesin. Âmîn.
Dipnotlar
[1] Zümer Sûresi:53
[2] Ahmed İbnü Hanbel, el-Müsned, 1/259
[3] Haşr Sûresi:18
[4] Safûrî, Nüzhetü’l-Mecâlis, 1/140
[5] Buhârî, De‛avât:15, 7/150; Ebû Dâvûd, Edeb:110, no:5070; İbni Mâce, no:3872