Kur’ân-ı Kerîm’de “Haram Aylar” olarak ifade edilen ayların ayrı birer hususiyeti vardır. Zira Mevlâ Te‘âlâ, bu aylara ta‘zîm etmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de bir şeye ta‘zîm edilmesi, ona kutsallık atfedildiği manasına gelmektedir. Nitekim haram aylardan olan Receb-i Şerîf ayı, ta‘zîm olunmuş bir ay olması hasebiyle ayrı bir fazîlet kazanmış olmaktadır. Bu itibarla, haram aylar, bahusus Receb-i Şerîf ayı içerisinde yapılan ibadet ve taat, sair aylarda yapılanla bir olmayacaktır.
Receb-i Şerîf Ayı Bahşiş Ayıdır
Receb-i Şerîf ayı, bahsettiğimiz manevî özelliklere binaen, yapılan ibadetlere verilecek mükâfatın katlandığı bir aydır. Sırf bu fazilet dahi, bu ay içerisinde sâlih amelleri ziyadeleştirmek için yeterli bir delildir. Bununla beraber, Receb-i Şerîf ayında bazı sâlih amellere karşılık hususî mükâfatları beyan sadedinde rivayetler de vârid olmuştur. Sadaka ibadetine dair müjdelerin de bu ayın faziletine mahsus rivayetlerde mühim bir yeri vardır.
Nitekim bu rivayetlerden birinde şöyle gelmiştir: «Bir kimse Receb ayında bir sadaka verirse, bin altın sadaka vermiş gibi sayılır.»[1]
Sadaka-i Câriyenin Uhrevî Önemi
Sadaka, Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadîs-i şerîflerde önemine sıklıkla dikkat çekilen, kişisel ve sosyal yüksek ehemmiyeti haiz malî bir ibadettir. Bununla beraber, kişinin vefatından sonra da amel defterine işlenmeye devam eden sadaka-i câriye, genel olarak sadaka ibadeti kapsamında daha ayrı bir hususiyet ve öneme sahiptir. Sadaka-i câriye yolları arasında da kalıcı eserler, tarih üstü yapılar olmaları ve insanlara asırlar boyunca istifade imkânı sunmaları vesilesiyle çok daha büyük bir ayrıcalık taşımaktadır.
Bu sebeple, Kur’ân-ı Kerîm’de mescidlerin imarı önemle vurgulanmış ve şöyle buyrulmuştur:
“Allâh’ın mescidlerini ancak, Allâh’a ve o son güne inanmış olan, o namazı dosdoğru kılmış ve zekâtı vermiş olan, Allâh’tan başkasından da korkmayan kimseler imar eder. (Bakımını üstlenerek ve ibadetle ihyâ ederek, maddî ve manevî anlamda mamur eder.) İşte o (mescidleri her yönüyle mamur kılan Müslüma)nların hidâyete erenlerden (ve cennete girenlerden) olmaları kuvvetle umulmuştur.”[2]
Mescid İnşâ Etme Emri, Külliyelere Şâmildir
Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan mescid inşa etme emri ve mescid inşa edenlere yönelik faziletler, günümüzde anladığımız şekliyle sadece günlük ibadetlerin ve Cuma namazları ile Bayram namazlarının kılındığı camilere yönelik bir emir olmayıp bilhassa ilmî faaliyetlerin ve davet, tebliğ vazifelerinin ifa edildiği müesseseleri kapsayan bir emirdir. Bu konuda detaylı malûmata ilgili makalemizden ulaşabilirsiniz.
İsmailağa Külliyesi Yardımlarınızla Yükselmektedir
İnşa etmekte olduğumuz İsmailağa Külliyesi, ev sahipliği yapacağı Tekâmül ve İhtisâs medreseleriyle, geçmişten günümüze ulaşan ilim mirasını gelecek nesillere taşıyacaktır. Bu hizmetler, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in: “İnsan öldüğü zaman üç şey hariç ameli kesilir: Sadaka-i Câriye (medrese veya mescid gibi sürekli, kalıcı iyilik), kendisinden faydalanılan ilim ve kendisini hayırla yâd ettiren sâlih bir evlat.” müjdesine talip olma yoludur.
.
Medeniyet anlayışımızın önemli bir unsuru hâline geleceğine inandığımız İsmailağa Külliyemizin inşasına ve ev sahipliği yapacağı hizmetlere sizler de bağış ve yardımlarınızla destek sağlayabilir ve bütün bu hizmetlere karşılık verilecek ecir ve mükâfata ortak olabilirsiniz. Külliyemiz hakkında detaylı bilgi ve bağışlarınız için tıklayınız.
Dipnotlar
[1] Abdülkadir el-Geylânî, el-Ğunye, 1/366.
[2] Tevbe Sûresi:18