Âlemlerin Rabbi olan Allâh-u Teâlâ’ya nihayetsiz hamd-u senâlar olsun. Kulları’nın arasından tercih edip Kur’ân-ı Kerîm ile şereflendirdiği Habîbine selâm olsun. İlâhî terbiyenin nihayetsiz güzellikleri içinde en mükemmel kıvama yükseltilen ve müntesibi olmak ile müşerref olduğumuz, yüce dinimiz İslâm’ı en güzel şekilde insanlara takdîm eden, kâinatın Efendisine selâm olsun. İnananlara Rablerinin ma‘rifet ve muhabbetini tâlim eden, bütün varlığını beşeriyetin selâmetine armağan eden, Cennete ve Cemâlullâh’a giden yolun en büyük rehberi, özlü sözleri ile gönüllerin tabîbi ve sürûru olan Peygamberimiz Muhammed Mustafa (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz’e şânına lâyık bir şekilde ila nihâye salât ve selâm olsun.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in sofrası yiyecekler bakımından gayet sade ve mütevazı; fakat muhtaçlara yardım ve sofrasında bulunan nimetlere kanaat edip Allah Te‘âlâ’ya şükür bakımından ise sofraların en bereketlisi ve en zengini idi. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), ekmek ve yemek israfına hiçbir şekilde meydan vermemişlerdir. O’nun sofrasına haram hiçbir sûret ile nüfûz etmemiştir. Risâletpenâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in sofrasında yiyecek bir ekmek veya herhangi bir yemek çeşidinin bulunmadığı günler de olmuştur.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), kepeği ayıklanmış “sade un”dan elde edilmiş ekmek yemedikleri gibi buğday unundan imal edilen ekmek de yememişlerdir. Zira Asr-ı saâdet devrinin Hicaz bölgesinde buğday oldukça pahalı bir gıda ürünüydü. Bu sebeple halkın büyük çoğunluğunun bütçesini olumsuz yönde etkileyen bu besin maddesine iltifat etmemek ile Risâletpenâh Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) lükse karşı kesin tavrını ortaya koymuş ve her konuda olduğu gibi bu hususta da örnek olma vasfını korumuştur.
Ayrıca Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in arpa unundan mamul edilen ekmeği tercih edip benimsemesinin hikmetleri; arpa ekmeğinin buğday ekmeğinden daha az tüketilmesi, hem doyurucu hem de besleyici olması ve uzun süre tok tutmasıdır. Nitekim konumuz ile alâkalı hadîs-i şerîflerde de bu hususlar açıkça belirtilmiştir.
Ashâb-ı Kirâm (Rıdvânullâhi Te‘âlâ Aleyhim Ecma‘în)in Anlattıkları
Hazreti Âişe (Radıyallâhu Anhâ) annemiz anlatıyor: “Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ailesi, O’nun hayatının son anına kadar, üst üste iki gün, arpa ekmeğini doyuncaya kadar yemediler.”[1]
Süleym İbni Âmir anlatıyor: “Ebû Umâme (Radıyallâhu Anh)ın şöyle dediğini işittim: ‘Rasûlullâh Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ailesinin sofrasından arpa ekmeği artmazdı.’ (Artacak kadar ekmekleri yoktu.)”[2]
İbnü Abbâs (Radıyallâhu Anhumâ) naklediyor: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in art arda birkaç gece aç yattıkları vakidir. O ve ailesinin akşam yemeği bulamadığı zamanlar olurdu. Genelde yedikleri ekmek ise arpa ekmeği idi.”[3]
Sehl ibnü Sa‘d (Radıyallâhu Anh) ile tâbiînden birisi arasında şöyle bir konuşma geçmiştir:
—Ey Sehl, Hazreti Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) katıksız sade undan mamul ekmek yedi mi? Sehl (Radıyallâhu Anh) cevap verdi:
—Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Allah onun mübarek rûh-u şerîflerini kabzedinceye kadar has undan yapılmış ekmek yüzü görmüş değildir. Tâbiî sordu:
—Ey Sehl, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) döneminde sizlerin un eleği var mıydı? Bunun üzerine o:
—Asr-ı saâdette hiçbirimizin eleği yoktu, diye cevap verdi. Muhatabı bu defa şunu sordu:
—Arpa unundan hamur yoğuracağınız vakit kepeğini nasıl ayıklardınız? Sehl (Radıyallâhu Anh) cevapladı:
—Unu üfler, kepeğini savururduk. Bu şekilde hafif ve kaba olan kepekler uçar geri kalanını da yoğurur ekmek yapardık.”[4]
Enes ibnü Mâlik (Radıyallâhu Anh) rivayet ediyor: “Allah Rasûlü (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), ayaklı sini, masa gibi eşyalar üzerinde ve küçük kaplar içerisinde yemek yemediler. Bununla birlikte kendisi için özel has undan ekmek de yapılmadı.”
Hadisin ravilerinden olan Yûnus bu hadîsi Enes ibnü Mâlik (Radıyallâhu Anh)dan rivayet eden Katâde (Rahimehullâh)a: “Bu durumda Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) nasıl yerler idi?” diye sorunca, Katade (Rahimehullâh): “İşte bu gördüğünüz yere serilmiş meşin sofralar üzerinde.” diyerek cevap vermiştir.[5]
Mesruk (Rahimehullâh) anlatıyor: “Bir gün Hazreti Âişe (Radıyallâhu Anhâ) annemizin ziyaretine gitmiştim. Hizmetkârlarına benim için bir sofra kurmalarını rica ettiler ve bana hitab ederek:
—Her ne zaman doyarak yemek yesem, hüzünlenirim ve gözyaşlarıma hâkim olamam ağlarım! dediler.
—Neden ağlarsınız mü’minlerin annesi? diye sorduğumda,
—Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in bu fani dünyadan ayrıldıkları hali hatırlarım. Yemin olsun ki, hiçbir gün üst üste ekmek ve et yemeği ile karnını doyurmamışlardı, buyurdular.[6]
Mü’minlerin annesi Hazreti Âişe (Radıyallâhu Anhâ) anlatıyor: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), -mübarek rûh-u şerîfleri kabzedildiği ana kadar- peş peşe iki gün arpa ekmeği ile doymuş değildir.”[7]
Enes ibnü Mâlik (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Peygamber Efendimiz, -vefat ettiği güne kadar- ayaklı sofralar üzerinde yemek yemedikleri gibi, has undan mamul ekmek de yememişlerdir.”[8]
Dipnotlar
[1] Tirmizî, Şemâil, 25.bab, No:146
[2] Tirmizî, Şemâil, 25.bab, No:147
[3] Tirmizî, Şemâil, 25.bab, No:148
[4] Tirmizî, Şemâil, 25.bab, No:149
[5] Tirmizî, Şemâil, 25.bab, No:150
[6] Tirmizî, Şemâil, 25.bab, No:151
[7] Tirmizî, Şemâil, 25.bab, No:152
[8] Tirmizî, Şemâil, 25.bab, No:153