İsmi, Künyesi ve Nesebi
Berâ b. Âzib (Radıyallâhu Anh) Ebû Umâre künyesi ile meşhurdur.[1] Medine’de dünyaya gelen Berâ b. Âzib (Radıyallâhu Anh), Medine’nin iki büyük kabilesinden biri olan Evs’in Benî Hârise kolundandır.
Doğum yılı hakkında kaynaklarda çok bilgi bulunmayan Berâ b. Âzib (Radıyallâhu Anh) arkadaşlarıyla Bedir Savaşı’na katılmak istemiş ancak Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in orduyu teftiş etmesi esnasında yaşlarının küçük olmasını farketmesi neticesinde gazveye katılmalarına müsaade edilmemiştir.[2] Ancak daha sonra yapılan Uhud Savaşı ve diğer gazvelere iştirâk etmiştir.
Annesi Ebû Saîd el-Hudrî (Radıyallâhu Anh)ın amcasının kızı olan Ümmü Hâlid (Radıyallâhu Anhâ)dır.[3] Bir başka rivâyete göre ise Ümmü Habîbe binti Ebî Habîbe’dir. Annesi de kendisi gibi sahabedir. [4] Babasının adı ise, Âzib b. Hâris b. Adiyy b. Cüsem (Radıyallâhu Anh)tır ve ilk Müslümanlardandır.
Zühdü ve Takvası
Berâ b. Âzib (Radıyallâhu Anh), sahabenin genç âlimlerinden olup aynı zamanda önde gelen bir mucâhittir.[5] Bu vesile ile Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in çok yakınında yer almıştır. Hülefa-ı Râşidîn döneminde de fetih hareketlerine katılarak çeşitli fetihlerde bulunmuş, İslâm’ın yayılmasında büyük emeklere sahip olan bir kahraman olmuştur. Sonraları Mus’ab b. Zübeyir (Radıyallâhu Anh)ın Irak’ta hüküm sürdüğü dönemde, Kûfe’de inşâ ettiği bir eve yerleşerek hayatını hadis, fıkıh ve tefsir gibi ilimlerle iştigâl etmiş ve bu ilimleri tedris etmekle ile geçirmiştir. Kimi kaynaklarda Küfe’den Medine’ye döndüğü ve orada ikâmet ettiği ifade edilmiştir.[6]
Hayatı Boyunca Sünnete İttibâ
Berâ b. Âzib (Radıyallâhu Anh), Hazret-i Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in sevgisine mazhar olmuş ve ondan ayrılmayı hiç düşünmemişti. Ondan hemen hemen dinin bütün konularında ilim elde etmiş ve amelde de onun gibi hareket etmek istemişti. Diğer sahâbe gibi onun sünnetine bağlıydı. Her hareketinde sünnete uymayı ve bildiklerini başkalarına da öğretmeyi esas almıştı. Ahmed b. Hanbel (Rahimehullâh)ın tahric ettiği bir rivâyete göre şöyle dedi: “Ben Berâ b. Âzib ile karşılaşınca, bana selam verdi ve elimi tutarak yüzüme gülümsedi. Bana, ‘Bunu niçin yaptığımı biliyor musun?’ diye sordu. Ben de sebebini bilmediğimi ancak mutlaka hayırlı bir iş için yaptığını anlıyorum, dedim. O da ‘Evet, sebebi şu: Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bir gün benimle karşılaştı ve benim sana yaptığım gibi yaptı. Bana da sordu, aynen senin gibi cevap verdim.’ Bunun üzerine Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ‘İki Müslüman birbiriyle karşılaştıklarında tokalaşırlar, Allah’a hamd edip istiğfarda bulunursa Allah da onları affeder.’ diye buyurdu”[7]
Berâ b. Âzib (Radıyallâhu Anh) namaz kılarken safların doğru bir istikamette olmasına fazladan önem gösterir ve tekrar tekrar bunun sevabından bahsederek teşvik ederdi. Bir rivâyette şöyle demiştir: “Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) namaza kalktığımız zaman eliyle gögüslerimize dokunur, safları düzeltir, sonra da buyururdu: “Saflarınız düzensiz olmasın, sonra o düzensizlik kalplerinize de girer.”[8]
Berâ b. Âzib (Radıyallâhu Anh)ın kendisi Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in sünnetine ittibâ ettiği gibi, çocuklarının da onun sünnetine göre yetişmesi için büyük çaba gösterirdi. Zaman zaman onları yanına toplayarak dersler verirdi. Kendisinden hadis rivâyet eden oğlu Yezîd, bununla ilgili bir hâtırasını şöyle nakleder: “Bir gün babam bizi topladı. Gelin size Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in nasıl abdest aldığını ve nasıl namaz kıldığını anlatayım, çünkü sizinle bundan sonra ne kadar beraber kalacağımı bilemiyorum, dedi.”[9]
Sahabe “Bilmiyorum” Diyebilirdi
Berâ b. Âzib (Radıyallâhu Anh) son derece mütevâzi bir insandı. Sahâbenin iyi bilmediği meselelerden uzak durmaya çalışır ve rahatlıkla “bilmiyorum” diyebilirdi. Ya da kendisinden daha âlim olduğuna inandığı başka sahâbeye havale ederdi. Örneğin Buhârî (Rahimehullâh)ın Hafs b. Ömer’den, onun Şu‘be’den, onun Habîb b. Ebî Sâbit’ten, rivâyet ettiğine göre, Ebû Minhal şöyle demiştir: “Ben Berâ b. Âzib’e para değişimiyle ilgili bir soru sordum. Bana cevaben şöyle dedi: ‘Zeyd b. Erkam’a sor, o benden daha hayırlıdır ve daha âlimdir.”[10]
İslâm İçin Yaptığı Fedâkarlık ve Gayretler
Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) döneminde Uhud ve Hendek gazvelerine katılmış, Hudeybiye anlaşmasına şahit olmuştur. Hayber ve Huneyn gazvelerine ve Yemen seriyyesine de katılmıştır.
Berâ b. Âzib (Radıyallâhu Anh) Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in vefâtından sonraki özellikle Hazret-i Ömer (Radıyallâhu Anh) ve Hazret-i Osman (Radıyallâhu Anh) döneminde oldukça önemli görevler yapmıştır. Hazret-i Ömer (Radıyallâhu Anh) Kûfe’den gelen heyet için görevlendirmiştir. Hazret-i Osman (Radıyallâhu Anh) halife olunca, Onu İran bölgesinde bulunan Rey şehrine emir olarak atamıştır. Hicrî 24’te emirliğe getirilen Berâ b. Âzib (Radıyallâhu Anh), Kazvin Şehrinin doğusunda yer alan Ebher şehrini, yapılan gazve ile ele geçirmiştir. Sonra Kazvin’e geçerek orayı da ele geçiren Berâ b. Âzib (Radıyallâhu Anh), daha sonra Zencan şehrine intikâl ederek orayı da fethetmiştir.[11] Hazret-i Ali (Radıyallâhu Anh) döneminde ise Cemel, Sıffin ve Nehrevân hadiselerine şahit olup Nehrevan’daki Hâricîlere elçi olarak gönderilmiş, onları halifeye itaat etmeye ve isyancılığı bırakmaya davet etmiştir.
Vefâtı
Berâ b. Âzib (Radıyallâhu Anh) kesin olmamakla beraber hicrî 72 yılında Mus‘ab b. Zübeyr b. Avvam’ın Irak’a hâkim olduğu dönemde seksen küsür yaşlarında iken vefat ettiği bildirilmiştir.[12] Hayatının sonlarına doğru bütün görevlerini bırakarak Kûfe’deki evine çekilmiştir.[13]
Cenâb-ı Hakk bu büyük sahabeden gerektiği gibi istifâde edebilmeyi ve çocuklarımızı tıpkı onun gibi cihat aşkıyla yetiştirebilmeyi nasip ve müyesser eylesin. Âmîn Yâ Erhamer’r-Râhimîn…
Dipnotlar
[1] Yahyâ b. Maîn, Târîhu İbn Maîn, 3/147.
[2] Buhârî, et-Târîh’ül-Kebîr, 1/274.
[3] Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ ve’l-Luğât, 1/132.
[4] İbn Sa‘d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, 4/364-368.
[5] Ziriklî, el-A‘lam, 2/46.
[6] Alâuddîn, İkmâlu Tehzîbi’l-Kemâl, 4/361.
[7] Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 3/518.
[8] Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 3/586.
[9] Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 3/507.
[10] Buhârî, Büyû’ 80; Müslim, Müsâkât, 16.
[11] İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, 2/406.
[12] İbn Hibbân, Meşâhiru Ulemâi’l-Ensâr, 76.
[13] Zehebî, Siyeru A‘lâmi’n-Nübelâ, 3/194-197.