Sabır, lügatte ‘engellemek, hapsetmek; güçlü ve dirençli olmak’ anlamlarına gelmektedir. Ahlâk ıstılahında ise ‘üzüntü, başa gelen sıkıntı ve belâlar karşısında direnç gösterme; olumsuzlukları olumlu kılmak için gösterilen metanet’ gibi mânâlara gelir. İmâm-ı Gazâlî (Rahimehullâh) Hazretleri sabrı İhyâ-i Ulûmiddîn’de: “Din duygusunun nefsânî arzu ve tutkuların baskısına karşı direnç göstermesi” şeklinde tanımlamıştır.
Sabır, Kur’ân-ı Kerîm’de mü’minlerin önemli hususiyetlerinden biri olarak pek çok âyet-i kerîmede vurgulanmış, Allah Te‘âlâ’nın sabredenlerle beraber olduğu beyan edilmiştir. Muhakkak ki bu manevî beraberlik, Allah Te‘âlâ’nın emir ve yasaklarına riayetle, ibadetlerde devamlılıkla beraber gösterilen sabır vesilesiyle söz konusu olacaktır. Bu hakikat Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle ifade buyrulmuştur:
“Ey iman etmiş olan kimseler! (Zikir, şükür, oruç ve cihada devam edebilmek ve tenkitlere aldırmaksızın kıble konusunda sâbit kalabilmek gibi ibadetlere muvaffak kılınmak için) sabırla(; günahlara ve nefsânî hazlara kapılmaya karşı direnişle) bir de (ibadetlerin aslı ve müminlerin miracı olan) o (farz) namaz(lar aracılığıy)la yardım arayın! Şüphesiz Allâh(ın yardımı dâima) sabredenlerle beraberdir.”[1]
İnsanoğlu dünyada imtihan edilecektir. Bu imtihandan başarıyla çıkmanın yolu sabırlı olmaktan geçmektedir. Mevlâ Te‘âlâ şöyle buyurur:
“Muhakkak siz, mallarınız ve canlarınız hususunda imtihan olunacaksınız. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan size eziyet verici birçok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah’dan gereği gibi korkarsanız, şüphesiz işte bu azmi gerektiren işlerdendir.” [2]
Sabır, kullarda farklı seviyelerde ortaya çıkar. Bunun en üst seviyesi, zâhidlerin sabrıdır. Zira onlar, dünyanın aldatıcı ve geçiciliğinin farkındadır. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) de ashâbına bunu tavsiye etmiştir: “Kim dünyada asude bir hayat yasarsa âhirette arzu ve isteklerine perde çekilir. Kim gözünü zenginlerin zinetine dikerse, göklerin melekûtûnda aşağılanır. Kim de kendisine verilen az azığa karşı güzel bir sabır ve metanet gösterirse, Allah onu Firdevs cennetinde istediği yere yerleştirir.” [3]
Sabrın Çeşitleri
Sabır, iki çeşittir. Biri ihtiyarî sabır diğeri de mecburi sabırdır. İhtiyarî sabır, mecburi sabırdan üstündür. Çünkü mecburi sabırda, bütün insanlar ortak oldukları gibi ihtiyarî sabırları olmayan hayvanlar da buna ortaktır. Yasaklara karşı sabır mı, yoksa emredilenlere sabır mı, efdaldir? Bu konuda ihtilaf vardır. Bir kısım âlimler ‘yasaklara karşı sabretmek daha faziletlidir. Çünkü bu sabır, daha zor, daha güçtür. Zira iyi işleri ve iyi amelleri iyi kimseler de yapar kötü kimseler de yapar. Yasakları yapmamaya sabretmek ise ancak sıddıkların işidir,’ diyerek delillerini şöyle sıraladılar. Haramlara karşı sabretmek nefsin arzusuna karşı sabretmektir. Bu sabır ise, daha zor ve daha faziletlidir.
Emredilenleri yapmaya sabreden kimseye şaşılmaz. Çünkü onların hepsi adalet, ihsan, ihlâs ve iyilik gibi, faziletli ve temiz nefislerin sevdikleridir. Bilakis şaşılacak kimse, nefisleri aldatıcı olan yasaklara karşı sabredendir. Zira bu kimse, dünyadaki sevdiklerini ahiretteki sevdikleri için bırakandır. Çünkü nefis peşin olanı sever. Nefsin peşin olanlara karşı sabretmesi tabiatına aykırıdır.
Dipnotlar
[1] Bakara Sûresi:143
[2] Âl-i İmrân Sûresi:186
[3] Taberânî, el-Mu‘cemu’s-Sağîr, No:1071