Edebine riayet edilmeden yapılan bir amel, sevabından mahrum olmaya hatta günaha girmeye bile sebep olabilir. Her ibadetin âdâbı olduğu gibi zekât ve infakın da birtakım edepleri vardır. Bunlardan bazılarını şöylece zikredebiliriz:
1-Allah Teâlâ’nın rızâsı için olması, riya ve gösteriş gibi niyetlerle yapılmaması:
Nitekim bu durumun amellerin sevaplarını yok ettiği gibi ahirette de çetin hallere düçar olmaya sebebiyet verdiği, ayet ve hadis-i şeriflerde beyan olunmuştur.
Ebû Hüreyre (Radıyallâhu Anh)ın rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) buyuruyorlar ki: «Kıyamet günü Allah (Celle Celâluhû)nun kendisine zenginlik ihsan ettiği, varlıklı bir kul Cenab-ı Hakk’ın huzuruna çıkacak ve Allah (Celle Celâluhû) ona: “Kulum, bu mal ve mülk içerisinde ne yaptın?” diye sual edecek. Kul: “Yâ Rabbi! İnfak edilecek neresi varsa infak ettim.” diyecek. Bunun üzerine, Allah (Celle Celâluhû): “Hayır! Yalan söylüyorsun. Senin tek niyetin, hakkında, ‘Şu adam ne kadar da cömertmiş.’ denilmesiydi ki, zaten denildi ve karşılığını buldun!” buyuracak ve (o kişi) yüz üstü sürülerek cehenneme atılacak.»[1]
2-Zekâtı gizli ya da açıktan vermek:
Bununla alâkalı, Rasûlüllâh Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), mahşer günü hiçbir gölgenin bulunmadığı bir zamanda, sağ eli ile verdiğini, sol elinin görmediği Müslümanın, Cenab-ı Hakk’ın gölgesi altında gölgeleneceğini beyan etmişlerdir. Eğer riyadan emin olunur ise ve infak etmek hususunda başkalarına bir teşvik olacak ise aşikâr vermekte de bir beis yoktur.[2]
“Farz olmayan sadakayı gizli vermek; farz olan sadakayı (yani zekâtı) ise aşikâre vermek efdaldir.” de denilmiştir. Zira bunda zekât veren kimse hakkında (zekât vermiyor) diye su-i zanda bulunulmasını engellemek vardır. Zekâtı aşikâre vermek, zekât vermeyen zenginlerin bu ibadeti hatırlamalarına da vesile olmaktadır.
3-Eziyet verip başa kakmamak:
Allah Te‘âlâ buyuruyor ki: “Ey iman etmiş olan kimseler! Kendisi Allâh’a ve o son güne inanmazken, insanlara gösteriş için malını (boş yere) harcamakta olan o (münafık) kimse gibi, başa kakma ve incitme sebebiyle sadakalarınız(ın sevabın)ı iptal etmeyin!”[3]
Rasûlüllâh Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) buyuruyorlar ki: “Yaptığı iyiliği başa kakanlar cennete giremezler.”[4] Yine başka bir hadîs-i şerîfte buyuruyorlar ki: “Allah Te‘âlâ kıyamet günü üç kişiye bakmayacak: Ana babaya âsi olan; şarap içmeye devam eden ve verdiği malı başa kakan.”[5]
Süfyân-ı Sevrî (Rahimehullâh) şöyle buyuruyor: “İyiliği hatırlatıp konuşmak başa kakmak demektir.”[6]
İsmailağa Aşevi Hizmetleri ve Sosyal Yardımlar
Peygamberlerin sünnetinden olan ihtiyaç sahiplerine ikrâm ve yardımda bulunmaya yönelik infâk hasleti, varlıklı kimselerden ihtiyaç sahiplerine uzanan mânevî bir köprü vazifesi gören aşevleri ve sosyal yardım müesseseleri ile müşahhas bir hâle bürünmüş ve İslâm medeniyetinin yapıtaşlarından biri olarak günümüze kadar ulaşmıştır.
.
İsmailağa, biri Avrupa diğeri Anadolu yakasında olmak üzere her gün ortalama 3 bin kişilik sıcak yemek ikrâmında bulunduğu iki ayrı aşeviyle ve düzenlediği kumanya organizasyonlarıyla bu mânevî köprüyü günümüzde de muhafaza etmektedir. Hizmetlerimiz kapsamında zekât ve sadakalarınız, talebelere ve hakikî ihtiyaç sahiplerine hassasiyetle ulaştırılmaktadır. Sizler de bu hizmetlere ve hayra destek sağlayabilir ve bütün bu faaliyetlerden hâsıl olacak ecir ve mükâfata ortak olabilirsiniz.
.
Aşevi hizmetlerimiz ve kumanya organizasyonumuz konusunda detaylı bilgi için tıklayınız.
.
Arapça ve Hâfızlık Talebelerimizle ilgili detaylı bilgi için tıklayınız.
Dipnotlar
[1] Müslim, İmaret, 43.
[2] Buhârî, Zekât, 16.
[3] Bakara Sûresi, 264’ten.
[4] Tirmizî, Birr, 41.
[5] İbn Hibbân, es-Sahîh, No. 7340.
[6] Gazâlî, İhyâu Ulûmiddîn., 1/216.