أَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَأْكُلُٓوا اَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ اِلَّٓا اَنْ تَكُونَ تِجَارَةً عَنْ تَرَاضٍ مِنْكُمْ﴿
﴾وَلَا تَقْتُلُٓوا اَنْفُسَكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُمْ رَح۪يمًا
“Ey iman etmiş olan kimseler! Sizin karşılıklı rızanızdan kaynaklanan (meşrû) bir tür ticâret olmaksızın (şeriatın serbest kılmadığı fâiz, kumar ve gasp gibi) bâtıl (yollar) ile aranızda (birbirinizin) mallarınızı yemeyin! Kendilerinizi öldürmeyin! (Ey ümmet-i Muhammed!) Şüphesiz ki Allâh size dâima (çok acıyan bir) Rahîm olmuştur.” [1]
Mevlâ Te‘âlâ bizlere helâl kazancı emretmiştir. Kazanç yollarının meşrû ve gayrimeşrû yolları Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadîs-i şerîflerde açıklanmıştır. Müfessirler, nakletmiş olduğumuz âyet-i kerîmede ve aynı konuya delâlet eden nasslarda geçen “bâtıl yollar” arasında kumarı da zikretmişlerdir.
Dinimiz İslâm, bazı oyunları meşrû kabul etmiştir. Meşrû kabul edilen bu oyunların ortak noktası, dünyevî faydalarının yanında uhrevî yönden faydalar taşımalarıdır. Dolayısıyla, herhangi bir faydası olmayan ve vakti zayi etme sebeplerinden olan oyunların oynanması meşrû kabul edilmemiş hatta alışkanlık hâline getirenlerin şahitliğinin makbul olup olmadığı da tartışılmıştır.
Neticesi ve kazananını şans faktörünün belirlediği oyunların tamamı kumar olup dinimizin haram saydığı kapsama dâhil olmaktadır. Bunlara sadece bilet alarak iştirak etmek de böyledir. Hatta bu tür oyunlar, geniş halk kitlelerinin iştiraki sebebiyle daha da yaygınlaşmakta ve toplumun çok büyük bir kesimini bu günahta ortaklığa sürüklemektedir. Bunun devlet tarafından yapılması ya da düzenlenmesi hükme hiçbir şekilde etki etmeyeceği gibi, tarafların rızasının bulunması da hükmü değiştirmeyecektir. Piyango ve şans oyunlarıyla ilgili geniş malûmata buradan ulaşabilirsiniz…
Saâdet, Helâl Kazanca Yönelmekle Mümkün Olur
Allah Te‘âlâ şöyle buyurmuştur:
“(Biz her dönemde gönderdiğimiz peygamberlere şöyle hitap ettik:) “Ey Rasûller! Lezzetli ve helâl şeylerden yiyin ve sâlih bir amel işleyin! Gerçekten de Ben, sizin yapmakta olduklarınızı (hakkıyla bilip karşılığını verecek olan bir) Alîm’im!” [2]
Helâl kazancın ve helâl ile beslenmenin önemi hakkında pek çok âyet-i kerîme nâzil olmuş, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) de bu konuda daima uyarıcı olmuştur. “Hiçbir kimse el emeğinden daha hayırlı yiyecek yememiştir ve Allah’ın peygamberi Dâvud da el emeğini yerdi.”[3] ikazı bunlardan biridir.
Mü’minler, helâl yoldan kazanıp ailelerine helâl kazancı yedirme konusunda büyük bir hassasiyet göstermelidirler. Bugün insanların birçoğu bunu unutmuş gibidir. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in: “Muhakkak insanlara öyle bir zaman gelecek ki, o vakit kişi eline geçirdiği malı helâlden mi, yoksa haramdan mı kazandığını düşünmeyecektir.”[4] ihbarı, âdeta günümüzü anlatmaktadır.
İman ve şuur sahibi bir kimse için de aslolan, gayrımeşrû işlerde toplumun çoğunluğuna ayak uydurmamak, istikameti muhafaza etmektir.
Kumar, Büyük Günahlardandır
Günümüzde farklı adlar altında ve farklı şekillerde karşımıza çıkmakta olan kumar, büyük günahlar arasında zikredilmiştir. Buna göre, daha önce bu tür günahlara düşmüş olan kimseler, bir daha işlememek üzere tevbe etmeli ve kendilerini bu günahlara sürükleyebilecek yollardan da kaçınmalıdır.
Bu konuda sadece kendimizi muhafaza etmemiz de yeterli değildir. Bilhassa milâdî yılbaşı sebebiyle başta piyango olmak üzere şans oyunlarına yönelenlerin arasında yer alan dost ve yakınlarımızı da uyarmamız ve konunun dinî açıdan önemi hakkında bilgilendirmemiz ve kendilerini daima sakındırmamız lâzımdır.
İhtiyaç Duyulan Üretimdir
Üzerinde durduğumuz konular, toplumun ifsâdı açısından da büyük önem taşır. Faiz ve kumar gibi haksız kazanç yolları, çalışma ve üretimi durdurur. Kısa yoldan ve emeksiz bir şekilde para kazanma yollarının artmasına sebep olur.
Fâize yatırılmış durumda olan varlıklar ve şans oyunlarına yatırılan paralar ticarete yönlendirilecek ya da mudarebe ortaklığı kapsamında meşrû bir şekilde değerlendirilecek olsa hem üretim artar hem toplumsal refah seviyesi yükselir hem de vaktini olur-olmaz işlerde harcayan kimseler dünya ve âhiret dengesine uygun bir hayata kavuşurlar.
Mü’min, helâl yoldan helâl kazanç elde ederken, yani çalışırken dahi büyük bir hassasiyet ve nezaket üzere bulunur. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bu inceliği şu şekilde ifade buyurmuştur: “Mümin, bal arısı gibidir. Bal arısı, hep güzel şeyler yer, hep güzel şeyler üretir. Her yere konar ama hiçbir şeyi ne döker, ne kırar, ne de ifsâd eder.”[5] Hadîs-i şerîfte vurgulanan hassasiyet bizler için vazgeçilmez bir hayat düsturu olmalıdır.
İstikameti Muhâfaza Konusunda Duânın Önemi
Şuur sahibi mü’minler, toplumun günahta ortaklık ettiği durumlarda ve her daim istikameti muhafaza etmeye çalışırlar. İstikameti muhâfaza konusunda şahsî kararlılık ve gayret çok önemli olduğu gibi Allah Te‘âlâ’nın inâyetini talep etmek de mühimdir. Kılmış olduğumuz namazların her rekâtında okumuş olduğumuz Fâtihâ-i Şerîfe’de yer alan “Bizi o dosdoğru yola hidâyet et!…”[6] şeklindeki duâ da bu hakikati beyân etmektedir.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) de helâl rızkın nasib olması için Allah Te‘âlâ’nın yardımını talep etmiş ve bizlere, devam etmemiz lâzım gelen şu duâyı tavsiye buyurmuştur: “Allah’ım! Helâl rızıklarından nasip ederek beni haramlarından koru! Lütfunla beni, Sen’den başkasına muhtaç etme!”[7]
Dipnotlar
[1] Nisâ Sûresi:29
[2] Mü’minûn Sûresi:51
[3] Buhârî, Büyû‘:15
[4] Buhârî, Büyû‘:35; Nesâî, Büyû‘:2
[5] Ahmed ibnü Hanbel, el-Müsned, 2/199.
[6] Fâtiha Sûresi:6
[7] Tirmizî, Deavât:110.