Mevlâ Te‘âlâ, lezzetli ve güzel olan şeylerden istifadenin mubah olduğunu beyan ettikten sonra, cahiliyyet devrinde insanlara hoş gelen şarap ve kumarın, helâl olan tayyibattan hariç olduğunu beyan etmek üzere şöyle buyuruyor:
“Ey iman etmiş olan kimseler! Şarap (gibi sarhoş edici tüm içkiler), kumar, (tapınılmak için) dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın amelinden olan (ve sadece onun hoş gösterip sebebiyet verdiği) birer pisliktir. Öyleyse bu (anlatıla)ndan uzak durun, tâ ki siz (Allâh`ın gazap ve azabından kurtulup) felâha erişebilesiniz!”[1]
Şarap ifadesi nakletmiş olduğumuz âyet-i kerîmede “hamr” olarak geçer. Bu kelimenin tam olarak ne anlama geldiği konusunda lügat âlimleri ve müfessirler bazı açıklamalarda bulunmuşlardır. İmâm Fahrurrazî (Rahimehullâh)ın beyanına göre: “Hamr” kelimesinin neden iştikak ettiği (alındığı) hususunda iki açıklama vardır. Bu açıklamalardan birine göre “Hamr”, örtmek manasındadır. İçki de aklı bürüyüp, ona karışarak örtüp gizlediği için hamr adını almıştır. Nitekim konunun tafsilâtı noktasında Abdullah ibni Ömer, babası Hazreti Ömer’den (Radıyallâhu Anhümâ) şöyle rivayet etmiştir:
“(Bu âyet-i celîle ile) Şarabın haramiyeti inmiştir. Şarap; arpa, buğday, üzüm, hurma ve bal olmak üzere beş şeyden elde edilir. Şarap, aklı örten her şeydir.”[2]
Nakletmiş olduğumuz âyet-i kerîmede hamr ile birlikte; meysir, ensâb ve ezlâm da zikredilmiş ve bunların tamamını pislik, murdar şeylerden ve şeytanın amelinden olduğu vurgulanmıştır. Mevlâ Te‘âlâ bu dört şeyi, (pislik ve şeytanın ameli olma yönüyle) belirtilen bu iki sıfatla vasfettikten sonra: “…Ondan kaçının ki felâh bulasınız.” kavl-i şerîfiyle: “Bu sayılan dört şeyden uzak bulununuz ki kurtuluşa eresiniz.” buyurmayı murad etmiştir.
İçkinin Haramlığı, Kur’ân, Sünnet ve İcmâ ile Sabittir
İçkinin (ve sarhoş edici maddelerin) haramlığı, konuyla ilgili âyet-i kerîmelerdeki “Sakının!” şeklindeki emirlerden kati bir şekilde anlaşılmakla birlikte, konuyla ilgili hadîs-i şerîfler de bu haramiyeti tekid etmiş, ümmetin icmaı da bu hususta münakid olmuştur.
Cmhûr-u ulemâ, şarabın haram edilmesi, şeriatın onu pis sayması ve onun hakkında rics ismini kullanması ve ondan sakınılmasını emretmesinden yola çıkarak içkinin necasetine hükmettiler.
Kötü Alışkanlıklar İbadetten Alıkoyar ve İnsanların Arasına Düşmanlık Sokar
“Şeytan, şarap (gibi içkiler) ve kumar sebebiyle ancak aranıza düşmanlık ve kin yerleştirmek, bir de sizi Allâh`ın zikrinden ve namazdan alıkoymak ister. Artık siz (bunlardan) vazgeçen kimselersiniz değil mi?!”[3]
İmam Fahrurrâzî ve İmâm-ı Âlûsî (Rahimehumallah)ın beyanlarına göre, Mevlâ Te‘âlâ bu âyet-i celîlesinde içki ve kumarda iki türlü kötülüğün bulunduğunu zikretmiştir.
1- Dünyevî kötülük olup, âyet-i celîlede: “Şeytan içkide ve kumarda ancak aranızda düşmanlık ve kin düşürmek ister” kavl-i şerîfiyle açıklanmıştır.
İçki sebebiyle meydana gelecek kin ve düşmanlık şu şekilde izah edilebilir:
İçki içen kimse, o içkiyi bir grupla birlikte içmekte olup maksadı arkadaşları ile eğlenmek ve onlarla sohbet edip neşelenmektir. Aslında onun bu beraberlikten gayesi dostluk ve ülfeti kuvvetlendirmektir.
Ancak çoğu kez bu durum tersine döner; çünkü içki aklı giderir, akıl kaybolduğunda ise, aklın hiçbir müdafaası (direnci) olmaksızın şehvet, gazap insanı istilâ eder. Bu durumda dostlar arasında çekişmeye, sövüşmeye, dövüşmeye hatta ölümlere bile sebebiyet verebilir. Bu da yıllarca sürecek şiddetli bir düşmanlık ve nefret hatta kan davaları meydana getirir.
İşte bu nedenle şeytan, devamlı, içki içmek için bir araya gelmenin ülfet ve muhabbeti kuvvetlendireceği düşüncesini teşvik eder ve güzel gösterir.
Kumara gelince, bunda muhtaç kimseler için bir genişlik ve zenginlik söz konusu olmasına karşılık, zengin kimseler için de mallarını bitirme ve fakirliğe düşme mevzu bahistir. Çünkü insan, kumarda bir defa yenildiği zaman bu durum onu: “Artık bundan sonra çoğu kez kazanırım” ümidiyle kumar oynamaya sürükler, bazen umduğuna ulaşamayarak elinde hiçbir şeyi kalmaz, artık ailesi ve çocukları üzerine kumar oynamaya başlar. Şüphe yok ki bundan sonra o kimse fakir ve miskin bir hâle düşeceğinden kendisini yenenlere en büyük düşman olur. İşte böylece içki ve kumarın insanlar arasında düşmanlık ve kini tahrik eden iki büyük sebep olduğu ortaya çıkmıştır.
Aşırı düşmanlık ve kin bazen büyük karışıklıklara ve fitnelere neden olabilir ki, bütün bunlar toplumun faydalarına aykırı olan şeylerdir. Nitekim bundan evvelki âyet-i celîlenin, “Ensar’dan, içki içtikten sonra birbirine saldıran iki kabile” hakkında inişiyle ilgili zikredilen rivâyet bu âyet-i celîlenin nüzûlüne de sebep olmuştur.[4]
2- İçki ve kumarda bulunan dinî zararlar:
Bu zararlar da: “(Şeytan içki ve kumar yüzünden) Sizi Allâh’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister” kavl-i şerîfiyle anlatılmıştır.
Bu makamda İmâm-ı Âlûsî (Rahimehullâh) şöyle bir açıklama yapmıştır: İçki içmenin insanı Allah Te‘âlâ’yı zikretmekten alıkoyduğu hususu açıktır; çünkü içki, bedenî bir neşe ve haz vereceğinden, bu lezzetlere dalan nefis Allah Te‘âlâ’yı anmayı unutur.
Kumarın kişiyi Allah Te‘âlâ’nın zikrinden ve namazdan alıkoyması da böyledir; çünkü kişi kumarda kazandığı zaman kazanma neşesine dalarak aklına başka hiçbir şey gelmez. Bu hâl de insanı Allah Te‘âlâ’yı anmaktan ve namazdan alıkoyan şeylerdendir.
Yenildiği takdirde ise kendini kahrederek öyle bir sıkıntıya düşer ki artık yenmek için çare aramaktan başka bir düşünce kalbine gelmez olur. Nitekim biz, satranç (gibi basit görülen oyunları dahî) oynayanlardan birçoğunun gaflet ve yalan yeminlerle dolu öyle sözlerine şahit olmuşuzdur ki, o sözleri duysa filler kaçar, atlar tökezlenir, en büyük kuşların tüyleri dökülür, çirkinliğinden anlayış piyonu hayrete düşer, akıl veziri ızdırap içinde kalır, şah mesabesinde olan kalp ölür ve amellerin tablası kararır.
Ayrıca kumarın yasaklanmasının bir başka sebebi de insanların malını batıl suretlerle yemenin yollarından biri olduğundandır Nitekim Mevlâ Te‘âlâ: “Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin.”[5] Kavl-i şerîfiyle gayr-ı meşrû surette birbirinin malını almayı yasaklamıştır ki, kumar bunların başında gelir.
Ayrıca kumar oynayanlar, Halvetü’l-Ensâriyye (Radıyallâhu Anhâ)dan rivâyet edilen: “Şüphesiz ki birtakım insanlar Allâh’ın malına haksız yere dalarlar (helâl haram demeden, Allâh’ın insanlara verdiği malı hiç bakmadan alırlar). Kıyamet günü onlar için ateş vardır.”[6] hadîs-i şerîfinin tehdidine dâhildir.
Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Her kim arkadaşına ‘Gel seninle kumar oynayalım’ derse, sadaka versin.”[7] buyurmuştur.
Hadîs-i şerîfte beyan edildiği üzere kumarın sözü bile keffaret ve sadaka gerektiriyorsa, ya bu işi yapmanın günahı ne kadar büyüktür?[8]
Bişr-i Hâfî Gençlik ve Dayanışma Derneği
Allah Te‘âlâ’nın yasak ettiği sarhoşluk veren içki ve diğer maddelerle olan mücadelemizi, Bişr-i Hâfî Gençlik ve Dayanışma Derneği vasıtasıyla sürdürüyoruz. Bişr-i Hâfî Gençlik ve Dayanışma Derneği, büyük ölçüde aile yapılanmasının eksik ve yetersizliği sebebiyle, sevgi ve ilgiden mahrum kalıp kötü alışkanlıklara müptelâ olan çocuklarımıza ve gençlerimize merhamet eli uzatarak onları hayata ve İslâm’a yeniden kazandırmaya çalışmaktadır. Başkanımızın ve gönüllülerimizin destekleriyle sürdürdüğümüz mücadele, çok geçmeden semeresini verdi; uyuşturucu madde bağımlısı hâline gelen birçok genç kardeşimiz alışkanlıklarından kurtuldu ve İslâm’ın güneşiyle buluştu.
Çağımızda kendilerini hedef alan sorunlarla boğuşan gençlerimizi karanlıktan aydınlığa çıkarma gayesiyle faaliyet gösterdiğimiz ve mânevî dünyanın varlığını onlara aile sıcaklığında hissettirdiğimiz, sunduğumuz rehabilitasyon hizmetinin yanında İslâm ahlâkı ve temel dinî bilgilerle buluşturduğumuz derneğimize destek sağlayarak hizmet ve faaliyetlerimize ortak olabilirsiniz. Detaylı bilgi için tıklayınız…
Dipnotlar
[1] Mâide Sûresi:90
[2] İbni Ebî Hatim, No:6742, 4/1196
[3] Mâide Sûresi:91
[4] Beyhakî, Sünen-i Kübra, No:17327, 8/496
[5] Bakara Sûresi:188’den
[6] Buhârî, Humus:7, No:2950, 3/1135; el-Müsned, No:27387
[7] Buhârî, Edep:74, No:5756¸5/2264; Müslim, Eyman:2, No:1647, 3/1267
[8] Bu makale, Rûhu’l-Furkan Tefsiri, c.8, s.5, 6 ve s.24-26 arası izahlardan derlenmiştir.