Huzeyfe ibnü’l-Yemân (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre, o bir gün şöyle anlatmıştır:
«Biz Ömer (Radıyallâhu Anh)ın yanında oturuyorduk. Bize: “Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in fitne hakkındaki sözünü hanginiz ezberinde tutuyor?” diye sordu. Ben: “Ezberimde tutuyorum, hem de Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in söylediği gibi” dedim. Ömer (Radıyallâhu Anh):“Ona (peygambere) yahut bana (yani söz söylemeye karşı) çok cesursun” dedi.
Bunun üzerine ben: “İnsanın ehli, malı, çocukları ve komşusu yüzünden uğradığı fitneye; namaz, oruç, sadaka, iyiliği emir ve kötülükten nehiy keffâret olur” dedim. Ömer (Radıyallâhu Anh): “Sormak istediğim fitne bu değildir, lâkin denizin dalgalanması gibi dalgalanacak olan fitnedir” dedi. Bunun üzerine ben: “Ey mü’minlerin emiri! O fitneden senin üzerine bir şey yoktur. Çünkü seninle onun arasında kilitli bir kapı vardır” dedim. Ömer (Radıyallâhu Anh): “Kapı kırılacak mı, yoksa açılacak mı?” diye sordu. “Kırılacak!” diye cevap verdim. Buna karşılık Ömer (Radıyallâhu Anh): “O takdirde ebediyen kilitlenmeyecek” dedi.
Daha sonra, yanında bulunanlar Huzeyfe (Radıyallâhu Anh)a: “Ömer kapıyı biliyor mu?” diye sorduklarında, Huzeyfe (Radıyallâhu Anh): “Evet, yarından evvel bu gecenin geleceğini bildiği gibi bilir. Ben ona, içinde hiçbir yalan yanlış bulunmayan bir söz söylemişimdir” diye cevap verdi. Huzeyfe (Radıyallâhu Anh)dan, o kapının kim olduğu sorulduğunda, “Ömer (Radıyallâhu Anh)ın kendisidir” diye cevap vermiştir.” (Buhârî, Mevâkitu’s-Salât:4, Zekât:23; Müslim, Fiten:17, No:144; Tirmizî, Fiten:71, No:2259)
İbâdetler Günahlardan Arınmaya Vesiledir
Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz, şartlarına uyularak vaktinde kılınacak namazın, tutulan orucun, verilen sadakaların, insanlara iyiliği emretme ve kötülükten sakındırmanın günahlara keffâret olacağını beyan etmiştir.
İbâdetlerin günahlara keffâret olacağı konusunda; namaz, oruç, hac ve umre, zekât ve sadaka gibi her bir ibâdetle ilgili müstakil rivâyetlerin yanında, kaydetmiş olduğumuz gibi birçok ibâdetin bir arada beyân edildiği muhtelif rivâyetler vârid olmuştur. Burada esas olan; başta niyet olmak üzere, ibâdetleri îfâ ederken şartlarına uygun bir şekilde îfâya gayret etmektir.
Ahlâkî birtakım davranışlar da günahlara kefarettir. Musibetlere karşı sabretmek, hatta batan bir dikeni dahî tefekküre vesile edinmek; hastalıklara, kederlere ve üzüntülere karşı metanetli olmak; insanlara eza veren bir şeyi ya da bir durumu ortadan kaldırmak, bunlar arasında zikredilmiştir.
İmam el-Nevevî (Rahimehullâh), Kâdî İyâz (Rahimehullâh) ve diğer şârihlerimiz, konuyla ilgili hadîs-i şerîfleri îzâh ederken söz konusu keffâretin küçük günahları kapsadığını, büyük günahların affı için tevbe edilip dönülmesi gerektiğini ayrıca ifade etmişlerdir.