Şehirlerin sınırlarının belirlenmesi, seferîlik hükümlerinin tahakkuku bakımından mühimdir. Sınırlara dair hükümleri ve mesafe takdirine yönelik mesnedleri daha önce istifadelerinize sunmuştuk:
Seferîlikte Şehirlerin Sınırları-1
Seferîlikte Şehirlerin Sınırları-2Şehirlerin sınırlarının belirlenmesi konusunda bir diğer mühim etkenlerin başında da nehirler ve üzerinde bulunan köprüler gelir. Köprülerin bu hususiyeti ile ilgili detay ve hesaplamalar aşağıda belirtilen bu makalelerimizde delilleriyle birlikte yer almaktadır.
Seferîlikte Köprü Meselesi-1
Seferîlikte Köprü Meselesi-2
Şehirleri Ayıran Fasılalar
İkamet ve sefer hususunda şehir ile finanın; şehir ile köyün ve şehirlerin birbirlerinden ayrılma mesafesini bilmek mühimdir. Böylelikle kişi, birbirine yakın iki mahalde toplam on beş gün kalmayı murat etse, hangi şartlar dâhilinde seferi, hangi şartlar dâhilinde mukim olacağını bilebilir. Veya sefere çıkarken ve seferden dönerken; nereyi geçtiğinde namazlarını kısaltacağını ve nereye ulaştığında namazlarının tam kılacağını da bilir hale gelir.
Bu hususta bizi aydınlatacak birçok ibare mevcuttur.
“Fina, galve miktarından yakın olsa da eğer araya mezralar giriyorsa, bu durumda finayı geçmek şart değildir.” denmiş idi.[1] Her ne kadar finayı geçmenin şart olup olmadığı tartışmalı olsa da iki mahalli birbirinden ayıran unsurları bilmek açısından bu kayıtlar ehemmiyet arz eder.
Keza, sefere çıkan kişinin namazları kısaltmaya nereden başlayacağı ile alakalı meseleler zikredilirken şöyle bir meseleye de değinilir:
Eğer bir köy, şehrin dış mahallelerine bitişiyorsa, o köyü de geçmek icap eder. Fakat köy şehrin finasına bitişiyorsa o köyü geçmek icap etmez.[2]
Görüldüğü gibi, şehir ile fina arasına giren mezralar ve şehir ile köy arasına giren fina -galve miktarına bakılmaksızın- iki mahalli birbirinden ayırıcı bir fasıla vazifesi görmektedir.
İleride tafsilatını vereceğimiz, şehrin ortasından geçen büyük nehirler de, galve takdiri yapılmaksızın fasıla kabul edilmiştir.[3]
Arada bu kabilden bir set olmadığı takdirde mahallerin birbirinden ayrılmasında galve miktarı kıstas alınmaktadır.[4]
İmam-ı Hasan’dan şöyle bir rivayet gelmiştir:
Bir kişi sefere çıksa, şehir yakınında da bir köy bulunsa, köy ile şehir arasında bir sokak/mahalle mesafe var ise orayı da geçmesi gerekir. Eğer daha fazla ise gerekmez.[5]
Bu mesafe de galveye yakın bir mesafedir.
Timurtaşi, “En güzeli, fasılayı bir galve ile belirlemektir” demiştir.[6]
Peki, finanın şehrin büyüklüğüne göre değişmesi gibi fasıla miktarı da şehrin büyüklüğüne göre değişir diyebilir miyiz?
Finanın değişmesi ihtiyacın çoğalması ile alakalıdır. Fasılada ise böyle bir durum yoktur. Neticede kat edilen mesafe aynıdır. Eğer böyle bir durum olsaydı, köyleri ayıran fasıla ile şehirleri ayıran fasıla arasında farklılık gözetilirdi. Hâlbuki böyle olmamıştır. Köyler arasındaki fasıla da şehir ve köy arasındaki fasıla da galve ile ölçülmüştür.[7]
Anlaşıldığı üzere, İmam-ı Ebu Yusuf’tan nakledilen mesafeler daha çok cuma ve bayram namazlarına has kabul edilmişken, şehirlerin ayrılmasında galve mesafesi kıstas alınmıştır.
Mina ve Mekke’de on beş gün kalmaya niyet eden kişinin seferi sayılmaması buna delildir.[8]
Şehirlerin arasını ayırmakta galveye bu şekilde itibar ediliyorsa, “galve”nin ne kadar bir mesafeye tekabül ettiğini daha ince ele almak icap etmektedir.
“Galve”
“Galve” lügatte; ok atımı mesafesi demektir.[9]
İzafi Mesafe
Mesafe ölçü birimi olarak galve, kimi fakihlere göre lügat manasına da münasip olarak sabit bir hududu olmaksızın mutlak olarak ok atım mesafesidir.[10] “İnaye” sahibi Baberti bu ölçüyü esas olarak zikretmiş, birazdan teferruatını anlatacağımız zira ölçüsünü ise “kîl” ile getirmiştir.[11]
Fıkıhta ölçüler terzilik, marangozluk gibi mesleklerde kullanıldığı gibi daima sabit değildir. Bazı mesafeler muhaddet iken bazıları zamana ve zemine nispetle değişkenlik arz edebilir. Bazen nisap miktarı gibi sabit olmakla beraber, bazen de üç gün üç gecelik mesafe olarak takdir edilen sefer mesafesi gibi itibari ve değişkendir. Bu hal, fıkhın, alakalı olduğu mevzuun icaplarına göre şekil alması manasına gelir. İnsan hayatına arız olabilecek her meselede, o meselenin mevzuuna göre fıkhi kaideler tekevvün eder. Bu itibarla fıkıhta bazı mesafelerin kati hudutlara sahip olmaması tabiidir.
Zira Hesabı
Ekser meşayıh galveyi üç yüz ila dört yüz ziraya kadar bir mesafe olarak ifade etmişlerdir.[12] İbn Nüceym “Sahih olan budur” demiştir.[13] Es-Sağdi bu ziraın “kirbasi zira” olduğunu açıkça ifade etmiştir.[14]
Kirbasi ziraya “zira-i amme” de denilir.[15] Tûl/uzunluk ölçülerinde bu zira kullanılır. Zira-i amme metre hesabı ile 46,2 santime tekabül eder. Bir de zira-i haşimi vardır ki sekiz kabzadır. Metre hesabı ile bir haşimi zira 61,6 santime tekabül eder.[16] Ziranın bu nevi tûl/uzunluk ölçümünde değil mesaha/alan ölçümünde kullanılır.[17]
Galve üç yüz ila dört yüz ziraya kadar bir mesafe olarak takdir edildiğine göre metre hesabı ile galve 138,60 ila 184,80 metreye tekabül eder.
Bu hesabı bir cetvelde gösterelim:
1 Şaira = 0,320 santim
1 Usbu = 6 Şaira = 1,925 santim
1 Kabza = 4 usbu = 7,7 santim
1 Zira = 6 Kabza = 46,2 santim[18]
1 Galve = 300 ila 400 Zira = 138,60 ila 184,80 metre.
Feteva-i hindiyye’de, Zahiriyye’den naklen, galvenin tam dört yüz zira olduğu ifade edilmiştir.[19] Üç yüz ila dört yüz ziraya kadar olan bir mesafe ifadesi terk edilmiştir. Es-Sağdi de en-Nütef’te aynısını yapmıştır.[20]
Fıkıhta galve, şehir ile finayı, dış mahalleyi, köyü veya iki şehri ayrılma mesafesini tayin ederken, bir de teyemmüm alacak kişinin su arama mesafesini tahdit ederken kullanılmaktadır.
Baktığımızda her ikisi de teyemmüm alacak kişinin su arama mesafesini tayin etme sadedinde iken mezkur miktarı tahdit etmişlerdir. Teyemmüm bahsinde ihtiyatın dört yüz zira olması aşikârdır. Fakat şehir ile finanın ayrılması meselesinde bazen dört yüz zira ihtiyat olurken bazen de üç yüz zira ihtiyat olabilir.
Mesela şehrin üç yüz elli zira ötesindeki bir mahalleyi veya finayı, dört yüz ziraya itibar ederek şehirin bir parçası sayarsak, oraya gelen kişinin namazları tamamlaması icap eder. Keza, on gün o şehirde, on gün de o mahallede kalacak kişinin de aynı mahalde yirmi gün kalacağından dolayı namazlarını tamamlaması icap eder. Namazları tamamlamak her hâlükârda ihtiyattır. Öyleyse dört yüz zira burada ihtiyattır.
Cuma namazının kılınacağı yeri tayin ederken ise şehre üç yüz zira uzaklıktaki bir mekânı aşmamak ihtiyat olacaktır. Cuma namazının kılınacağı yer hususunda fetvanın galveye itibarla olmadığını[21] kabul etsek dahi, bir kadının mahremsiz gidebileceği mesafeyi ölçerken yine üç yüz ziraya itibar etmek ihtiyat olacaktır.
Mesela; bir şehre üç yüz elli zira mesafedeki bir mahalleyi üç yüz ziraya itibar ederek ayrı kabul edersek, o mahalleyi geçmeden sefer mesafesi hesaplanmaya başlanacaktır. Dört yüz ziraya itibar edersek o mahhale de geçildikten sonra sefer mesafesi hesaplanmaya başlanacaktır. Bu durumda şehirden hesaplandığında seferi mesafede olan fakat mahalleden hesaplandığında seferi mesafede olmayan bir yere bir kadın gitmek istese, ihtiyat, o kadının bir mahremi ile gitmesi olacaktır. Bu durumda, mahalleyi şehrin haricinde sayarak mesafeyi ölçmeye şehirden başlamak için üç yüz ziraya itibar etmek ihtiyat olacaktır.
Görüldüğü gibi teyemmüm bahsinde ihtiyat dört yüz zira olsa da şehirlerin ayrılması hususunda ihtiyat tek tarafta değildir. Öyleyse galveye, ihtiyata binaen mutlak olarak dört yüz zira demek mümkün değildir.
Zaten galveyi, ok atımı diye tarif etmeyip zira ile tahdit edenler de kati rakamlar vermemişlerdir. Muhaddet olarak dört yüz rakamının mevzua binaen verildiğini söyleyebiliriz. Netice itibarıyla galve kati rakamlara sahip bir ölçü olmadığı için meseleye göre itibarı değişebilir.
Hutve Hesabı
Galveyi zira ile değil hutve ile takdir edenler de olmuştur. İbrahim el-Halebi teyemmüm için su arama mesafesini galve ile ifade ettikten sonra galveyi, “üç yüz ila dört yüz hutveye kadar bir mesafe” şeklinde tahdit etmiştir.[22]
Buna göre metre hesabı ile galve 277,80 ila 370,40 metreye tekabül eder.
Bu hesabı bir cetvelde gösterelim:
1 Şaira = 0,320 santim
1 Usbu = 6 Şaira = 1,925 santim
1 Kabza = 4 usbu = 7,7 santim
1 Kadem = 4 Kabza = 30,8 santim
1 Hutve = 3 Kadem = 92,6 santim[23]
1 Galve = 300 ila 400 Hutve = 277,80 ila 370,40 metre.
Netice
Netice olarak galve ile alakalı 3 görüş zikredilmiştir:
- Ok atım mesafesi
- 300 ila 400 Zira = 138,60 ila 184,80 metre.
- 300 ila 400 Hutve = 277,80 ila 370,40 metre.
Hâsıl-ı kelam, galve, tarif edenlere göre de tahdit edenlere göre de çok kati bir mesafe değildir. Fakat tercih edilen görüş üzerinden “185 metre” civarı demek mümkündür.
Devam edecek
İsmailağa Fıkıh Kurulu
Dipnotlar
[1] İbnu’l-Hümam, Fethu’l-Kadir, c.3, s.160; İbni Nüceym, el-Bahru’r-raık, c.2, s.139; Molla Hüsrev, Dürerü’l-hükkam, c.2 s.97; Eş-Şürunbulâli, Nuru’l-izah, s.69.
[2] Burhanettin İbni Maze, el-Muhitu’l-burhani, c.2, s.87; İbni Nüceym, el-Bahru’r-raık, c.2, s.138; Molla Hüsrev, Dürerü’l-hükkam, c.2 s.97; Şeyhzade (Abdurrahman b. Muhammet el-Geliboli), Mecmaü’l-enhur (Damat), c.1, s.238.
[3] Es-Serahsi, el-Mebsut, c.2, s.120. Burhanettin İbni Maze, el-Muhitu’l-burhani, c.2, s.154; Es-Serahsi, el-Mebsut, c.2, s.120; El-Kasani, Bedaiu’s-sanai’, c.1, s.260; İbnu’l-Hümam, Fethu’l-Kadir, c.3, s.203; Fahrettin ez-Zeylai, Tebyinu’l-hakayık, c.1, s.219
[4] Molla Hüsrev, Dürerü’l-hükkam, c.2 s.97; Şeyhzade (Abdurrahman b. Muhammet el-Geliboli), Mecmaü’l-enhur (Damat), c.1, s.238.
[5] El-Ayni, el-Binaye Şerhu’l-hidaye, c.3, s.14.
[6] El-Baberti, el-İnaye Şerhu’l-hidaye, c.2, s.363; El-Ayni, el-Binaye Şerhu’l-hidaye, c.3, s.14.
[7] Molla Hüsrev, Dürerü’l-hükkam, c.2 s.97; Şeyhzade (Abdurrahman b. Muhammet el-Geliboli), Mecmaü’l-enhur (Damat), c.1, s.238.
[8] İmam-ı Muhammed, Kitabu’l-asl, c.1, s.233.
[9] Mürteza ez-Zebidi, Tacu’l-arus, (غ) maddesi; İbrahim Mustafa-Ahmet ez-Ziyat-Hâmit Abdulkadir-Muhammet en-Neccar, Mucemu’l-vasit, (غ) maddesi.
[10] İbrahim el-Halebi, Gunyetü’l-mutemelli, s.35.
[11] El-Baberti, el-İnaye Şerhu’l-hidaye, c.1, s.222.
[12] El-Baberti, el-İnaye Şerhu’l-hidaye, c.1, s.222; el-Ayni, el-Binaye Şerhu’l-hidaye, c.1, s.511.
[13] İbni Nüceym, el-Bahru’r-raık, c.2, s.139.
[14] Ebu’l-Hasen es-Sağdi, en-Nütef fi’l-fetava, c.1, s.41.
[15] Muhammet Revvas el-Kala’ci-Hâmit Sadık Guneybi, Mucemu lugati’l-fukaha, s.450.
[16] Muhammet Revvas el-Kala’ci-Hâmit Sadık Guneybi, Mucemu lugati’l-fukaha, s.450.
[17] Muhammet Revvas el-Kala’ci-Hâmit Sadık Guneybi, Mucemu lugati’l-fukaha, s.213.
[18] Muhammet Revvas el-Kala’ci-Hâmit Sadık Guneybi, Mucemu lugati’l-fukaha, s.450.
[19] El-Fetava’l-Hindiyye (Şeyh Nizamettin riyasetinde Hint ulemasından bir heyet), c.1, s.29.
[20] Ebu’l-Hasen es-Sağdi, en-Nütef fi’l-fetava, c.1, s.41.
[21] Es-Serahsi, el-Mebsut, c.2, s.216.
[22] İbrahim el-Halebi, Gunyetü’l-mutemelli, s.35.
[23] Muhammet Revvas el-Kala’ci-Hâmit Sadık Guneybi, Mucemu lugati’l-fukaha, s.450.