İstisnası yoktur herkes şu dört soruya cevap verecek. Şu an kendimizi mizan başında, terazi başında, Allah Te‘âlâ’nın huzurunda bu hesabın sorulduğu kişi olarak düşünelim.
Birinci soru, “Ömrün nerede geçti? Hesap ver!” Kısa veya uzun, bir ömür verildi sana. Bu ömrü sen nerde geçirdin? Hangi yollarda geçirdin? Bak civar illerden geldiniz. Bunun anlamı nedir? İşte, o soruya cevap hazırlamak demektir. Allah Te‘âlâ, peygamber, din, iman, mukaddesat uğrunda mı geçti yoksa heva-i nefs, nefs-i emmare ve şehvet uğrunda mı geçti, hesap ver!
Etinden, bedeninden soracaklar; bedenin nerede eskidi, hesap ver! Ellerin, ayakların nasır tuttu, vücudunu yıprattın, eskittin. Bu beden nerede eskidi, hesap ver!
İlimden soracaklar; hoca isen okudun, cemaat isen dinledin, dinlediklerinle ne yaptın? Düğünlerde damat-gelin seyreder gibi mi seyrettin hocayı yoksa hakikaten duydun ve yaptın mı? Üçüncü soru ilimden geliyor.
En Hayatî Soru
Dördüncü soru: maldan soracaklar; nerede kazandın ve nereye harcadın? Unutma! Unutma! Unutma! Ömründen soracaklar; ömrün nerede geçti? Dört tane rampa var! Bu rampanın birincisinde ömürden soruyorlar. Ömrün nerede geçti? Dişi konuşuyorum, konuştuğum lafın yavruları çok ama vakit yok! Bu dünyada sizinle doya doya konuşmak, hasbihal etmek olmuyor; ama inşâallâh cennette çok daha uzun konuşacağız.
Ömürden soracaklar; ömrün nerede geçti? Bedenden soruyorlar; bedenin nerde yıprandı, eskidi? İlminden soruyorlar; dinledin, okudun ama dinlediğini, okuduğunu yaptın mı, yapmadın mı? Bunu da soruyorlar. Dördüncüsü maldan soruyorlar. Paradan soruyorlar; nereden kazandın, nereye harcadın?
Hepimizin önünde bu dört sual sorgulanmak üzere beklemede. Cenâb-ı Hak tarafından görevli melekler vasıtasıyla bu sorular bize sorulacak. Allah (Celle Celâluhû), sevap-günah defterlerinin tartıldığı mizanın başında bu dört soruya yüz akıyla cevap vermeyi ve imtihandan başarıyla çıkmayı bizlere nasip eylesin!
Kendi Sonumuzu Kendimiz Hazırlıyoruz
Adam olana bu kadar bir şey yeter. Şoför bile rampa çıkarken vites değiştiriyor, inerken vites değiştiriyor değil mi? Aynı vitesle rampalar çıkılmıyor. Onun için âhiretin hesabını da ona göre düşünelim. En büyük sorumluluk bu. Burada ne yapacağız peki? Bunun sorumluluğunu ve mesuliyetini hissederek şu fani dünyayı en güzel şekilde kullanmaya ve ondan istifade etmeye Cenâb-ı Hak bizleri muvaffak eylesin!
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Te‘âlâ Aleyhi ve Sellem) buyuruyor ki: “Âhiret dümdüz bir ovadır. Buradan gönderilen zikirler, tesbihler orada ağaç olarak dikiliyor. Bazı melekler dikime ara verirler. Diğerleri derler ki: ‘Niye ara verdin, devam etsene!’ O da: ‘Ne yapayım, dünyadaki benim sevdiğim insan, Cenâb-ı Hakk’ı zikreden insan zikrine ara verdi. Onun için ben de ağaç dikmeye ara verdim’ der.”
Burada ne yapıyorsan, orada senin için ağaç olarak dikiliyor. Yaptığın tarikat dersi, zikir dersi, diğer a‘mal-i salihan sana cennette bir ağaç olarak dönüyor. Ama aksi de oluyor. Maalesef yapılan yanlış şeylerde cehenneme odun oluyor, taş oluyor, yangın oluyor. Harun Reşid’in kardeşi Behlül Dâne üstü başı pejmürde bir vaziyette, Harun Reşid’in karşısına çıkıyor. Harun Reşid, o büyük İslâm Devleti komutanı ona diyor ki: “Behlül! Ne bu hâlin? Üstün başın perişan…” Behlül Dâne diyor ki: “Cehennemden geliyorum.” Harun Reşid: “Ne işin var Cehennemde?” deyince Behlül: “Ateş almaya gitmiştim.” dedi. Harun Reşid: “Ne, ateş mi, alabildin mi peki?” dedi. Behlül Dâne; “Yok alamadım” deyince, Harun Reşid:“Niçin alamadın?” diye sordu. Behlül:“Cehenneme gittim. Ben buraya ateş almaya geldim. Biraz ateş verir misiniz, diye sorunca zebaniler de: ‘Burada ateş olmaz. Herkes dünyadan ateşini alarak buraya gelir’ dediler, ondan alamadım” diye cevap verdi. Yani burada ne yapıyorsan, o yaptığın yanlış iş, yamuk iş, âhirette ateş olarak karşına çıkıyor. Bundan daha feci, bundan daha korkunç bir şey olur mu?
Cenâb-ı Hak: “Ey iman şerefi ile müşerref olan kullarım! Allah’tan korkun! Ve herkes yarın için, ahiret için ne hazırlıyor ona baksın!” diyor.
Yıl dolduğu zaman, gelir-gider dosyaları, defterler inceleniyor. Kâr mı ettik, zarar mı? Dünyanın da bir bilançosu var, âhiretin de! “Herkes yaptığına baksın!” diyor Cenâb-ı Hak (Celle Celâluhû). Allah Te‘âlâ’dan korkun! Haramlara, helâllere dikkat edin! “Yaptığınız her şeyden haberdarım!” buyuruyor Allah (Celle Celâluhû). Allah Te‘âlâ, vermiş olduğu, yüklemiş olduğu görevleri bihakkın yerine getirmeye bizleri muvaffak eylesin!