Mevlânâ İmâm-ı Rabbânî (Kaddesallâhu Sirrahu’s-Samedânî) namazda ta‘dîl-i erkânın ehemmiyetinden ve saflardaki disiplin ve düzenden bahsetti. Savaşa giderken niyeti sağlama almanın, sağlam niyetli olmanın, savaşa niçin gidiliyor, niçin kılıç sallanıyor bunun mantığını iyi düşünmenin ehemmiyetinden bahsetti. Şimdi başka bir meseleye temasla buyuruyor ki: “Benim yapacağım diğer bir nasihat ise, teheccüd namazına son derece ehemmiyet gösterin. Teheccüd namazına sımsıkı sarılın!” Savaşa giren adama, “Niyetini sağlam tut!” diyor. Sonra bir nasihatim daha var diyor: “Sakın ha teheccüd namazını ihmal etmeyin, ona mukayyed olun!” diyor.
Savaş ve Teheccüd Namazı
Cenâb-ı Hak (Celle Celâluhû) âyet-i kerîmede, “Kullarım savaşa giderken ödleklik göstermeyin. Ayaklarınızı yere sağlam basın ve beni zikredin” diyor. Cephede Allah Te‘âlâ tesbih emrediyor. Allah Te‘âlâ cephede zikir emrediyor. Sultan ne söylüyor burada, savaşa gidiyorsunuz niyetiniz sağlam olsun. Hatta namazları cemaatle kılın demişti daha önce. Yine cephede düzenli cemaat tavsiyesi ediyor, savaşa giden adama, “Teheccüd namazını ihmal etmeyin!” diyor.
Yani Kadir Gecesinin kadrini ve ehemmiyetini anlatmaya lâyık değiliz. İşte, Allah Te‘âlâ kabul etsin, öyle veya böyle kılıyoruz. Ama dediğimiz gibi kendimize bir nokta kadar bile değer vermeyelim. Ama bizim bu eksik kafamızın anlayabileceğinden çok daha öte bir seviyede teheccüd namazının olduğu bir ehemmiyet vardır. Kaldı ki, bu iş Nakşibendiyye tarîkatının temel prensiplerindendir, vazgeçilmez umdelerinden, kaidelerindendir. Teheccüd namazının ihmale gelir tarafı yoktur. Cenâb-ı Hak (Celle Celâluhû) müteaddid âyet-i kerîmede teheccüd namazından bahsediyor. Kitapların beyanına göre, Rasûl-i Ekrem (Sallâllâhu Aleyhi Vesellem)in zamanında teheccüd namazı farz idi. Sahâbe-i Kirâm (Radıyallâhu Anhum) da bir müddet Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi Vesellem) gibi ayakları şişecek derecede bu namazı kıldılar. Diyor ki hadîs-i şerîfte, ayakları kabaracak derecede bu namaza mukayyed olurlardı. Daha sonra Cenâb-ı Hak (Celle Celâluhû) nafileye dönüştürdü teheccüd namazını. Nafile fakat çok kuvvetli bir sünnet olarak bize intikal etti.
Teheccüd Namazının İslâm Davasına Yüksek Tesiri
Teheccüd namazlarında gerek sahâbe-i kirâmda olsun gerek tabiinde gerekse tebeu’t-tabiin efendilerimizde olsun, çok göz kamaştırıcı harika işler oldu. Bir zaman gelecek geceleyin o tenha saatte kalkıp da teheccüd namazı kılmanın müslümanın şahsiyetini oluşturmakta, bu davaya hizmette ne denli büyük faydası, yararı olduğu anlaşılacaktır. Ama o zaman ne zaman gelir? Onun için idrakimiz yoksa itikadımız da mı yoktur?
Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh) ümmete yatsı namazını kıldırırdı. Ondan sonra sabaha kadar teheccüd kılardı. Bu işin şakaya gelir tarafı yoktur. Bazı insanlara teheccüd namazı beş vakit namazdan daha fazla feyiz veriyor. O tenha saatte herkes yatakta, sen atakta. Sevgililerin tenhalarda buluşması gibi, kulun Cenâb-ı Hak (Celle Celâluhû) ile buluştuğu müstesna bir hâldir o vakit. İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe (Rahimehullâh) elli yılı aşkın bir süre yatsı namazının abdesti ile sabah namazını kılmıştır. Uyku diye bir şey yok. Sadece öğle namazını kıldıktan sonra biraz kaylule yapardı o kadar. Rasûl-i Ekrem (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in: “Gece teheccüd namazına kalkmak isteyen öğle vakti biraz kaylule yapsın!” sünnetine binaen biraz kaylule yapardı, geri kalan bütün vakitte ilimle, irfanla, namazla, Cenâb-ı Hakk’a (Celle Celâluhû) arz-ı ubudiyetle meşgul olurdu. Hazreti Âişe (Radıyallahu Anhâ)nın bir sahâbîye, “Teheccüd namazını ihmal etme; çünkü Rasûl-i Ekrem (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ihmal etmedi. Hasta olduğu zaman, kendisine bir ağırlık geldiği zaman oturarak da olsa teheccüd namazını kılardı. Sen de terk etme!” diye özellikle tembihi olmuştur.
Teheccüde Kaldırması İçin Nöbetçi Tayin Etmek
İmâm-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû) bu mektubu yazdığı Muhammed Murad Bedahşîye diyor ki: “Sana daha önce söylendi, bu teheccüd meselesi ciddi bir mesele. Eğer teheccüd sana ağır gelirse, alışılmış olan bir gevşeklik var demektir. Teheccüd namazına müteyakkız olma ve son derece dikkatli olma işi mümkün olmazsa, ne oluyorsa kalkamıyorsan, nefis oradan buradan bindiriyor, yatak seni mıknatıs gibi çekiyor ise o zaman sizi teheccüd namazına kaldıracak birtakım görevliler tayin edin.” İmâm-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû): “Görev ver!” diyor. Görev ver bir kişiye, bir şey yap ama mutlaka ordu hâlinde teheccüde kalkılacak diyor. Sevseniz de sevmeseniz de, isteseniz de istemeseniz de sizi teheccüd namazına kaldıracak bir adam mutlaka tayin edin diyor Sultan. Cenâb-ı Hak (Celle Celâluhû) o saatte neler yapacak neler!
Süleyman Dârânî (Rahimehullâh) anlatıyor: “Ben teheccüd namazında iken uyuyakaldım. Arkadan birisi ayağımdan dürttü. Baktım Cenâb-ı Hak (Celle Celâluhû)nun gönderdiği bir huri. Dedi ki bana: ‘Dârânî, ne yapıyorsun sen, namazda uyuyorsun! Cenâb-ı Hak (Celle Celâluhû) her gece teheccüd namazı kılanları takip ediyor ve kullarına: ‘Kullarım bir isteği olan yok mu, yerine getireyim. Hastası olan yok mu, şifa vereyim. Derdi olan yok mu, derman vereyim’ buyurarak Cenâb-ı Hak (Celle Celâluhû) kullarına münacaat ediyor. Ben de beş yüz yıldır senin için terbiye ediliyorum ve melekler uyanık seni bekliyor, sen uykudasın, ne yapıyorsun sen!” Dârânî (Rahimehullâh) buyuruyor ki: “Sonra sıçradım korktum. Bu ne iştir diye. Şu anda kulağımda ve kalbimde o hurinin sesini duyuyorum.” Bak ne söylüyor sultan, “Adam tayin et!” diyor, adam adam! “Sizi kaldırsınlar!” diyor.
İmâm-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû) devamla; “Teheccüd için görevlendirmiş olduğunuz adamlar sizi uyku gafletinde, gaflet uykusunda bırakmasın. Teheccüd namazına mutlaka ve mutlaka sizi kaldırsınlar. Biraz böyle devam edin, bu işe biraz düşkünlük gösterin. Eğer böyle birkaç gün devam ederseniz, artık bu işe devam etmek size kolay hâle gelecektir. Artık bu iş zorlanmadan olacaktır.”
Bir başlayın bakalım. Pratiğe dönüştürünceye kadar bu işe bir düşkünlük gösterin. Bu iş Allah Te‘âlâ’nın izni ile kolay olacak diyor İmâm-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû).