1942 yılında Rize’de Yakup Efendi ile Hamdiye Hanım çiftinden dünyaya gelmiştir. Altı kardeş olup dördü erkek ikisi kızdır. Babası Yakup Efendi, balıkçılıkla uğraşmıştır,
Daha genç yaşta bile tefekkür ufkunun ne kadar geniş olduğuna annesinin banyo için hazırladığı sıcak suyu görünce:
“Anneciğim cehennemde böyle sıcak mı olacak ?” diye sorması gayet net bir şekilde işaret etmektedir.
Bir gün Nuri Erkan Hocaefendiye(İmâm’ı Âzam) gelerek kendisinden Arapça dersi almak istediğini söyler. Nuri Efendi de kendisine:
“Sen bana okul derslerinde yardımcı olursan ben de sana Arapça okuturum” diye cevap verir. Bu sayede Nuri Efendi vasıtasıyla müstakbel kayınpederi ve şeyhi Efendi Hazretlerimiz (Kuddise Sirruhû) ile tanışır.
Aradığın Hızır…
Bu arada “Kırk gün sabah namazını Fatih Camii’nde kılan Hızır (Aleyhisselâm)ı görür” sözüne binaen sabah namazlarını Fatih Camii’nde kılmaya başlar. Kırkıncı günün sünnetini kılıp farzı beklerken omzuna birisi dokunup:
“Aradığın Hızır İsmailağa Camiindedir” diyerek ortalıktan kaybolur. O günden sonra Şehid Hızır Efendi kendisini tamamen tekkeye verir ve ilmî ve mânevî tekâmülünü çok kısa bir sürede gerçekleştirir. Bu hâli herkesin dikkatini celbetmiştir.
Şehid Hızır Ali Efendi bir gün İsmailağa Câmii Şerîfinde rahlenin başında ders mütâlea ederlerken Şeyhi ve Hocası Mahmud Efendi Hazretleri (Kuddise Sirruhû) kendisine gelip:
“Hızır Hoca, kızımı sana veriyorum” diyerek oradan ayrılır. Böylece Şehid Hızır hocamız, Şeyhinin damadı olma şerefine nail olmuştur. Bu evlilikten biri erkek, biri kız iki evladı dünyaya gelmiştir.
1991 yılında Çukurbostan Camii’inde İmâm-Hatiplik vazifesine başladı. Şehid Hızır Ali hocamız, Üstadımız Mahmut Efendi Hazretleri bulunmadığı veya hasta olduğu vakitlerde onun yerine sohbet ederlerdi. Bir müddet sonra hanımı rahatsızlanan Şehid Hızır Efendi, ailesinin hizmetine koşmak zorunda kalır. Ancak kendisinde bir bitkinlik emaresi dahi sadır olmaz.
Merhûm Hızır Hocamız İmâm-Hatipliği esnasında halkın seviyesine iner sevecen, güler yüzlü ve şakacı bir tavırla insanlara yaklaşırdı.
Şehadetinden önceki son Hac farizasını ifa ederlerken Efendi Hazretlerimizin bulunduğu bir esnada, Kâbe-i Muazzama’nın karşısında şöyle dua eder:
“Allâh’ım! Bizlere koca karılar gibi yatakta değil, Aslanlar gibi şehit olarak ölmeyi nasip eyle!“
Hızır Hoca’mızın bu duası kabul olur ve takvimler 17 Mayıs 1998’i gösterirken hain bir el tarafından İsmailağa Camii Şerifinde şehid edilir. Böylece en büyük rütbe olan şehitlik rütbesini de elde etmiştir.
55 yıllık hayata büyük hizmetler sığdıran ve vefat etmesine rağmen kendisini sonsuza kadar yaşatacak bir şehadetle ahirete göç eden Şehid Hızır Ali Hocamızı hayır ile yâd eder, bulunduğu âlemin bütün güzelliklerini kendisi için Cenâb-ı Hak’tan niyaz ederiz. [Âmîn, Yâ Mu’în]