Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in yoluna muhalefet etmeyelim. Onun yolunu takip sünnettir. Sünnetin iki manası vardır. Biri farz ve vacibden sonra gelen, biri de Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in yolu olan sünnettir. İnsan bunu terk etmeye cüret etmemelidir. İnsanlar kendilerine göre birtakım yeni şeyler çıkarıyorlar. Allah (Celle Celâluhû)nun dininden tavizler verip, dini ihya ediyorum diyerek birtakım şeyleri arkaya atıyorlar. Eğer dinde birtakım şeylerden vazgeçerek çalışma olsaydı, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) yapardı. Ama O hiç taviz vermedi. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) biraz taviz verse idi bütün Yahudiler İslâm’a girecekti. Ama biz ne diyoruz, irşâd edeceğiz.
Allah Te‘âlâ Hazretleri ne buyurdu: “Gerçekten de sen sevdiğin bir kimseyi (imana ulaştıracak bir şekilde) hidâyet edemezsin; lâkin Allâh dilediğini hidâyete erdir(erek İslâm`a girdir)ir. Zaten hidâyete erenleri(n kimler olacağını, kimlerin doğru yolu bulma gayretine gireceklerini ve buna ehil olduklarını) hakkıyla bilen de ancak O’dur!” [1]
Şimdi diyorlar ki “zaman iman zamanı, amel zamanı değildir.” Peki, bir insan amelden bahsederken imandan bahsetmiş olmuyor mu? İslâm’ın tümü imandır. Şimdi bu sözü söyleyen adam kendi gevşek yaşayışına göre fetva vermiyor mu?
“Ey iman etmiş olan kimseler! (Farzları ve sünnetleri yerine getirmeyerek, niyetlerinizin tersini açıklayarak ve ganimet mallarından çalarak) Allâh’a ve o Rasûl’e hâinlik etmeyin, (aranızda bulunan) emânetlerinize de (riâyetsizlik ederek) hıyânet etmeyin! Oysa siz (yaptığınız işin vebâlini ve nelerin iyi, nelerin kötü olduğunu) bilmektesiniz!” [2] Allah Te‘âlâ’nın birçok emanetleri var üzerimizde. Evladın sana emanettir. Kız veya erkek çocuğu getirdin dünyaya, büyüteceksin. Bakım babaya ait, terbiye anneye aittir.
Mevlâ’mız (Celle Celâluhû) bu emanetlere hıyanetlik yapmayın buyuruyor. Acaba biz ne yapıyoruz. Evlatlarımızın dünya istikbâlini düşünüyoruz. Daha ufak yaşta süpürge kadar çocuk, komando askeri yetiştirir gibi ağır bir çanta sırtında sabahtan okula getiriyorsun, bundan gelen istikbâle de razı olacaksın.
“E! ne yapacağız hoca efendi?” Sahâbe-i Kirâm (Radıyallâhu Anhum) ne yaptı ise onu yapacağız. İslâm ilmin karşısında değildir. Kimsenin hatırı için konuşamayız. Allah Te‘âlâ’nın arazisinde kendi istediğimiz gibi yapamayız, yoksa Bosna Hersek gibi oluruz. Taviz vererek din gelmez. Bu din Allah Te‘âlâ’nın dinine sarılmakla gelir. Az olsun pak olsun, buğday unu olsun. Nûh (Aleyhisselâm)ın kavmi, Şu‘ayb (Aleyhisselâm)ın kavmi, Lût (Aleyhisselâm)ın kavmi nasıl muvaffak oldular. Okuyorsunuz, bilirsiniz.
Dine sarılacaksın ki, Allah Te‘âlâ versin. Allah (Celle Celâluhû) bizim amellerimize bakıyor. Yerde yatanlara değil! Eğer yerde olanlara baksa, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) var. Evet, onların olması berekettir. Ama dirilere ve yaptıklarına bakıyor. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in tebliğ ettiği din aramızda olduğu müddetçe bize rahmetini gönderiyor.
Çocuklarımızı İlim ve Ahlâk Yolunda Yetiştirelim
“(Şu gerçeği iyice) bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız ancak (günaha ve azâba düşmenize sebebiyet verecek) birer fitnedir (Allâh’ın sizi kendileriyle sınayacağı) birer imtihan vesilesidir(, sakın onların sevgisi yüzünden hâinliğe yönelerek imtihanı kaybetmeyin)!”[3] Çocuklarımızı buluğ çağına kadar yetiştirelim. Onlara Kur’ân, hadis, fıkıh, akâid öğretelim. Sen ona gerekeni öğret. Bulûğ çağından sonra dinlemezse hüküm ona yüklenir. Gene sen söyle yapmazsa hüküm ona yüklenmiştir. Daha besmeleyi bilmeyen ciğer parelerimizi besmeleye düşman olanlara teslim etmeyelim. Tarlaya ne ekersen onu biçersin. Diken ekilen tarladan buğday çıkmaz.
Şimdi bir âyet çıkıyor önümüze, bunu anlarsak birkaç sorumuza cevap oluyor kendiliğinden. “Ey iman etmiş olan kimseler! (Yapacağınız ve bırakacağınız her işte) Allâh’tan hakkıyla sakınırsanız, (o takvâ sayesinde) O sizin için (hakkı bâtıldan ayıracak) bir (nur ve) Furkan(, haklıyı haksızdan ayıracak bir yardım, iki cihanda kurtuluş ve şüphelerden çıkışa vesile olacak bir hidâyet) yaratır.”[4] İş sadece lügat mânâsı değil, ne hakikatler var bunun altında. Hak nedir? Bâtıl nedir? Sizin için ayırıcı kılar ne demektir? Eğer Allah Te‘âlâ’dan korkarsanız, Mevlâ Te‘âlâ sizin gönlünüzü Furkan yapar. Yani sizi feraset sahibi yapar.
Ya Erhame’r-Râhimîn! İtikâd ve amel bakımından dostlarını takip etmeyi nasib eyle! Cümlemizin dertlerine dermanlar nasib eyle! Ümmet-i Muhammed’i, Kur’ân’da cem eyle! Kur’ânî bir düzen nasib eyle! Amîn!
Dipnotlar
[1] Kasas Sûresi, 56.
[2] Enfâl Sûresi, 27.
[3] Enfâl Sûresi, 28’den.
[4] Enfâl Sûresi, 29’dan.