Oruç ibâdeti, Ramazân-ı Şerîf’e mahsus bir farz olmakla birlikte; kıymeti, hikmetleri ve mükâfatı göz önüne alınarak münasebetimizi sene boyunca sürdürmemiz gereken bir ibâdettir. Nitekim müstehâb oruçlar arasında, Şevvâl ayında tutulması tavsiye edilen altı günlük orucun hususî bir yeri vardır. Bu konuyla ilgili pek çok hadîs-i şerîf vârid olmuştur. İbnü Ömer (Radıyallâhu Anhümâ)dan rivâyet edildiğine göre Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Her kim Ramazân ayının orucunu tutar, ardından Şevvâl ayından da altı gün oruç tutarsa, sene boyunca oruç tutmuş gibidir.”[1]
İbnü Ömer (Radıyallâhu Anhümâ)dan rivâyet edilen diğer bir müjde ise şu şekildedir: “Her kim Ramazân ayının orucunu tutar, ardından Şevvâl ayından da altı gün oruç tutarsa, annesinden doğmuş günkü gibi günahlarından sıyrılır.”[2]
Başka bir rivâyette Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in şöyle buyurduğu kaydedilmiştir: “Her kim Ramazân’ı, Şevvâl’i, Çarşamba, Perşembe ve Cuma’yı oruçlu geçirirse cennete girer.”[3]
Ali el-Havvâs (Kuddise Sirruhû)nun bu konuyla ilgili şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Şevvâl ayında tutulan bu altı günlük oruca da, Ramazân-ı Şerîf’teki gibi saygı gösterilmelidir. Zira Şevvâl ayında tutulan oruçlar, Ramazân ayındaki oruçların eksiklerini tamir konumundadır.”
Dipnotlar
[1] Müslim, Sıyâm, Hadîs-i Şerîf No: 201-(1164); Ebû Dâvûd, Savm, Hadîs-i Şerîf No. 2433.
[2] Taberânî, Mu‘cemü’l-Evsat, c. 8, s. 275, Hadîs-i Şerîf No. 8622.
[3] Ahmed ibnü Hanbel, Müsned, c. 24, s. 166, Hadîs-i Şerîf No. 15434; Beyhakî, Şu‘abü’l-Îmân, c. 5, s. 385, Hadîs-i Şerîf No. 3587.