Molla Fenârî Rahimehullâh ile başlayan Şeyhülislâmlık müessesesinin kutlu mensuplarından Şeyhülislâm Ebûssuûd Efendi Hazretleri’ni vefât yıldönümü vesilesiyle hayırla ve minnetle yâd ediyoruz.
Ebûssuûd lakabıyla meşhur olmuştur. ‘’Müftilenâm, Şeyhülislâm, sultânü’l-müfessirîn, hâtimetü’l-müfessirîn, muallim-i sânî, allâme-i kül, Hoca Çelebi, Ebû Hanîfe-i Sânî’’ gibi birçok unvanla anılmıştır. Aralık 1490’da İstanbul’da doğmuş ve 23 Ağustos 1574’te yine burada vefat etmiştir. Ailesi İmâdlı olduğundan ‘’İmâdî’’ nisbesiyle anılmıştır. Babası, Şeyh Muhyiddîn Mehmed-i İskilibî’dir anne tarafından Ali Kuşçu Efendinin torunudur.
İnce yapılı ve uzun boylu, uzun ve gür sakallı, güleç yüzlü ve aynı zamanda heybetli, faziletli ve vakur biri olarak tanıtılmıştır.
Hocaları ve Yetişmesi
İlk tahsiline babasının yanında başlar. Müeyyedzâde Abdurrahman Efendi, Mevlânâ Seydî-i Karamânî ve İbn-i Kemal Paşa’nın rahle-i tedrisatından geçer. İshak Paşa, Dâvud Paşa, Mahmud Paşa medreselerinde görev yaptıktan sonra, Vezir Mustafa Paşa’nın Gebze’de inşa ettirdiği medreseye tayin olur. Bursa Sultâniye pâyesinden sonra Medâris-i Semâniyyede görev yapar ve Müftü Medresesine müderris olur.
Kadılık ve Kazaskerlik Vazifeleri
Bursa ve İstanbul gibi mühim bölgelerde kadılık vazifelerinde bulunduktan sonra Rumeli Kazaskerliği görevine getirilmiş, seferleri yönetmiş, Budin’in fethinden sonra da ilk Cuma namazını kıldırmıştır. 1545’e kadar sürdürdüğü Kazaskerlik vazifesinden sonra, Fenârîzâde Muhyiddîn Efendi’nin yerine Kanuni Sultan Süleyman tarafından Şeyhülislâmlığa getirilmiş ve geçirdiği başarılı dönemin ardından Sultan II. Selim döneminde de vazifesine devam etmiştir.
Devletin bekası ve fütuhatın devamı açısından etkili fetvalara imza atmış, seferlerin önünü açmıştır. Önemli kanun metinlerinin öncüsü olmuş, bazı fetvaları bugün dahi ufuk açıcı olmak bakımından incelenmektedir. Oluşturmuş olduğu alt yapı, ilmiye sınıfından askerî sınıfa kadar bütün devlet yapısının, mukavemetini uzun süre muhafaza etmesini sağlamıştır.
Bazı kimseler vardır ki, kurumlarla ve mevkilerle yücelmişlerdir. Bazı kimseler de vardır ki, gelmiş oldukları makamları yüceltmişlerdir. Şeyhülislâm Ebûssuûd Efendi de böyle kimselerdendir. Şeyhülislâmlık makamı, onun bu makama gelişinden sonra daha yüce bir mevki kazanmıştır.
Yeri geldiğinde Kânûnî gibi bir cihan padişahına şer’î ölçüleri cesaretle hatırlatıp ikaz edebilecek kadar izzetli, büyük bir İslâm âlimidir. Cenâze namazı Fatih camiinde kılınmış ve Eyüp Camii civarında bânîsi bulunduğu sıbyan mektebinin haziresine defnedilmiştir.
Şeyhülislâm Ebûssuûd Efendi’nin Talebeleri
Şeyhülislâmlıktan kazaskerliğe kadar idari ve ilmi üst düzeyde görev yapan şahsiyetlerden pek çoğunun hocalığını yapmıştır. Mâlulzâde Seyyid Mehmed, Abdülkadir Şeyhî, Hoca Sâdeddin, Bostanzâde Mehmed ve Sun‘ullah efendilerle Bostanzâde Mustafa, Cenâbî Mustafa Efendi, Şair Bâkî, Hâce-i Sultânî Atâullah, tezkireci Âşık Çelebi ve Kınalızâde Hasan Çelebi, Ebülmeyâmin Mustafa Efendi ve Ali Cemâlî Efendi’nin oğlu Fudayl Çelebi gibi âlimler, hocası konumunda bulunduğu önemli âlimlerden bazılarıdır.
Tefsir ve fıkıh başta olmak üzere, dil, edebiyat ve akaid alanında mühim eserleri ve dua mecmuası bulunmaktadır.
Şeyhülislâm Ebûssuûd Efendi ve Tasavvuf
Bazıları, Şeyhülislâm Hazretleri’nin birtakım fetvalarından yola çıkarak tasavvuf karşıtı olduğunu düşünmüşlerdir. Oysaki hoca efendinin terceme-i hâline biraz daha detaylı bakıldığında, sûfi bir çevrede ve muhitte yetmişmiş, babası meşayıhtan olan bu mübarek zâtın tasavvufa karşı olmadığı anlaşılacaktır.
Şeyhülislâm Hazretlerinin karşı olduğu tasavvufi anlayış, bâtıniliğe kaymış, şer’î ölçülerden uzaklaşmış türden çarpık tasavvufi anlayışlardır. Ebûssuûd Efendi, şer’î ölçüleri muhafaza eden muttaki kimselerden sitayişle bahsetmiş, zâhirî ve bâtınî ilimleri cem etmiş zülcenâheyn âlimlerimizdendir. Allah Te’âlâ makamını ‘âlî eylesin. Âmîn.