Nesebi ve Künyesi
Doğum tarihi tam olarak bilinmeyen Übeyy İbni Ka‘b (Radıyallâhu Anh) Ashâb-ı Kirâm’ın büyüklerinden olup Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in vahiy kâtiplerindendir. Übeyy İbni Ka‘b (Radıyallâhu Anh)ın babasının adı Ka’b, annesinin ismi ise Suheyle binti Esved’dir. Künyeleri ise: Ebu’l-Münzir ve Ebu’t-Tufeyl’dir. Medîneli olup Hazrec kabilesinin Neccâr oğulları koluna mensuptur.
Müslüman Oluşu
Übeyy İbni Ka‘b (Radıyallâhu Anh)ın İslâm’ı kabulü Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in Medîne-i Münevvere’ye hicret etmesinden önce, Akabe biatlarında olmuştur. Birinci Akabe Biatı’nın ardından İslâm’ı tebliğ etmek üzere Medine’ye gönderilen Mus‘ab bin Umeyr (Radıyallâhu Anh)ı vâsıtasıyla Müslüman oldu. Ertesi yıl İkinci Akabe Biatı’na katılıp Müslüman olan yetmiş kişiden biriydi. Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Medineli Müslümanlar arasında yapmış olduğu kardeşlik antlaşmasında Übey b. Ka’b ile Aşere-i Mübeşşere (Cennetle müjdelenen on kişi) den biri olan Saîd İbni Zeyd (Radıyallâhu Anh)ı kardeş îlân etti. Übeyy İbni Ka‘b (Radıyallâhu Anh) Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ile Bedir, Uhud, Hendek gibi ilk ve büyük muharebelerin yanında diğer bütün muharebelere de katılmıştır. Uhud muharebesinde kendisine bir ok isabet etmiş, Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ona bir tabîb (doktor) göndermiş, tabip okun girdiği yerdeki damarı keserek üzerini dağlamış ve bu sûretle Übeyy İbni Ka‘b (Radıyallâhu Anh) kurtulmuştu.[1]
Hazret-i Peygamber’in Vahiy Kâtibiydi
Câhiliyye döneminde okuma yazma bilenler çok azdı. Übeyy İbni Ka‘b (Radıyallâhu Anh) da bu kimselerden biriydi.[2] Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Medîne-i Münevvere’ye hicret edince, orada, ensâr içerisinde Hazret-i Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in mektuplarını yazan ve vahiy kâtipliği yapan ilk kişidir. Mektuplara “Übeyy İbni Ka‘b tarafından yazılmıştır” şeklinde bir ibâre koyarak mektup imzalama işini başlatan ilk sahabedir. Gelen vahiyleri Übeyy İbni Ka’b (Radıyallâhu Anh) olmadığı zaman Zeyd İbni Sâbit (Radıyallâhu Anh) yazardı. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Cebrâîl (Aleyhisselâm)dan vahyi aldığı zaman, Übeyy İbni Ka’b (Radıyallâhu Anh) onu daha yazının ıslaklığı üzerinde iken ezberler ve Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e okurdu.[3] Aynı zamanda sahabenin müctehid âlimlerinden biriydi. Abdullah İbni Mes‘ûd (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Kur’ân’ şu dört kişiden alınız: Abdullah İbni Mes‘ûd, Sâlim, Muâz İbni Cebel ve Übeyy İbni Ka‘b” [4] Tâbiinin büyük âlimlerinden olan Mesruk (Rahimehullah) da şöyle derdi: “Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ashabıyla görüştüm. İlimlerinin şu altı kişiye dayandığını gördüm: Ali, Abdullah İbni Ömer, Zeyd İbni Sâbit, Übeyy İbni Ka’b ve Ebu’d-Derdâ” [5]
Kur’ân-ı Hakîm’i En İyi Bilen ve Okuyan Sahabelerdendi
Übeyy İbni Ka‘b (Radıyallâhu Anh) Kur’ân-ı Hakîm’i en iyi bilen ve okuyan sahabîlerdendi. Ashâbın sayılı hâfızları arasındaydı. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) onun hakkında: “Ümmetimin en iyi okuyanı Übeyy’dir” buyurmuştur.[6] Bu sebeple kendisine Seyyidü’l-Kurrâ (okuyucuların efendisi) lakabı verilmişti. Kur’ân-ı Kerîm’i haftada bir hatmederdi. Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in zamanında Kur’ân’ı cemederek ona arzeden sayılı sahabîlerden birisiydi. Bu hususta Enes İbni Malik (Radıyallâhu Anh) “Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) zamanında Kur’ân’ı dört kişi hıfzetmiş olup hepsi de ensârdandı. Bunlar: Übeyy ibni Ka’b, Muâz bin Cebel, Ebû Zeyd ve Zeyd b. Sabit’tir”[7]
Cenâb-ı Hakk’ın Adını Andığı Bir Sahabeydi
Hazret-i Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bir gün Übeyy İbni Ka‘b (Radıyallâhu Anh)ı çağırarak, “Allah sana Beyyine sûresini okumamı emretti” demiş, Übeyy İbni Ka‘b (Radıyallâhu Anh) heyecanla, “Allah size benim adımı mı andı yâ Rasûlallah?” diye sormuş, “Evet” cevabını alınca da sevinçten ağlamıştır.[8] Bu şeref ve ikrâm sahabe-i kirâm içerisinde yalnızca ona nasip olmuştur. Onun âlî derecesini beyân bu eden bu hadîs-i şerîf aynı zamanda Übeyy İbni Ka‘b (Radıyallâhu Anh)ın kıraat ilminde ne kadar önemli bir konumda olduğunu da ifade etmektedir.
Yaptığı Vazîfeler ve İslâm’a Hizmetleri
Übeyy İbni Ka‘b (Radıyallâhu Anh) henüz Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) hayatta iken fetvâ veren az sayıda sahabîlerden biridir. Aynı zamanda yine Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) onu Belî, Uzre ve Benî Sa’d kabîlelerinin zekâtlarını toplamakla görevlendirilmişti.
Hazret-i Ebûbekir (Radıyallâhu Anh)ın halifeliği döneminde de önemli görevlerde bulumuştur. Hazret-i Ebûbekir (Radıyallâhu Anh) mühim bir mesele ile karşı karşıya gelip çözümünü Kur’an ve sünnette bulamadığı zaman sahabenin önde gelen âlimlerini toplar, onlarla istişârede bulunurdu. Übeyy İbni Ka’b (Radıyallâhu Anh) da Hazret-i Ebûbekir (Radıyallâhu Anh)ın istişâre meclisi üyelerinden biriydi. Aynı zamanda Hazret-i Ebûbekir (Radıyallâhu Anh)ın döneminde fetvâvermekle görevli meşhur fakihlerden biriydi.[9](İbn Sa’d, Tabakat, II, 350). Bu dönemde onun Kur’an’ın cem’i için kurulan komisyonda görev aldığını da görüyoruz.
Übeyy İbni Ka’b (Radıyallâhu Anh), Hazret-i Ömer (Radıyallâhu Anh)ın teveccühünü ve saygısını kazanmış bir sahabedir. Hazret-i Ömer (Radıyallâhu Anh) kendisine çok hürmet eder, ondan yararlanır ve ona Seyyidü’l-Müslimin (Müslümanların Büyüğü) şeklinde hitap ederdi.[10] Hazret-i Ömer (Radıyallâhu Anh)ın hilafeti döneminde onun şûrâ meclisinde bulunur ve kabilesi Hazrec’i temsil ederdi. Aynı zamanda fetvâ işleriyle de ilgilenirdi. Hazret-i Ömer (Radıyallâhu Anh) bir gün halka hitabında şöyle demiştir: “Kur’an’dan sormak isteyen Übey b. Ka’b’a gelsin, feraizden sormak isteyen Muaz’a, mal isteyen de bana gelsin. Çünkü Allah beni hazinedar ve dağıtıcı kıldı”[11]
Hazret-i Peygamber’in Vefâtından Sonra İlk Defa Cemaate Teravih Namazı Kıldırdı
Hazret-i Ömer (Radıyallâhu Anh)ın zamanında terâvih namazını cemaatle ilk kıldıran da Übeyy İbni Ka’b (Radıyallâhu Anh)tır. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) zamanında, onun vefâtından sonra ilk halife Hazret-i Ebûbekir (Radıyallâhu Anh), daha sonra kısmen de Hazret-i Ömer (Radıyallâhu Anh) zamanında terâvih namazı cemaatle değil, ferdî olarak kılınmıştır. Bir defa Hazret-i Ömer (Radıyallâhu Anh) mescide gidince halkın dağınık bir şekilde terâvih namazı kıldıklarını gördü. Kimi tek başına kılıyor, kimi küçük bir cemaat oluşturmuş kılıyorlardı. Hazret-i Ömer (Radıyallâhu Anh) bütün cemaati bir tek imamın arkasında toplamayı düşündü ve ertesi gün Übeyy İbni Ka’b (Radıyallâhu Anh)ı terâvih namazı için imam tayin edip cemaati onun arkasına topladı. Böylece terâvih namazı cemaatle kılınmaya başlandı.[12]
Übeyy İbni Ka’b (Radıyallâhu Anh) vahiy kâtibi olması sebebiyle Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in yaptığ işlere muttali olan bir sahabeydi. Kütüb-i Sitte’de kendisinden altmış küsür rivâyet edilmiştir. Bakiy İbni Mahled (Rahimehullah)ın Müsned’inde Übeyy İbni Ka’b (Radıyallâhu Anh)ın yüz altmış dört hadisi vardır. Bunlardan üçü hem Buhârî’de ve hem de Müslim’de vardır.
Vefâtı
Übeyy İbni Ka’b (Radıyallâhu Anh)ın vefât tarihi ihtilaflıdır. Vakıdî bu konuda “Bir kısım hadiseler onun Hazret-i Ömer (Radıyallâhu Anh)ın hilâfeti döneminde olduğuna delalet etmektedir. Yakınları ve başkalarının onun Medîne-i Münevvere’de hicrî 22 senesinde öldüğü söylediklerini gördüm. Hazret-i Ömer (Radıyallâhu Anh) “Bugün Müslümanların ulusu öldü” demiştir. Onun Hazret-i Osman (Radıyallâhu Anh)ın hilâfeti döneminde hicrî 30 yılında vefât ettiğini de söyleyenler de olmuştur. Bize göre bu daha doğrudur. Çünkü Hazret-i Osman (Radıyallâhu Anh)ona Kur’ân’ı cem etmesini emretmiştir”[13]
Cenâb-ı Hakk cümlemizi şefaatlerine nâil eylesin. Ashâb-ı Kirâm’ın îmân ettiği gibi îmân edip bu hâl üzere çene kapamayı cümlemize nasip ve müyesser eylesin. Âmîn Yâ Muîn…
Dipnotlar
[1] Müslim, Selâm, 73-74.
[2] İbn Sa‘d, Tabakât, 1/498.
[3] Zehebî, Siyeru A‘lâmi’n-Nübelâ, 1/280.
[4] Buhârî, Fazâilü’l-Kur’ân, 8.
[5] İbnü’l-Kayyim, İ’lâmu’l-Muvakkıîn, 1/16.
[6] Tirmizî, Menâḳıb, 33.
[7] Buharî, Menâkıbu’l-Ensâr, 17.
[8] Buhârî, Menâḳıbü’l-Enṣâr, 16; Müslim, Fezâilü’ṣ-Saḥâbe, 122.
[9] İbn Sa’d, Tabakât, 2/350.
[10] Babanzâde Ahmed Nâin, Tecrîd-i Sarîh, 10/22.
[11] Zehebî, Siyeru A‘lâmi’n-Nübelâ, 1/394.
[12] Buhârî, Terâvih, 1.
[13] Zehebî, Siyeru A‘lâmi’n-Nübelâ, 1/400.