Cevap: Zekât alamayacak kadar zengin olan kişilerin kurban kesmeleri vaciptir.
Kaynaklar, ibadetlerin tasnifinde kurbanı malî ibadetler grubundan sayarlar34. Kurban mükellefiyeti için Müslüman olmanın dışında sahip olunması gereken en önemli şart, malla alakalı olduğundan mükellef için malî bir ibadettir. Bu yüzden “kudret” şartını yani kurban kesebilmeye muktedir olma şartı taşımayanının bu ibadetle yükümlü tutulması Kur’an’a aykırıdır. Çünkü Kur’an’da:
“…Din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; atanız İbrahim’in dininde (de böyleydi)…)35” buyurulmaktadır.
Kur’an’da kurban kesme yükümlülüğünde şer’î zenginliğin ölçüsü olarak Hac Sûresi 34. âyeti önemli bir kıstas koymaktadır:
وَلِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا لِيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَى مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ (…)
“Biz, her ümmete -(Kurban kesmeye uygun) hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine Allah’ın adını ansınlar diye- kurban kesmeyi gerekli kıldık (…)36”
Bu ayette “hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz” denilerek, insanlara rızık olarak verilmiş bulunan kurbanlıklara vurguda bulunulmuştur. Kişinin kurbanla yükümlü olabilmesi için kurbanlığı tedarik edecek bir zenginliğe sahip olması gerekir.
Kurban yükümlülüğünde diğer şartlarla birlikte kişinin şer ’an zengin sayılacağı servete sahip olması gerekir. Kaynaklarda “gına” ve “yesâr” kelimeleriyle kavramlaştırılan şer’î zenginlik, kurbanın vacip oluşunun ölçüsüdür.37
Bu zenginliğin ölçüsü “fıtır sadakası nisabı” olarak belirtilir. Buna delil olarak getirilen “Sadaka ancak varlıklı olma halinde verilir38.” hadisinde yer alan gına ya da fıtır sadakasını vermeyi gerektirecek miktarda olan malvarlığı anlamı verilmiştir.
Kurbanda şer’î zenginliğin ölçüsü olan fıtır sadakası nisabıyla aynıdır. Kişinin evi, ev eşyası, giysileri, hizmetçisi, bineği emsali temel ihtiyaç malları ve borcu dışında mülkiyetinde artma özelliği olsun olmasın 86-96 gram altın değerinde mala sahip olmaktır.
Mal türleri ikiye ayrılır; nâmî ve gayr-i nâmî yani artan ve artmayan mallar. Nami yani artıcı olandan maksat; altın, para ve gümüş emsali ortaya çıkarılışı doğrudan ticari olanlar, bir de ticaret niyetiyle satın alınan veya alım satımı yapılan mallar, artan mallardır. Öyle olmayan yani ticari amaçlı olmayıp ihtiyaç dışı olan mallar ise gayr-i nami yani artmayan mallardandır. Kişinin, temel ihtiyaçları dışında sahip olduğu mallar nisap olarak değerlendirilir. Buna göre artma özelliği taşısın veya taşımasın temel ihtiyaçları ve borcundan başka 86-96 arası altın veya o değerde malı bulunursa o kişiye kurban kesmek, fıtır sadakası vermek vacip olur. Zekât alması da haram olur. Fakat artma özelliği olan maldan 86-96 arası altın veya o değerde malı bulunursa o kişiye az önce sayılanlar vacip olduğu gibi ilave olarak zekât vermek de vacip olur.
Akarın kıymetine mi yoksa gelirine mi itibar edileceği hususunda müteahhir Hanefî âlimleri ihtilaf etmiştir. Ez-Zaferânî akarın kıymetine, Ebû Ali ed-Dekkâk ise akarın gelirine itibar edileceği, akarın geliri bir senelik nafakayı karşılaması durumunda sahibine kurban kesmenin vacip olacağı görüşündedir. Bu görüşlerin haricinde, kişinin nisap miktarı parası olup akarın gelirinin de bir aylık nafakasını karışılması halinde kurban kesmesinin vacip olacağı görüşü de bulunmaktadır.39
34 Es-Serahsî, el-Mebsût, 12/8; Molla Hüsrev, Dürer, 1/267
35 Hac /78
36 Hac /34
37 Kâsânî, Bedâi’, 6/283
38 Buhârî, Zekât/ 18,
39 İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar 9/379