Cevap: Büyükbaş hayvanların ortaklığında, ortaklığın satın alma esnasında kurulmuş olması esas kabul edilir. Bu şekilde kurulan bir ortaklık daha makbuldür. Ayrıca satın alma esnasında kurulan ortaklığın câiz olduğu hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Bir de hayvanın kurban edilmek için satın alınıp sonradan başkalarının ortak edilmesi ibadetten geri dönüş anlamını barındırmaktadır.
Kurban edilmek için satın alınan deve veya sığıra sonradan başkalarının ortak edilmesinin hükmü, kurban sahibinin zengin veya fakir oluşuna göre değişir.
Zenginin kurban etme niyetiyle satın aldığı deve veya sığıra sonradan altı kişinin ortak olması kıyasa göre câiz olmamakla beraber, istihsanın gereği olarak câiz kabul edilmiştir. İmam Ebû Hanîfe (Allah ona rahmet etsin)’ye göre, kurbanlığı satın aldıktan sonra ona başkalarını ortak etmek mekruhtur. Fetva da buna göredir.
Bu durumda, tek başına kesmeye niyet ettiği için her ne kadar İmam Muhammed (Allah ona rahmet etsin) bunu Kitabu’l-Asl’da zikretmemiş olsa da, ortaklarından alacağı parayı tasadduk etmelidir. Çünkü yedide bir hisseden fazlası kendisine vacip değilken, bu hayvanı satın almayla tümünü kendisine vacip kılmıştır. Hanefî Âlimler, paranın tasadduk edilmesinin gerekliliğine delil olarak Hakîm b. Hizam hadisini gösterirler[1]
Fakirin kurban etmek niyetiyle satın aldığı hayvana, sonradan başkalarını ortak etmesi câiz görülmez. Çünkü fakirin, yükümlü olmamasına rağmen, kurbanı satın almakla kendine vacip kıldığı ve böylece satın aldığı kurbanın vacip olarak taayyün ettiği kabul edilmiştir. Vacip olarak taayyün eden bu yükümlülük, ortaklık kabul etmez. Buna rağmen ortak alınırsa hissesinin kıymetini tazmin eder.[2]
Dipnotlar
[1] Alâuddin Ebû Bekr el-Kâsânî, Bedâyiu’s-Sanâyi fî Tertibi’ş-Şerâi’ 6/307
[2] Abdullah b. Mahmûd el-Mavsilî, el-İhtiyâr