Kaleme almış oldukları bir makalede: “Dünya misafirhanesinde, her dünyaya gelen, Cenab-ı Hakk’ın kendisine tahsis ettiği müddet miktarınca yaşar; sonra ahirete intikal eder (canı alınır). Bu zamanı değerlendirebilene ne mutlu!”[1] şeklindeki ifadeleri açısından bakıldığında kendileri, ömür zamanını en iyi değerlendirenlerden biri olmuştur.
1916 yılında Kadınhanı’nda başlayan hayat, ebediyete intikal ettikleri 1999 senesinde hitâma erinceye dek muhterem babaları Hacı Ahmed Hamdi Efendi’nin dizinde başlayan ve aralıksız devam eden ilmî tedrisât ile yoğrulmuştur.
Elmalılı Hamdi Yazır, Ömer Nasuhi Bilmen, Mustafa Âsım Yörük, Bekir Haki ve Ali Yekta gibi son devrin büyük ulemâsından ders alma imkânı bulan hoca efendi, Bediüzzamân Said Nursî merhum ile de irtibat kurmuş, Mahmud Sâmi Ramazanoğlu Hazretleri’ne (Kuddise Sirrûhû)[2] intisap ederek onun rehberliğinde tasavvufî hayatı benimsemiştir.
Musa Topbaş Hoca efendinin şerîate ve sünnete sarılma konusundaki hassasiyeti, ibadetleri ifâdaki titizliği, ahlâk, fazîlet ve takvâ gibi üstün özellikleriyle ilme ve ilim adamlarına verdiği kıymet, kendilerini tanıyan hemen herkesin malumudur. Bütün bu hasletlerin yanı sıra hoca efendinin asıl ayırt edici vasfı, Müslümanların zor durumda olduğu, oligarşik sistemin baskılarıyla maddî ve manevî yönden ezilmek istendiği bir dönemde, varlığı Müslümanca sarf etmeyi, infâk müessesini diri ve canlı tutmayı sağlama adına gerçekleştirmiş olduğu hizmetlerdir.
Varlığı Müslümanca Sarf Etmek
İhtiyaç sahiplerini gözetme, talebelere barınma ve burs imkânı sağlama, bataklıkta bulunan kimselerin rehabilitesi konusunda öncülük edilen faaliyetler, sosyal birlikteliğin canlı tutulduğu bir toplum inşâsına yönelik önemli hizmetler olmuştur. İkili ilişkilerdeki nezîh ve nâzik tavrı, nezâket, saygı ve sevginin neredeyse yok olma tehlikesiyle karşı karşıya geldiği şu günlerde, toplumumuz için hayati bir önem taşımaktadır.
Hoca efendi ve geldiği aile yalnızca bireysel desteklerle de kalmamış, yardım anlayışını kurumsal bir çehreye büründürerek daha büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Müslümanların en zor zamanlarında maddî anlamda büyük destekler sağlamış, ulemâ kadrosunun hayatını temin noktasındaki ihtiyaçlarını sağlama hususunda önemli adımlar atmıştır. İlim Yayama Cemiyeti gibi pek çok vakfın gerek kuruluşunda gerekse de yaşamasında maddî ve mânevî desteklerini esirgemeyen hoca efendi, bugün aktif olarak faaliyet göstermekte olan Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı’nın da kuruluşunun öncüsüdür.
Hayır hizmetleri için kitap, yetimler, hastalar, yaşlılar, câmi ve okul yapımı için ayırmış olduğu, kendi denetimlerinde yakınları tarafından kontrol edilen fonlar oluşturmuş olan hoca efendi, fonların en uygun şekilde sarfı hususunda da son derece hassasiyet gösterirlerdi. Bu fonlar sayesinde kitap alamayanlar kitaplarla tanıştırılmakta, hastaların hastane masrafları karşılanmakta, bakıma muhtaç durumdaki yaşlılara el-avuç açılmaktaydı. Câmi ve okul inşaatları da bahsetmiş olduğumuz hususi fonlarla desteklenmekteydi.
Bu kısa yazıda hizmetlerinin sadece küçük bir kısmından bahsedebildiğimiz hoca efendi, yurt dışında zulüm altında bulunan ve yokluk çeken Mü’minler’in de yardımına koşmuş, onlar için yardım sağlama ve imkânları ulaştırma konusunda da faaliyetlerde bulunmuştur. Ülke ve kıta sınırlarını aşan, dünyanın dört bir yanına uzanan bu hizmetlerle hoca efendi, hizmet anlayışı açısından sonraki nesillere ufuk olmuştur.
Sözlerimize son verirken vefât yıl dönümü vesileyle Musa Topbaş Hoca efendiyi rahmet ve muhabbetle anıyor, hayatımızı, Allah (Celle Celâluhû) korkusu, ahlâk, ilim ve takvâ başta olmak üzere, her alanda onların hassasiyetlerine uygun bir şekilde tashîh edebilmeyi ve ömrümüzün sonuna kadar bu hassasiyetten ayrılmamayı Allâh Te’âlâ’dan niyâz ediyoruz.
Dipnotlar
[1] Altınoluk Dergisi, sayı: 162, s. 12, Musa Topbaş
[2] Mahmûd Sâmi Ramazanoğlu Hazretleri (Kuddise Sirrûhû), son dönem Evliyâ’nın büyüklerinden, Ali Haydar Efendi Babamızın yakın dostu, vefâtlarına kadar irtibatları hiçbir zaman kesilmemiş ve Efendi Babamızın da cenâze namazını kıldırmış büyük ve mübârek bir zâttır. Mahmûd Efendi Hazretlerimiz de kendilerine hürmet etmiş, Sâmi Efendi Hazretleri’nin vefatlarına kadar münasebeti hiçbir zaman kesmemişlerdir.