Vefâtının sene-i devriyesi olan 6 Şubat milâdî târihi vesilesiyle Osmanlı pâdişâhlarından Sultan 2. Ahmed Hân’ı hayırla ve minnetle yâd ediyoruz.
Sultan İbrahim Hân ve Hatice Muazzez Sultan’ın oğlu olan 21. Osmanlı Pâdişâhı ve 100. İslâm halifesi Sultan 2. Ahmed Hân 1643’te İstanbul’da doğdu. Arapça ve Farsçayı da ileri seviyede öğrendiği üst düzey bir eğitim aldı. Kardeşi 2. Süleyman’ın dört yıl kadar sürmüş olan saltanatı döneminde tedbiren kafes hayatı yaşamak zorunda kaldı. Sultan 2. Süleyman’ın ardından 48 yaşında taht’a çıktı. Taht’a oturduğu dönem, 2. Viyana kuşatması gibi, Osmanlı Devleti’nin zor dönemlerinden birine tevâfuk etti.
Târihî kaynaklar Sultan 2. Ahmed Hân’ın oldukça merhametli ve son derece vatanperver olduğunu, genel olarak hassas bir yapıya sahip bulunduğunu bazı olaylar karşısında ise ciddi şekilde hiddetlendiğini kaydederler. Hasta olduğu zamanlarda bile devlet işleriyle ilgilenmekten geri durmadığı, tebdîl-i kıyâfet ile halk arasında sıklıkla dolaşıp insanlarla hasbihâl edip dertlerini dinlediği ve sorunların çözümü konusunda titiz davrandığı haber verilir. İstişaresiz asla iş yapmadığı, döneminde önemli iktisâdî tedbirler aldığı, sanat ve sanatkârlara azamî değer verdiği, hat sanatı ile ilgilendiği ve yazısının son derece güzel olduğu, Kur’ân-ı Kerîm yazmayı pek sevdiği ve kıymet verdiği kitapları da istinsâh ettiği ve iyi de bir şâir olduğu nakledilir. Kısa olarak tanımlanabilecek saltanâtı süresinde Cibali, Ayazma Kapısı ve Bedesten yangınları gibi büyük yangınların vuku bulmuş olması da talihsizlikleri arasında zikredilir.
Sultan 2. Ahmed Hân’ın Saltanâtı
Saltanâtı devralır devralmaz Avusturya seferi üzerinde bulunan kudretli Sadrazam Fazıl Mustafa Paşa’nın seferini desteklediğini bir fermân ile ilân etti. Cereyân eden harpte işler istenildiği ve planlandığı gibi gitmedi; verilen önemli kayıpların neticesinde Sadrazam Fazıl Mustafa Paşa da şehid oldu. Sözünü ettiğimiz Salankamen mağlubiyetinin ardından elde bulunan bazı kaleler de Avusturyalılar tarafından işgal edildi. Fırsattan istifade etmek isteyen diğer düşman kuvvetleri kendilerine yakın bölgeleri kuşattıysalar da bölgeleri müdafaa vazifesini üstlenmiş olanların gayretleri neticesinde saldırılar başarıyla püskürtüldü.
Sultanın Gayretine Dokunan Bir İşgal Hikâyesi
Sultan 2. Ahmed Hân, saltanâtı döneminde yaşanan gelişmeleri fiilî olarak yönetip takip ettiği gibi rûhî yönden de takip eden, Allah Te‘âlâ’ya duâ ve niyâz ile yönlendirmeye çalışan bir pâdişâhtı. Bu teslimiyeti, “Ahmed” mahlâsıyla yazmış olduğu şiirlerine de etkin bir biçimde yansımıştır:
Sığındım tâ ezelden ben Allâh’a
O’dur zira baya, yoksula penâh
Tevekkül üzre ol, her zaman Ahmed
Yardım etsin sana her yerde Allâh!
Sultan 2. Ahmed Hân, saltanâtın kendisi için büyük bir lütuf olduğu hakikatinin şuurunda olan bir pâdişâhtı. Bu bilinci: “Ben saltanâta talip değildim. Allah Te‘âlâ fazl-ı kereminden bu âciz kuluna nasip eyledi. Bu nimetin şükrünü eda edemem” sözleriyle ifade etmiştir.
Osmanlı pâdişâhları, devletin bekasını, canlarından, çocuklarından ve ailelerinden dahi önde tutan bir anlayış, bir hissiyâta sahip şahsiyetlerdi. Devletin kalkınması onları mutlu eder, yaşanan mağlûbiyetler, zor durumlar ve isyanlar son derece üzerdi. Nitekim bazı pâdişâhların vefâtının, yaşanan olumsuz birtakım gelişmeler sebebiyle vuku bulması yahut da vefât hastalıklarının benzer sebeplere bağlı olarak artış göstermiş olması, bunun en büyük delilidir.
İşgalcileri topraklarından püskürtmeyi başaran Osmanlı Devleti, geçmişteki mağlubiyetlerinin de gareziyle Osmanlı Devleti’nden aldığı mağlûbiyetler dışında pek mağlûbiyeti bulunmayan Venedikler’in harekete geçmesi üzerine onlarla amansız bir mücadeleye girişti. Venedikler’in Sakız Adası’nı ele geçirmeleri Sultan 2. Ahmed’i son derece müteessir etti. Pâdişâh’ın vezir-i azam Sürmeli Ali Paşa’ya gönderdiği hatt-ı hümayunda: ‘’Mademki Sakız (adası) düşman elindedir, bütün Engürüs (Macaristan) memleketini fethetsen kabulüm değildir,’’ şeklindeki ifadeler yazılıydı. Sadrazam’la karşılaştığında ona haykırdığı emri ise: ‘’Eğer bu kış Sakız Adası geri alınmazsa, bütün reisleri katlederim,’’ şeklinde oldu.
Sultan 2. Ahmed Hân’ın Vefâtı
Sultân 2. Ahmed Hân’ın Venediklerle ilgili emirleri yere düşmedi, gerçekleşen deniz harbi Venedikler’in tarihlerindeki en ağır mağlûbiyetlerden biriyle sonuçlandı; ama Sultan 2. Ahmed Hân’ın ömrü, bu haberi işitmeye vefâ göstermedi.
Kaynaklarda zikredildiğine göre Sultân, istiska hastalığına yakalanmıştı. Bu hastalık büyük ihtimalle aileden geliyordu. Sultan 2. Ahmed’in kardeşleri Sultan 2. Süleyman ve 4. Mehmed de aynı hastalıktan muzdariptiler.
Sultan 2. Ahmed Hân 3 yıl, 7 ay, 14 gün süren saltanatının sonucunda bu hastalığı sebebiyle 6 Şubat 1695 tarihinde 52 yaşındayken Edirne’de vefât etti. Haber saraya ulaştığında her pazar günü yapılması âdet olan divân toplantısı henüz yeni bitmişti. Sultânın cenâzesi imam ve beraberindekiler tarafından yıkandı ve Edirne’de bulunan Alay Köşkü önünde getirilerek duâlar edildi. Kendisinden sonra tahta çıkacak olan 2. Mustafa Hân, saray geleneğine uygun şekilde davranarak selefinin tabutunu, cenâzeyi taşıyacak olan arabaya yerleştirme işine yardımcı oldu.
Sultânın cenâzesi İstanbul’a getirilerek Kânûnî Sultân Süleyman Hân’ın türbesine defnedildi. Vefât hastalığına kapılmasında Sakız Adası’nın işgalinin önemli bir etken olduğu ifade edilir. Mevlâ Te‘âlâ hizmetlerini kabûl ve makbûl eylesin. Âmîn.