Vefâtına tekabül eden 8 Mart miladi tarihi vesilesiyle Osmanlı Pâdişâhlarından Sultân Yıldırım Bâyezid Hân’ı fetihleri başta olmak üzere, İslâm’a olan hizmetleri vesilesiyle rahmetle ve minnetle yâd ediyoruz. Yıldırım Bâyezid Hân ile ilgili diğer yazılara ulaşmak için tıklayınız…
Sultân Yıldırım Bâyezîd Hân, Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde, takvimler 1360 senesini gösterirken, Sultân Murad Hüdavendigâr ve Gülçiçek Hâtun’un oğlu olarak Edirne’de doğdu. O devirde pâyitâht Bursa idi. İleride büyük sultânların arasına dâhil olacak Şehzâde Yıldırım, buradaki sarayda, kardeşleriyle beraber, devrin büyük âlimleri elinde özel olarak yetiştirildi.
Yıldırım Bâyezid Hân’ın Evliliği
Yıldırım Bâyezid Hân, Germiyanoğlu Yakub Bey’in kızı Devlet Hatun’la nikâhlanmıştı. Gelin Türk olduğundan, evlilik de Türk âdetlerine uygun şekilde yapıldı.
Germiyanoğullarının nüfuzlu kadı ve devlet adamlarından İshâk Fakih, aracılık için Sultan 2. Murad Hân ile görüştü. Beraberinde, arasında Denizli’nin ak âlemli bezleri, Alaşehir eflâdisinin de yer aldığı kıymetli hediyeler getirmişti. O seviyede bu hayırlı işler, bu tarz görüşmelerle gerçekleştiriliyordu. Oldukça ciddi bir çeyiz de kararlaştırılmıştı. Kütahya, Simav ve Tavşanlı şehirleri Osmanlı’ya çeyiz olarak verilecekti.
Sonraki aşamada Anadolu’daki diğer Türk beyliklerine haber salındı. Düğün için âdeta hediyeler yağıyordu. Sultan 2. Murad, böyle şeylere kıymet vermeyecek kadar kâmil bir zât idi. Hediyelerin bir kısmını ulemâ sınıfına intikal ettirdi; kalan diğer kısmını ise ihtiyaç sahiplerine dağıttı.
Gelin alma vakti gelmişti. Bursa sarayından harekete geçildi. Yolculuk, Germiyan iline idi. Evvela Kütahya’daki kız evinde bir düğün yapıldı. Düğünün ardından geri dönmek üzere yola çıkıldı. Yol, epeyce uzundu. Gelin alayı Bursa’da, büyük bir merasimle karşılandı.
Yıldırım Bâyezid Hân evlendiğinde, otuz dört yaşındaydı. Germiyanoğlu Beyinin kızıyla evlendirilmesi, çeyiz olarak beylik topraklarının önemli bir kısmının hâkimiyet altına alınması noktasında stratejik açıdan son derece önem taşıyordu. Bu hamle, Sultan Murad Hüdavendigâr’ın en önemli hamlelerinden biri sayılmıştır.
Şehzâdeliği ve Kosova Zaferindeki Payı
Sancakbeyliği vazifesini üstlenebilecek olgunluğa eriştiğinde Kütahya ve Eskişehir’de Sancakbeyi olarak vazife yaptı. Şehzâdeliği döneminde babasıyla birlikte seferlere çıktı.
1. Kosova zaferi gibi, İslâm tarihinin en önemli zaferlerden birinde dahli çok büyüktür. Haçlılarla yapılan savaşta, ordunun sağ atağını kumanda etme vazifesini ciddi hamlelerle birlikte başarıyla yürüttü. O kanattan gerçekleştirdiği akınlarla haçlı ittifakına büyük darbeler vurup, harbin galibiyetle neticelenmesinde önemli rol oynadı. Bu savaşta Milos Obilic tarafından şehid edilen babasının vasiyeti üzerine, kendisine bey’at edildi. 1389’da Osmanlı Devleti’nin 4. pâdişâhı olan Sultan 1. Bâyezid, tahta çıktığında 29 yaşındaydı.Sultân Yıldırım Bâyezid Hân’ın Saltanâtı
Sultân Yıldırım Bâyezid Hân’ın, saltanâtının hemen başlarında ilk icraatlarından biri, kardeşi Şehzâde Yakub’u saf dışı bırakmak oldu. Devletin bekâsı için bu lazım geliyordu. Saltanâtının başlangıcında, Anadolu içlerinde tehditler söz konusu olduğu gibi, Rumeli bölgesinde de tehditler söz konusuydu. Babasının kaldığı yerden, Rumeli’yi önceleyerek harekâtlarına başlamayı daha doğru buldu. Evvela sınırlarını tehdit eden Sırpların üzerine yürüyerek onları vergi ödemeye mecbur etti. Hristiyanların ittifakını engellemek maksadıyla, Venediklerle anlaşma yaptı; ticaret kolonilerine imtiyaz sağlamayı uygun gördü. Sultan Yıldırım Bâyezid Hân’ın bu siyaseti olumlu netice verdi. Hristiyanların sağlam bir ittifak kurmaları bu siyaset sebebiyle uzun yıllar mümkün olmadı.
Yıldırım Bâyezid Hân ne zaman doğuya yönelse, batıda bulunan düşmanlar harekete geçiyor ve tehditler bu yönden geliyor; ne zaman batıya yönelse, doğuda bulunan beylikler tarafından tehdit ediliyordu. Bu sebeple doğuya düzenlediği seferlerde zaman zaman bir anda batıya yönelmek; batıya düzenlediği seferlerde de, tehditler sebebiyle bir anda gerisin geriye, doğuya yönelmek durumunda kalıyordu. ‘Yıldırım’ unvanının kendisine; hem doğuda, hem de batıda gerçekleştirdiği bu akınlardaki sürati sebebiyle verildiği rivâyet edilmektedir. Diğer bazı rivâyetlerde ise; genel olarak süratli yapısından veya Kosova Zaferindeki süratli akınlarından sebep yahut da Niğbolu’ya son derece hızlı şekildeki intikalinden sebep bu unvanın verildiği kaydedilmiştir.
Anadolu birliğini sağlamak amacıyla yine doğuya sefer düzenlediği bir dönemde, Eflak Voyvodası’nın saldırıları üzerine Rumeli’ye yönelmek zorunda kalmış ve bu seferinin sonuçlandığı Arkus Ovası Muharebesinde Eflak Voyvodasını esir edip bölgeyi kontrol altına almış, özerk diyebileceğimiz bir yapıyla, bölge yönetimini hâkimiyeti altına almıştır.
Anadolu Birliğini Sağlamaya Yönelik Adımlar
1389’da Türkmen beyleri; Germiyanlı, Aydınlı, Saruhanlı, Menteşeli, Hamitli beylikleri, Sivas Hükümdarı kadı Burhaneddin’le birlikte ittifak kurarak Şehzade Yakub Çelebi’nin de öcünü alma iddiasıyla harekete geçtilerse de, Yıldırım Bâyezid Hân onları mağlup ederek topraklarını hâkimiyeti altına almayı başardı.
Sultân Yıldırım Bâyezid Hân, Hristiyan ittifakına engel olmak maksadıyla Sırplarla olan temasını sürdürdü. Sırp Kralı Yoannes’in oğlunun Bursa’dan izinsiz bir şekilde İstanbul’a hareket etmesi üzerine hazırlığında bulunduğu Macaristan seferini iptal ederek 1391 senesinde İstanbul’u kuşattı. Macarların tehdidi üzerine geri dönülerek Kral Sigismund yönetimindeki orduyla çarpışıldı ve muharebe sonunda galip gelindi.
1393’te Anadolu birliği için yeniden doğuya sefer düzenleyip de Amasya çevrelerine ulaştığında Macarların saldırıları üzerine Rumeli’ye yönelerek Bulgarların başkenti Tırnova’yı fethedip Kralı ve oğlunu esir aldı. İlerleyişini sürdüren Sultân Yıldırım Bâyezid Hân, Tuna boylarındaki önemli kalelerle, bölgede daha önce kaybedilmiş olan Silistre, Niğbolu ve Vidin’i de geri kazandı.
1394 senesi de dâhil olmak üzere, Osmanlı’nın Rumeli içlerinde ilerleyişi devam etti. Sefer yönü güneye çevrilerek Yunanistan üzerinde hâkimiyet sağlandı. Bu ilerleyiş kapsamında; Selanik, Yenişehir (Mora) alınarak Arnavutluk’a kadar uzanmak müyesser oldu.
1395 senesinde İstanbul tekrar kuşatılmasına rağmen, Papa’nın desteğini de arkalarına alan İngiliz, Alman ve Fransız ordularından oluşan haçlı ittifakının hareketi üzerine kuşatma derhal kaldırılarak Haçlı ordusu 23 Eylül 1396’da Niğbolu önlerinde karşılandı ve haçlılar, Niğbolu muharebesi neticesinde, uzunca bir süre, Osmanlı’nın üzerine bir daha yürüme cesareti gösteremeyecekleri büyük bir yenilgiye uğradılar.[1] İslâm tarihi açısından son derece önem taşıyan bu galibiyet vesilesiyle Abbâsî-Memlûk halifesi 1. Mütevekkil, Sultân Yıldırım Bâyezid Hân’ı ‘Sultân-ı İklim-i Rûm’ yani ‘Anadolu Sultânı’ unvanıyla taltîf etti.
Sultân Yıldırım Bâyezid Hân İstanbul’u 3. kez kuşattı ve Anadolu Hisarı da bu kuşatma esnasında tamamlandı. Kuşatma; Timur’un tehdidi sebebiyle kaldırıldığından sonuç vermedi. Bu kuşatmaların ardından, denizciliğe önem verilmesi gerektiği de ayrıca anlaşıldı. Kuşatma kaldırılırken Bizanslılarla yapılan antlaşmaya bağlı olarak; İstanbul Sirkeci’de bir cami, bir İslam Mahkemesi ve bir de Türk Mahallesi kurulup, alınmakta olan harç ücreti de artırıldı. Ayrıca Galata’da bulunan Ceneviz kolonisiyle de savaşıldı.
Sultân Yıldırım Bâyezid Hân’ın Anadolu içlerinde Karaman topraklarını ve Karadeniz’de hüküm sürmekte olan beyliklerin bir kısmını hâkimiyeti altına almasıyla Anadolu birliğinin kurulması konusunda önemli adımlar atılmış oldu. Yaklaşık 13 sene hüküm süren Sultân Yıldırım Bâyezid Hân, Mağlubiyetle sonuçlanan Ankara savaşında[2] maatteessüf esir düştü ve 7 ay kadar süren esâreti sırasında vefât etti. Bu savaş sonrası Osmanlı Devleti, bir süreliğine ‘fetret devri’ olarak ifade edilen bir döneme girdi. Sultân Yıldırım Bâyezid Hân’ın türbesi; Bursa’nın Yıldırım ilçesinde bulunmaktadır. Mevlâ Te‘âlâ hizmetlerini kabul eylesin.
Dipnotlar
[1] Niğbolu Zaferi hakkında detaylı malumat için tıklayınız…
[2] Ankara Savaşı hakkında detaylı malumat için tıklayınız…