Kıtlık Zamanında Hırsızın Elinin Kesilmemesi
Hazreti Ömer (Radıyallahu Anh)ın aldığı kararlar arasında ki “kıtlık zamanı el kesilmemesi” hükmü de tarihselcilerin “ahkâmın rey ile değişmesi”ne misal olarak gösterdikleri bir hadisedir.
Onlar, “hadler ve kısaslar” gibi asla değişiklik kabul etmeyecek bir meselede Hazreti Ömer (radıyallahu anh)’ın radikal bir değişiklik yaptığını zannederek, “Hırsızın elinin kesilmesi” meselesinde rey ile yenilik yapılmıştır. O halde diğer had ve kısaslarda neden yenilikler yapılamasın?” şeklinde bir dava ile karşımıza çıkarlar. İddialarını ispat sadedinde bu vakanın iyi bir fırsat olduğunu düşünerek hadiseye çok ayrı bir mana yüklemektedirler. Eğer “el kesme cezası” değişebiliyorsa hadler ve kısaslar ile alakalı diğer hükümlerin pekâlâ değişebileceği düşüncesindedirler.
Hakikatte ise bu hadisenin tarihselcilerin dediği gibi ahkâmın değişmesi ile bir alakası yoktur.
Herkesin malumudur ki şüpheler ile hadler düşürülür. Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bu hususta şöyle buyurmuştur:
ادْرَأُوا الْحُدُودَ بِالشُّبُهَاتِ
Hadleri şüphelerle düşürünüz[1]
Bu fıkıhta “hadler ve kısaslar” bahsinin temel kaidelerindendir.[2]
Sadece kıtlık zamanında değil, diğer birçok hadisede de hadler düşürülmektedir. Bunun en yakın misali “Darulharpte hadlerin düşürülmesi” hükmüdür.
Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur:
لاَ تُقْطَعُ الأَيْدِى فِى السَّفَرِ
Seferde el kesmek yoktur[3]
Seferden maksat savaşlardır. Bu mana, İmam Tirmizî (Rahimehullah)ın rivayetinde açıkça ifade edilmiştir:
لَا تُقْطَعُ الْأَيْدِي فِي الْغَزْوِ
Gazada el kesmek yoktur[4]
Hanefi imamları Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in bu sözünün mazmununu bir kıyasa oturtarak anlamış ve “darulharpte işlenen suçlara had cezası tatbik edilmez” şeklinde kaideleştirmişlerdir.[5]
İmam Muhammed (Rahimehullah)ın Kitâbu’l-Asl’ında şöyle denmektedir:
Dedim ki:[6] “Askerler darulharbe gazaya çıksalar ve başlarında da bir komutan olsa, bu komutan askerine had cezasını uygular mı?” Dedi[7] ki: “Hayır”. Dedim ki: “Eğer bu komutan bir şehrin valisi olsa ve şehrin askerleri ile beraber çıkmış olsa, o zaman had veya kısas uygular mı?” Dedi ki “Evet”. Dedim ki: “Hırsızın elini keser, iftira atana sopa vurur mu?” Dedi ki: “Evet”.[8]
Dedim ki: “Bir adam dârulharbe eman ile girmiş olsa ve orada zina yapsa, sonra darulislama dönüp suçunu itiraf etse had vurulur mu?” Dedi ki: “Hayır”. “Neden?” diye sordum, dedi ki: “Çünkü o, Müslümanların ahkâmının cari olmadığı dârulharpte zina etti” [9]
Görüldüğü gibi darulharpte had cezaları -bazı istisnalar dışında- külliyen düşürülmektedir. Bu ve benzeri uygulamalar şeriatta aslı bulunan hükümlere mebnidirler.
Kıtlık zamanı el kesmeme hadisesi de bundan farklı değildir. Şeriatta hükmü sabittir. Fıkıhta (اَلضَّرُورَاتُ تُبِيحُ الْمَحْظُورَاتِ) “Zaruretler mahzurlu işleri mubah kılar”[10] kaidesi meşhurdur. Mevla Teâlâ bir ayeti kerimesinde şöyle buyurmuştur:
وَمَا لَكُمْ أَلَّا تَأْكُلُوا مِمَّا ذُكِرَ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ وَقَدْ فَصَّلَ لَكُمْ مَا حَرَّمَ عَلَيْكُمْ إِلَّا مَا اضْطُرِرْتُمْ إِلَيْهِ
Niçin üzerine Allah Teâlâ’nın ismi zikredilmiş olanı yemeyesiniz. Muhakkak size haram olan şeyler teferruatıyla bildirilmiştir. Ancak (yemeye) mecbur kaldıklarınız müstesna[11]
فَمَنِ اضْطُرَّ فِي مَخْمَصَةٍ غَيْرَ مُتَجَانِفٍ لِإِثْمٍ فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ
Bundan sonra her kim son derece açlık halinde çaresiz kalırsa günaha mütemayil olmaksızın (yasaklanmış etlerden hayatını kurtaracak miktar) yiyebilir. Şüphe yok ki, Allah çokça affeden ve merhamet edendir.[12]
Bu durumu “hadlerin şüphe ile düşürülmesi” ile birlikte düşündüğümüzde, kıtlık zamanı el kesme cezasının kaldırılmasına olağanüstü bir mana yüklemenin bir hevesten ibaret olduğu anlaşılmaktadır.
Tarihselciler, kıtlık zamanı el kesmeme hükmünün şeriatta aslını bir ayet yahut hadisten bulamamış dahi olsalar bu zikrettiğimiz asıllara binaen -ki bu asıllar, az çok ilim ehli olduğunu iddia eden herkesin bilmesi gereken asıllardır- mevzubahis hadisenin olağanüstü bir mana ifade etmediğini anlamalıydılar.
Bu meselenin hususi delillerine gelince, İmam Muhammed (Rahimehullah) senediyle Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)den şu hadis-i şerifi nakletmiştir:
مُحَمَّدٌ عَنْ أَبِي يُوسُفَ عَنِ الْعَلَاءِ بْنِ كَثِيرٍ عَنْ مَكْحوُلٍ قَالَ: قَالَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: “لَا قَطْعَ فِي مَجَاعَةٍ عَلَى مُضْطَرٍّ”
İmam-ı Muhammed, İmam Ebû Yûsuf (Rahimehullah)tan, o, el-Ala’ibni Kesir’den, o da Mekhûl’den “kıtlık zamanında zorda kalanın eli kesilmez”[13]
Senedinde iki müçtehit imamın bulunduğu bu hadis-i şerif bu babtaki en sahih hadis-i şeriftir. Hatib Bağdadi (Rahimehullah) Târîhu’l-Bağdat eserinde bu hadis-i şerifi mutlak bir şekilde (zorda kalan kaydı olmaksızın) nakletmiştir.[14] Sahih olan ise mukayyet (zorda kalan kaydıyla beraber) olmasıdır.
İmam Muhammed (Rahimehullah) bu hadis-i şerifin hemen peşine Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh)ın kıtlık zamanı el kesmeyi tatbik etmemesi hadisesini ekler ve özetle şöyle anlatır:
Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh)a, birisinin hayvanını kesip etinden yemiş iki adam getirildi. Hayvanın sahibi dedi ki: “Benim bir devem vardı. Onun büyümesini, baharı bekler gibi bekliyorduk. Sonra bir baktım ki bu ikisi onu kesmiş”. Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh) dedi ki: “Sana o devenin yerine iki tane versek razı olur musun? Zira hurma çalmakta ve kıtlık senesinde el kesmiyoruz”.[15]
Başka rivayetlerde bu iki kişinin, Hatîb ibni Ebî Belte’a’nın köleleri olduğu ve Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh)ın, Hatîb ibni Ebi Belte’a’ya “öyle zannediyorum ki onları aç bırakıyorsun” dediği nakledilmektedir.[16]
Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh)ın bu fetvası başka tariklerle de nakledilmiştir.[17] İbnü’l-Mülakkin, es-Sa’dî ile Ahmed ibni Hanbel (Rahimehullah)ın arasında, Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh)ın kıtlık zamanı el kesmeyi tatbik etmemesi rivayeti üzerine cereyan eden şu konuşmayı nakleder:
İmam Ahmed’e dedim ki: “Sen de böyle mi fetva veriyorsun?”. “Tabi ki” dedi. Ben de “Yani; kıtlık zamanında hırsızlık yapanın elini kesmez misin?” dedim. “Eğer insanlar açlık ve meşakkat içerisinde ise ve bunu yapmaya mecbur kaldı ise kesmem” dedi.[18]
Görüldüğü gibi İmam-ı Muhammed, Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh)ın kıtlık zamanı el kesmeyi tatbik etmemesi hadisesini mezkûr hadis-i şerifin peşine zikretmektedir. Öyle zannediyoruz ki tarihselciler mezkûr hadiseye bel bağlamadan önce İmam-ı Muhammed’in tarihte eşine pek az rastlanan “Kitabu’l-Asl” isimli şaheserine bir göz atsalardı, bu bariz hatayı yapmazlar ve bu şekilde küçük düşmezlerdi. Fakat batı hayranlığı içerisinde, İslam tarihinin gördüğü bu büyük dehaları hiçe sayan ve küçük gören bu zihniyetin akıbeti her daim böyle olacaktır.
DEVAM EDECEK…
Dipnotlar
[1] Suyuti, Cemu’l-Cevami’, r.934. (İbni Adi’ kendisine ait bir hadis cüzünde rivayet etmiştir); İbni Ebi Şeybe, r. 28497.
[2] İmam-ı Muhammed, Kitabu’l-Asl, c.7, s.285.
[3] Ahmet ibni Hanbel, r.17663.
[4] Tirmizi, r.1450.
[5] Ali el-Kari, Fethu Babi’l-İnaye, c.5, s.487.
[6] İmam-ı Muhammed’in bir talebesi
[7] İmam-ı Muhammed
[8] İmam-ı Muhammed, Kitâbu’l-Asl, c.7, s.462.
[9] İmam-ı Muhammed, Kitâbu’l-Asl, c.7, s.186.
[10] Mecelle, Kaide 21.
[11] Enam suresi, 119.
[12] Maide suresi, 3.
[13] İmam-ı Muhammed, Kitabu’l-Asl, c.7, s.230.
[14] Hatib el-Bağdadi, Tarihu’l-Bağdat, r.3244, c.7, s.240.
[15] İmam-ı Muhammed, Kitabu’l-Asl, c.7, s.230.
[16] Muvatta r.2767; el-Baci, el-Münteka, c.6, s.64; ez-Zürkani, Şerhu’l-Muvatta, c.4, s.47.
[17] Ahbet ibni Ebi Bekir, İthafu’l-Hiyerati’l-Meherah, r.3483, c.4, s.140.
[18] İbnü’l-Mülakkin, el-Bedru’l-Münir, c.8, s.679.