Ahir zaman yolcuları, Müslümanları olarak imtihana tâbi tutulduğumuz birçok meselemiz bulunmaktadır. Şeytan ve avânesinin, Cenâb-ı Hakk’ın bizleri yaratmış ve dünyaya göndermiş olduğu saf ve temiz fıtrattan uzaklaştırmak istediği birçok husus bulunmaktadır. İşte bu hususlardan ve kanayan yaralarımızdan bir tanesi de cemiyetimizin ahlâk ve hayâsının sigortası mesâbesinde bulunan “tesettür” mevzuudur.
Tesettürün Mahiyeti
Tesettür kelimesi Arapça bir kelime olup “setr” kökünden gelir ve “örtünme” ve “gizleme” manalarını ifâde eder. Kur’ân-ı Hakîm’de “hicâb” olarak karşımıza çıkar ve Hz. Âdem’den (Aleyhisselâm) beri insanla beraber var olan hem bir ihtiyaç hem bir nimet hem de bir ibâdettir. Temiz fıtrat sahibi insanların hayâ duygusuyla ihtiyacını hissettikleri tesettür hakkında ilk peygamber ve insan Âdem (Aleyhisselâm) ve eşi Havvâ validemiz hakkında Kur’ân-ı Hakîm’de geçen kıssa çok mânidardır. Şeytan aleyhila‘ne onlara vesvese verip kandırdığı vakti Cenâb-ı Hakk bizlere şöylece haber vermiştir: “Bunun üzerine ondan (o ağacın meyvesinden) yediler; böylece (Cennet elbiseleri üzerlerinden hemen alınmakla) avret yerleri kendilerine göründü ve derhâl (bir pişmanlık ve utançla) Cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar.”[1] Fıtratlarında bulunan hayâ duygusu onları, avret mahallerini örtmeye sevketmiş ve derhâl üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmüşlerdir.
Şeytanın İnsanoğlunu Aldatması
Şeytanın Âdem (Aleyhisselâm) ve neslini aldatma hikâyesi işte buradan başlamış ve bu aldatma birçok taktik değişikliğine uğrayarak günümüze kadar gelmiştir. Şeytanın, insanoğlunu taşkınlığa ve ahlaksızlığa sürükleyen kandırmacasına karşı nefsimizi ve neslimizi muhafaza etmek, elbette ki İslâm’ın emrettiği bir farîza olan tesettürün amaçlarını bilmemiz, doğru örtünme ve giyinme şeklinin ne olduğunu öğrenmemiz ile doğrudan alâkalıdır.
Takvâ Elbisesi
Tesettüre riayet etmek insanın Allah Teâlâ’ya karşı takvâlı olmasının en büyük tezâhürlerindendir. Cenâb-ı Hakk nasıl ki dışımızı süsleyecek ve kem gözlerden kendimizi ve ailemizi sakınacak elbiseler yarattı ve farz kıldıysa, bizlerin de mânevî hallerimize dikkat edip bu nimetin şükrüne edâ etmemiz gerekir. Tesettür ve mânevî hallerimiz birbiriyle doğrudan alâkalı iki meseledir. Bu hususta Cenâb-ı Hakk: “Ey Âdem oğulları! Size hem edep yerlerinizi örtecek bir elbise, hem de giyinip süsleneceğiniz bir elbise indirdik. Takvâ elbisesine gelince, en güzel ve en hayırlı elbise işte odur. Bunlar, insanlar düşünüp öğüt alsınlar diye Allah’ın indirdiği âyetlerdendir.”[2] buyurmuştur. Akıl ve vicdan sahibi insanlar katında müsellem bir mevzudur ki, bu takvâ elbisesini giymek, ancak Cenâb-ı Hakk’a karşı hayâlı olmak, O’nun emirlerini yerine getirmek ve yasakladığı şeyleri terketmek suretiyle müyesser olabilir.
Mü’min Erkek ve Kadınlar Gözlerini Haramdan Sakınsınlar
Nûr sûresinde geçen âyet-i kerîmeler, Allah Teâlâ’nın tesettür hakkındaki emirleri hususunda en önce bilmemiz gereken âyetlerdir. Cenâb-ı Hakk bu âyet-i kerimelerde bizlere “(Ey Resûlüm!) Mü’min erkeklere söyle; gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar! Bu, onlar için daha temizdir. Şübhesiz ki Allah, (onların) yapmakta oldukları şeylerden hakkıyla haberdardır. Mü’min kadınlara da söyle; gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar; (el, yüz gibi) görünen kısımları müstesnâ, ziynetlerini göstermesinler ve başörtülerini yakalarının üzerine kadar salsınlar! Ziynetlerini, kocaları veya babaları veya kocalarının babaları veya oğulları veya kocalarının oğulları veya erkek kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kız kardeşlerinin oğulları veya kendi kadınları (Müslüman kadınlar) veya sâhib oldukları câriyeleri veya (pek yaşlı olmakla) kadınlara karşı şehvetleri olmayan erkek hizmetçiler veya kadınların mahrem yerlerini anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler! Gizlemekte oldukları ziynetleri bilinsin diye ayaklarını (yere) vurmasınlar! Ey mü’minler! Hep birlikte Allah’a tevbe edin ki kurtuluşa eresiniz.[3]
Bu âyet-i kerimelerden de anlaşıldığı üzere kişiyi harama sevk eden yolların başında gözler gelir. Nazar ve bakış kalbe açılan en büyük kapıdır. Bu sebeple haramlardan ve fitneye düşmekten korkulan hususlardan gözlerin sakındırılması büyük önem arz etmektedir. Bu âyette de önce mü’min erkeklere hitap edilerek gözlerin her durumda tamamen kapatılması değil; kendilerine nikahı düşmeyen namahrem hanımlara bakmaktan ve bakılması ayıp ve günah addedilecek her türlü bakıştan sakındırmaktır. Kadınların bakmaktaki ölçüleri de aynı şekilde mahremi olan kimselerle mahduttur. Kendi eşleri ve diğer mahremleri dışındaki kimselerle, mutlaka ve mutlaka bir namahreme hitap eden bir tavır takınmalı, ciddiyetsiz ve işveli bir şekilde giyinmek ve konuşmaktan sakınmalıdır.
İslâm’a Göre Tesettür Nasıl Olur?
Cenâb-ı Hakk erkek ve kadınlara gözlerini haramdan sakınmalarını emrettiği gibi, kadınlara haram bir görüntüye sebebiyet verecek tarzda giyinmeyi de yasaklamıştır. Bu hususta Kur’ân-ı Kerîm’de “Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin hanımlarına söyle evlerinden dışarı çıktıkları zaman dış örtülerini üzerlerine alsınlar. Bu, onların iffetli kadınlar olarak tanınmaları ve kötü insanlar tarafından sözlü veya fiilî tâcize uğrayıp incitilmemeleri açısından en uygun yoldur. Allah, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.”[4] Bu âyet-i kerimeden anlıyoruz ki bir kadının tesettüre bürünmesinden maksat, kalplerinde hastalık olan kimselerin serkeşliğinden ve tâcizinden kaçınacak şekilde ve tahrik edip şehvetleri harekete geçirmeyecek bir şekilde olmasıdır. Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz’in gözleri görmeyen bir sahabe bile geldiğinde, hanımlarının perde arkasına geçmelerini istemesi ve “o sizi görmese de siz onu görmüyor musunuz?” buyurması mevzunun ne derece hassas ve mühim olduğunun alâmetidir.
İmaj ve Moda Süslemesi Bir Aldatmacadır
Mealesef günümüzde hanım kardeşlerimizin birçoğu kendilerine televizyonlardan, billboardlardan boy boy reklam edilen moda, imaj vb. kelimelerle süslenmiş bir tesettür anlayışına kurban gitmiş durumdadır. İlim olmadan sırf çevresine bakaran örtünmenin sadece başı kapatma olduğunu zanneden bu gibi kardeşlerimize doğru tesettür nasıl olması gerektiği konusunda tebliğ yapmadan bu garâbet duracak gibi görünmemektedir. Tesettür asla kendini teşhir etme aracı değildir. Bedenin hatlarını, rengini belli eden, dışarıdan bakıldığında dikkat çekecek olan elbiseler giymek “ben tesettürlüyüm” diyen bir hanımın asla ve asla yapmayacağı şeylerdir. Allah Teâlâ’nın razı olacağı tesettür şeklini bilmeden, sırf modanın ve çevrenin etkisiyle örtündüğünü zanneden kardeşlerimize anlatmalıyız ki; elbisenin bedenin belli bir bölümünü değil tamamını örtmesi gerekir. Çünkü kadın baştan aşağı avrettir. Yani örtülmesi gerekendir. Bu hususta Cenâb-ı Hakk “Ey Peygamber! Zevcelerine ve kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına de ki, üzerlerine cilbablarını sıkı örtsünler. Bu, onların tanınmalarına ve eza edilmemelerine en yakın (en muvafık) bir sebebdir. Ve Allah en çok mağfiret edendir, çok merhametli olandır.”[5] bizlere örtünmekten maksadın ne olduğunu beyân buyurmuştur. Günümüzde “cilbâb”ın manasını en iyi karşılayan elbisenin çarşaf olduğu îzahtan vârestedir. Ancak örfe göre çarşaf mesâbesinde bulunan ve onun kadar setreden yöresel keşan gibi yöresel kıyafetler de tesettürü karşılayan elbiselerdir. Diğer bir husus da bu elbisenin ziynet yani süs için giyilmemesidir. Kadını ziynet olarak giyebileceği elbiseler için yalnızca eşi ve fitne olmayacaksa akrabalarında diğer mahremleri görebilir. Aynı şekilde elbisenin kesinlikle dar olmaması gerekir. Çünkü dar elbiseler avret mahallerinin belli olmasına sebebiyet verir. Bu hem erkeğin hem de kadının elbisesi için geçerlidir. Ayrıca kadının dışarıya çıkarken koku sürünmemesi, makyaj yapmaması da tesettüre dâhildir.
Cenâb-ı Hakk’tan niyâzımız odur ki Müslüman hanımlar tesettür hususunda “batı”nın sanat adı altında dikte ettiği moda ve imâj gibi, tesettürün ruhuna asla uygun düşmeyen nefsânî anlayışlardan uzak olmalarıdır. İmtihan dünyasında olduğumuzun idrâkinde olup, üç günlük dünya için ebedî hayatlarını mahvetmemeleridir. Son müttâkîlere imam olacak nesillerin yetişmesinde en büyük temel taşı hanım kardeşlerimizin doğru tesettürü yerine getirmesidir. Cenâb-ı Hakk annelerimize, kardeşlerimize ve diğer Müslüman hanımlara hakîkî manada tesettüre bürünmelerini nasîb ve müyesser eylesin. Günahlarımızı da setreylesin. Amîn Yâ Muîn…
Dipnotlar
[1] Tâhâ Suresi, 121.
[2] A‘râf Sûresi, 26.
[3] Nûr Sûresi, 30-31.
[4] Ahzâb Sûresi, 59.
[5] Ahzâb Sûresi, 59.