Kur’ân-ı Kerîm, İbrahim (Aleyhisselâm)ın teslimiyeti üzerine vurgu yapar kimi ayetlerde. İbrahim (Aleyhisselâm) bir teslimiyet örneğidir insanlığa. Zira Cenâb-ı Hak, Bakara Sûresi’nde O’ndan bahsederken “İbrahim’in dininden kendini bilmezlerden başka kim yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu dünyada (elçi) seçtik, şüphesiz o ahirette de salihlerdendir”[1] buyurarak İbrahim (Aleyhisselâm)ın dininin, hanifliğin alâmeti olduğunu ve bu dinden akılsızdan başka hiç kimsenin yüz çevirmeyeceğini ifade buyurmuştur.
Peşi sıra onun dünyada seçilen kullardan olduğu ve âhirette de sâlihlerden olduğu beyan edilmiştir. Bu âyetin akabindeki âyet de konumuz açısından mühimdir. Zira bu âyette Cenâb-ı Hak, “Çünkü Rabbi ona: Müslüman ol, demiş, o da: Âlemlerin Rabbine teslim oldum, demişti”[2] buyurarak İbrahim (Aleyhisselâm)a bahşedilen bu meziyetlerin sebebinin “teslimiyet” olduğunu bildirmiştir.
Bu teslimiyetinin bir belgesi olarak Kur’ân-ı Kerîm, Rabbi’nin onu bir takım kelimelerle[3] imtihan ettiğini ve onun da bu kelimeleri tam anlamıyla yerine getirdiğini bildirmektedir insanlığa. Teslimiyetin bir belgesi ve bedelinin olması gerektiği ve bunun da ancak Cenâb-ı Hakk’ın ubudiyetimizi ölçme sadedinde bizlere yüklediği vazifeleri gereği gibi yerine getirip getiremediğimizle ortaya çıkacağını gösteriyor bize bu ayetler.
Bu anlamda, “Müslüman oldum” diyerek Rabbi’ne her şeyini teslim ettiğini iddia eden bir şahsın beynamaz olabilmesi, oruç, zekât ve hac gibi farizalarda eksiklik gösterebilmesi, Kur’ân’ın penceresinden bakıldığında tahayyül dahi edilemeyecek bir çelişki ve tenakuzdur.
İbrahim (Aleyhisselâm)ın teslimiyetine vurgu yapılan bir diğer konu da kurban hâdisesiyle ilgilidir. Orada İsmail (Aleyhisselâm)ın teslimiyeti de zikre değer bir başka örnek teşkil eder. İbrahim (Aleyhisselâm)a rüyasında oğlunu boğazlamasını Allah’ın (Celle Celâluhû) ona emrettiği söylenir.
İlk kez gördüğü bu rüyanın Rahmânî mi yoksa şeytânî mi olduğuna kesin kanaat getiremeyen İbrahim (Aleyhisselâm), diğer gün de aynı rüyayı görür. İkinci olarak gördüğü aynı rüyanın ardından düşünmeye başlayan İbrahim (Aleyhisselâm) üçüncü kez de aynı rüyayı görünce, kendisine gösterilen bu rüyanın Cenâb-ı Hak katından olduğunu anlar.
Kur’an-ı Kerim’in, “Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? Dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi”[4] şeklinde buyurduğu üzere İbrahim (Aleyhisselâm) böyle bir emir aldığını oğlu İsmail (Aleyhisselâm)a söylediğinde, İsmail (Aleyhisselâm) bunu büyük bir teslimiyetle karşılayarak “emrolunduğun şeyi yerine getir” diye mukabelede bulunmuştur. Hatta İsmail (Aleyhisselâm)ın babasına “Beni keserken yüzüme bakmayasın, belki acıma hissin tutar da bu emri yerine getirmekten aciz kalırsın. İki omuzum arasına oturup perçemimden tut ki bıçak bana isabet ettiğinde sana meşakkat çıkartmayayım” dediği nakledilmektedir.[5]
Allah Teâlâ’nın emrine işin tâ başında hemencecik teslimiyet gösteren İsmail (Aleyhisselâm)ın ani bir can havliyle bu emre imtisale zıt bir tavır sergilemekten korkması ve buna yönelik belli tedbirler alması, kendisinden sonra kıyamete dek gelecek tüm müslümanlar için büyük bir “teslimiyet numuneliği” teşkil etmektedir. Keza, Allah’ın (Celle Celâluhû) emrini yerine getirebilmek için canından daha aziz kabul ettiği evladını dahi onun yolunda kurban etme fedakârlığına razı gelmiş İbrahim (Aleyhisselâm)ın bu muhteşem “teslimiyet” tavrı da, millet-i İbrahim’e tabi olduğunu söyleyenlere kulluk adına yapmaları gereken şeylere dair çok şey anlatmaktadır.
Dipnotlar
[1] Bakara Sûresi:130
[2] Bakara Sûresi:131
[3] Bu kelimelerin neler olduğuyla ilgili Bkz. Taberî, Câmi’u’l-Beyân, Müessesetu’r-Risâle, 2000, Baskı: 1, 2/9,İbn Kesir, Tefsiru’l-Kur’âni’l-Azîm, Daru Tayba, 1999, Baskı: 2, 1/496, İzz b. Abdisselam, Tefsiru’l-Kur’ân, Daru İbn Hazm, Beyrut, 1996, Baskı: 1, 1/159
[4] Sâffât Sûresi:102
[5] Ebu’l-Berekât en-Nesefî, Medâriku’t-Tenzîl ve Hakâiku’t-Te’vîl, Daru’l-Ma’rife, Beyrut-Lübnan, 2008, Baskı: 2, s. 1006