“Ey insanlar! Şüphesiz ki Biz sizi (Âdem adındaki) bir erkekten ve (Havvâ namındaki) bir dişiden yarattık! Böylece Biz sizi tanışasınız diye birtakım kavimler ve kabileler yaptık!.. (Hucurât Sûresi:13)
Allah Te‘âlâ’nın Âdem ve Havva (Aleyhimesselam)ı yaratmasıyla aile olgusu başlamış ve günümüze kadar devam etmiştir. En ilkel toplumlardan itibaren ailenin var olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Türkçede de kullanılan ‘‘aile’’ kelimesinin kökeni Arapça olup ‘‘ıyâl’’ kelimesinden türemiştir.
Sözlükte “aynı kan, aynı ırk ve aynı atadan gelen şahıslar bütünü; aynı çatı altında yaşayanlar; ana-baba ve çocuklar; zevce, eş ve insanlar dışında bağlılık bulunan canlı-cansız diğer varlıklar” anlamına gelir.
Aile; kişinin besleyip nafakalarını gördüğü kimselere denir. Kelimenin kökeninde ‘‘geçindirilen, bakılan, nafakası karşılanan kimseler topluluğu’’ anlamı vardır.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in risaletiyle birlikte, Câhiliyye döneminde var olan birçok kabulde değişiklikler söz konusu olduğu gibi, aile kurumu ve aile hayatıyla ilgili alanda da ciddî değişiklikler söz konusu oldu. Kadını öteleyen bu toplumda, kadının da erkek gibi eşref-i mahlûkattân olduğu hakikati beyan edildi. Kız çocuklarının gömülmesi gibi insanlık dışı muameleler kaldırıldı ve İslâm’a aykırı olan nikâh türlerinin geçersiz olduğu ilan edildi.
İslâm’ın, üzerinde en çok durduğu hususların başında ‘neseb’ konusu gelir ki, aile de nesebin devamını sağlayan aslî bir unsurdur. Bu sebeple dînimize göre aile müessesi, mukaddes bir müessesedir. Muhakkak ki aile, sahip çıkılması ve kıymeti bilinmesi gereken, devamı ve sıhhati için özveri gösterilmesi gereken, bizler için şükür vesilesi bir lütuftur.
Aile Türleri
İnsanın dünyaya gözünü açtığı anda kendisini içinde bulduğu ilk toplumsal birim olan aile, Kur’ân-ı Kerîm’de pek çok âyette hitap edilen bir müessese olmuştur. Bu hitaplardan biri şöyledir: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” (Tahrîm Sûresi:6)
Genel itibarıyla dar, geniş ve en geniş olmak üzere üç ayrı aile türünden bahsedebiliriz.
1- Dar anlamda aile: Sahih bir nikâh akdiyle bir araya gelmiş eşlerden yani karı-kocadan oluşan birliktir. Buna fıkıh dilinde “nikâh” veya “evlilik birliği” denir. Her ne kadar koca, idari konuma sahip olsa da bu tür ailede velayet yoktur. Sadece karıkocanın kendi hakları ve birbirlerine karşı vazifeleri ve de müşterek hak ve vazifeleri vardır.
2- Geniş anlamda aile: Karı-kocanın oluşturduğu evlilik birliğine çocukların da eklenmesiyle ortaya çıkan topluluktur. Bu tür aile velayet hakkı içeren ailedir. Yani çocukların velayet hakkı belli şartlarla belirli zamanlara kadar velileri olan babaları tarafından yürütülür. Bu yüzden bu tür aileye “velayet içeren aile” diyebiliriz. Bu tür aile; ana babanın çocuklar karşısındaki hak ve yükümlülükleri ile çocukların ana babalarına karşı olan hak ve ödevlerine ilişkin konuları da kapsar.
3- En geniş anlamda aile: Aynı çatı altında beraber aile halinde yaşayan bireylerden oluşan insan topluluğudur. Bu tür aileye karı-kocanın yanı sıra çocuklar, anne-baba dede, nine ve aynı çatı altında yaşıyorlarsa diğer akrabalar da dâhil olur.