Allah Teâlâ mekânlar içinde mübarek mekânlar yarattığı gibi, zamanlar içinde de mübarek zamanlar da yaratmıştır. İşte bu zamanlardan biri de halkımızın dilinde mübarek üç aylar diye zikredilen Receb, Şaban ve Ramazan aylarıdır. Nefsin ve şeytanın şiddetli baskıları altında yorulan ruhumuzu dinlendirebileceğimiz, bu kutlu zamanların arifesinde bulunmaktayız.
Rasulüllah (sallallahu aleyhi ve sellem) bu mübarek aylara girerken şöyle dua ederdi:
“Allahım!Receb’i ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.”[1]
Yine bir hadis-i şeriflerinde mübarek üç aylar için şöyle buyurmuştur:
“Recep Allah’ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan ümmetimin ayıdır.”[2]
Kamerî aylar olan bu mübarek aylarda, çok kıymetli geceler bulunmaktadır. Recep ayının ilk Cuma gecesi Regaip gecesidir, yirmi yedinci gecesi ise Miraç gecesidir. Şaban ayının on beşinci gecesi, Berat gecesidir. Ramazan ayının yirmi yedinci gecesi ise bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesidir.
Bu mübarek aylar ve mübarek geceler, bizlere öncelikle Rabbimize karşı olan mesuliyetlerimizi hatırlatmalı, hatalarımızdan ve günahlarımızdan tövbe etmemize vesile olmalıdır. Nitekim Rabbimiz, rahmetine sığınıp tövbe etmemizle ilgili olarak bize şöyle buyurmaktadır:
“ De ki: Ey (günah işlemekle) haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin, doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, Ğafûr veRahîm’dir.”[3]
Bu nedenle özellikle, bu aylarda bol bol istiğfar etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kur’an’ı çok okumak ve dua etmek, en uygun ibadetlerdir.
Receb ve Şaban ayları, rahmet ayı olan Ramazanı karşılayan aylar olup Ramazan ayının müjdecisidir. Dinimizde ayrı bir değeri olan bu ayların, Müslümanlar için İslamî hassasiyetlerin olgunlaşmasında ve iradenin kontrol altına alınmasında rolü büyüktür. Zira Müslümanlar Receb ve Şaban aylarının feyzinden ve bu aylarda bulunan Regaib, Mirac ve Berat gecelerinin rahmetinden, istifade ederek kendilerini Ramazan’a hazırlarlar. Ramazan ayında ise her türlü kötülükten kendini uzak tutar ve insanî vasıflarının artmasına gayret ederler. Nihayet Kadir gecesine ulaşırlar ve bu gecede yapacağı ibadet ve tevbe ile manevî huzura ulaşırlar.
Ayrıca bu aylarda yapılan ibadet ve taat, ruh dünyamıza apayrı bir lezzet katar. Şerefelerden yankılanan ezanlardan evimizde pişen yemeğe kadar, her şey sanki daha bir farklı hale gelir.
Sevgili Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in mübarek dualarıyla şereflenmiş olan Recep, Şaban ve Ramazan ayları, İslâm ümmetinin bir nebze olsun kendini bulduğu, manevi inşasının daha bir ivme kazandığı mümtaz vakitlerdir. Zira bu aylarda coşan ilâhî rahmet ve feyz deryası, müminlerin gönüllerini huzur ve sükûna gark eder. Yediden yetmişe bütün Müslümanları kuşatan, kucaklayan ruhanî hava bütün toplumu arındırır. Adeta bütün sene boyunca üzerlerinde biriken kirleri silkeler ve temizlenirler.
Böylelikle her nefis sahibi, hesaba çekileceği o büyük gün için hazırlığını tamamlar. Allah Teâlâ o büyük günde, bu dünyada yaptığımız her şeyin önümüze geleceğini ve hesabını veremeyeceğimiz işlerden kaçınmamız gerektiğini bize şöyle bildiriyor:
“Ey iman edenler! (Allah’ın yasakladığı her şeyden Allah adına uzak durun ve) Allah’tan sakının! Herkes yarın (kıyamet günü) için neler hazırladığına baksın. Allah’tan (emirlerini yerine getirmemek ve yasaklarına uymamaktan)çekinin.
Çünkü Allah, yaptıklarınızdan (en ince noktasına kadar) haberdardır.”[4]
Cenâb-ı Hak, insana yaptığı işlerine ve ibadetine göre değer vermekte ve bu işleri ne maksatla yaptığına bakmaktadır.
Yine bir Ayeti Kerimede Yüce Rabbimiz, sevgili Peygamberimiz’e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hitaben şöyle buyurmuştur:
“(Habibim)De ki: Eğer duanız ve ibadetiniz olmasa, Rabbiniz size ne diye değer versin!”[5] buyurmuştur.
Üç aylar bizi düşünmeye sevketmeli. Ben niçin bu âleme gönderildim? Yaratılışımdaki sır nedir? Ölüm nedir? Belli bir süreyi dolduran insan, vakti gelince niçin bu âlemi terketmektedir? Günah nedir, yapılınca insanın içini huzursuz eden işler âhirette bize neler kaybettirir? Sevap nedir, yapılınca insanın içini huzur kaplayan işler ve davranışlar bize neler kazandırır?
Üç aylar kendimize gelme ve kendimizi denetleme bakımından çok önemlidir. Bir kere daha geçmişimizin muhasebesini yapıp geleceğe hazırlıklı olmak için kendimizi hesaba çekmeli ve kendimize sormalıyız.
Rabbim beni kendisine kul olayım diye, insan olarak yoktan var etti. Ona karşı kulluk vazifemi yerine getirebiliyor muyum?
Habibine ümmet olayım diye beni onun Peygamberliği zamanında yarattı. O Habibullahın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kıymetini bilip, sünnetine ittiba ediyor muyum?
Allah Teâlâ’nın Resulü vasıtasıyla bana gönderdiği kitabı okuyor muyum? Ondaki emir ve yasaklara itaat ediyor muyum?
Allah’ın yeryüzünde benim için yarattığı nimetlerden istifade ediyorum. Bu nimetler için Rabbime şükrediyor muyum?
Cennet haktır dediğim, O’na inandığım ve O’nu arzuladığım halde, O büyük nimete layık olacak neyim var?
Ölümün hak olduğunu bildiğim halde, şu an beni ölüm yakalasa gitmeye hazır mıyım?
Cehennemin hak olduğunu bildiğim ve oraya atılmaktan korktuğum halde, Cehenneme gitmeme sebep olacak kötülükleri neden terk etmiyorum?
Kendi suçlarım ve kusurlarım varken, neden başkalarının kusurlarını araştırıyorum?
Hep kendi nefsim için çalışıp durdum. Allah’ın dinini yüceltmek ve onun muhafazası için neler yaptım?
Gibi soruları kendimize sorup, bir değerlendirme yapmamız gerekir. Bu mübarek günlerin, gecelerin ve ayların şuuruna varıp, hayat defterimize, hayırların kaydedilmesine, hataların affedilmesine, sevapların kazanılmasına sebep olacak ameller yazdırmamız gerekmektedir.
Dipnotlar
[1] Ahmed ibnü Hanbel, el-Müsned, 1/259
[2] Deylemî, el-Firdevs, No:3276, 2/275.
[3] Zümer Sûresi:53
[4] Haşr Sûresi:18
[5] Furkân Sûresi: 77