Dîn-i Mübîn-i İslâm’a büyük hizmetler yapmış olan Zengîler devletinin kurucusu ve ilk hükümdarıdır İmâdüddin Zengî. Haçlı akınlarına karşı kahramanca direnen bir devletin temellerini atan bu büyük devlet adamı, 1084 yılında Halep’te dünyaya geldi. Babası Aksungur’un iç savaşta vefat etmesi sebebi ile genç yaşta yetim kaldı. Musul Emiri Kürboğa onu himayesine aldı ve eğitimini Musul’da devam ettirdi. Haçlılarla olan mücadele ve iç savaşlara katılarak, harp alanı tecrübesini arttırdı.
Bu mücadeleler esnasında, Selçuklu sultan ve meliklerinin dikkatini çekerek, çeşitli vazifelere atandı. İlk ciddi vazifesi ise, Irak Selçuklu Sultanı Mahmud tarafından yönetimi kendisine devredilen, Basra ve Vâsıt sorumluluğudur. Daha sonra Bağdad ve Musul’da kendisine bağlanan İmâdüddin Zengî, Sultanın oğluna atabeg olarak atanarak, devletinin ilk temellerini atmış oldu. [1]
Urfa Kontluğu’nun Sonu
İmâdüddin Zengî, Haçlılar için büyük bir önemi olan ve Suriye Müslümanlarına büyük zarar verilen savaşlarda merkez olarak kullanılan Urfa’yı fethetmeye karar verdi. Kont Ermeni Coslin tarafından yönetilen Urfa şehrini, bir baskın kuşatma ile muhasara altına aldı. 24 Aralık 1144 günü, Türk askerleri, açılan lağımcı gediklerinden kale içine girdiler ve fetih ele geçti.
İmâdüddin Zengî, Urfa’ya girdikten sonra şehrin tahrip edilmesini önlemiş, esirlerin serbest bırakılmasını, alınan ganimetlerin iade edilmesini istemiştir. Urfa’nın fethi Haçlılar’a o zamana kadar indirilen darbelerin en ağırı ve en anlamlısı idi. Urfa’nın hıristiyanlar için taşıdığı önemi farkeden ve Haçlılar’ın burayı üs edinerek el-Cezîre ve Suriye müslümanlarına büyük zarar verdiklerini bilen İslâm dünyası bugünü bayram ilân etmiş ve İmâdüddin Zengî’yi hediye ve unvanlar ile ödüllendirmiştir.
Halife Muktefî-Liemrillâh, Urfa’nın fethinden dolayı Zengî’ye “el-Emîrü’l-isfehsâlâr el-kebîr, Zeynü’l-İslâm el-Melikü’l-Mansûr, Nasîrü emîri’l-mü’minîn” unvan ve lakaplarını tevcih etti. [2]
Bu arada Ermeniler’in Urfa’yı yeniden Haçlılar’a teslim etme teşebbüsü de Ali Küçük tarafından önlendi. Olayın fâilleri daha sonra şehri ziyarete gelen Zengî tarafından ibret olacak biçimde cezalandırıldı ve Ermeniler’in bir kısmı şehirden sürüldü.
Haçlılara Dur Dediler
Bu zatın ismi ile kurulan Zengîler devleti, daha sonra gelen hükümdarlar zamanında, sürekli haçlı seferleri ile mücadele etmiş ve düşmana büyük darbeler indirmişlerdir. Bütün İslâm dünyasını yıkmak amacıyla kurulmuş olan haçlı ordularına göğüslerini siper etmişler ve adeta bir zırh gibi, Ümmet-i Muhammed’i yıkımdan korumuşlardır.
Bu devletin hükümdarlarından, Nureddin Mahmud Zengî ve Seyfeddin Gâzî gibi zatlar, Haçılarla yaptıkları mücadele ile tarihte nam salmış, diğer devlet adamlarıdır.
Adalet ve Refah
İmâdüddin Zengî sert mizacına rağmen adaleti sayesinde halk tarafından seviliyor ve Haçlılar’a karşı kazandığı zaferler sebebiyle büyük saygı görüyordu. Güçlülerin zayıflara haksızlık etmesine asla müsaade etmezdi. Harap vaziyetteki ülke toprakları onun zamanında mâmur hale gelmiş ve nüfus artmıştır. Özellikle Musul şehri onun zamanında adeta yeniden kurulmuştur.
Savaşta iken geride bırakılan, asker eşlerinin himayesine büyük özen gösterirdi. Disiplin ve düzen hususunda çok hassas ve tavizsiz hareket ederdi. [3]
Uykuda Frenk Hançeri
Büyük devlet adamı Zengî, Ca’ber Kalesini kuşatması esnasında, yatağında uyuduğu sırada, Yarınkuş adındaki Frenk kölesi tarafından, hançer ile şehid edildi. Sıffin’de Hazreti Ali’nin ashabı yanında toprağa verildi (14 Eylül 1146).[4]
Vefatı akabinde Musul’da sağlanan huzur ve refah ortamı bozuldu. Emri altındaki beyler ve komutanlar arasında ki düzen ve disiplin ortamıda ortadan kalktı. Bir süre devlet içinde karışıklık meydana geldi. Öldüğünde Seyfeddin Gâzî, Nûreddin Mahmud, Kutbüddin Mevdûd ve Nusretüddin Mîrmîran adlı dört oğlu ve bir kızı bulunuyordu. Allah (Celle Celâluhû) rahmet eylesin!
Dipnotlar
[1] Es-Sakkâr, Sâmî, “Musul” s: 362.
[2] Demirkent, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi s: 149
[3] İbn Hallikân, Vefeyât 2. cilt, s: 329
[4] Şeşen, Ramazan, Selahâddin Eyyûbî s: 37