Yavuz Sultan Selim Hân, Çaldıran Zaferi ile Şâh İsmail’in etkisini kırdı ve ilerleyişini ‘Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi’ doğrultusunda Türk dünyasına, yani Asya içlerine doğru sürdürmek istedi. Harp meydanından yaralı şekilde güçlükle kurtulabilen Şâh İsmail’in Tebriz’e gittiği haberi üzerine evvela Tebriz üzerine yürünmesi kararlaştırıldı.
1514 senesinde, Çaldıran zaferinin gerçekleştiği günün ertesinde Vezir Dukakinzâde Ahmed Paşa ile Defterdar Pîrî Çelebi ve İdrîs-i Bitlîsî önden gönderilerek şehrin teslimatı sağlandı. Yavuz Sultan Selim Hân, Tebriz’e on üç gün sonra vâsıl oldu.
Tebriz, Safevîlerin başşehri olması yönüyle büyük önem taşıyordu. Şehir, bu özelliğine rağmen hiçbir mukavemet göstermeden teslim oldu; Yavuz Sultan Selim Hân da büyük bir hürmetle karşılandı.
Tebriz’de bulunanlar arasında, Timur’un torunlarından Bediüzzamân Mirza da bulunuyordu. 1402 senesinde cereyan eden Ankara savaşının ağır neticelerine rağmen, Yıldırım Bâyezid Hân’ın torunu olan Yavuz Sultan Selim Hân, Timur’un torununa son derece hürmet etti.
Yavuz Sultan Selim Hân Cuma namazını Yakub Câmi-i Kebîrinde eda etti. Burada nâmına hutbe irad edildi. Mühim bir sanat eseri olan caminin harap hâlini gören sultan, derhal tamirat emri verdi.
Dokuz gün süren Tebriz’deki istirahat, ayrılık vaktinin gelişiyle son buldu. Yavuz Sultan Selim Hân, daha da doğuya, Karabağ’a gitmek ve orada kışlamak arzusundaydı. Zira planları, hem Şâh İsmail’i takip edip bulma hem de Türkistan’a yönelme üzerine kuruluydu. Vüzera ve ümera ise geri dönmenin doğru olduğunu düşünüyordu. Bu kararlılık karşısında ısrarcı olmadı ve dönmeye karar verdi.
Yavuz Sultan Selim Hân’ın Tebriz’den dönerken yaptığı en önemli işlerden biri de bölgede ikamet eden ilim adamı ve sanatkârları da beraberinde İstanbul’a getirmek oldu..
İstanbul’a Dönerken Hâkimiyet Altına Alınan Topraklar
Muzaffer ordu dönüş yolunda uğradığı şehirlere adalet dağıtıyor, mukavemetle karşılaşmadan hâkimiyeti altına alıyordu. Sultan, Kars’a yaklaştığı bir mevkide, Gürcistan sefirlerini kabul buyurdu. Erzurum’a geldiğinde Bayburt kalesini teslim aldı.
İlerleyen günlerde Kemah’ın fethi gerçekleşti. Sıra artık, Osmanlı Devletiyle iyi ilişkiler içerisindeyken daha sonra Mısır’a tâbî olan ve bu sebeple Devlet-i Aliyye için yıllar yılı tehdit hâline gelen ve seferlerin sekteye uğramasına sebep olan Dulkadiroğulları Beyliği’ne gelmişti.
Dulkadiroğulları hanedanına mensup bulunan Şehsuvaroğlu Ali Bey, Dulkadiroğulları Beyi Alâüddevle ile çarpışmış ve galip gelmiş, bunun üzerine beylik, Osmanlı mülküne ilhâk etmiştir.
Osmanlı Devleti, Ridaniye Zaferinin ardından Dulkadiroğulları Beyliğinin ilhakıyla devam eden fetihlerini güneydoğuda sürdürdü. Bu gelişmeler sonucunda Mısır seferi için artık bütün yollar açılmıştı.
Yavuz Sultan Selim Hân’ın gerek Çaldıran’a giderken, gerek oradan dönerken, gerekse de Tebriz’den İstanbul’a dönüş yolunda, ordusunun halkın canına ve malına zarar vermemesi yönünde gösterdiği hassasiyet, yaşanan olumsuzluklar sebebiyle gerektiğinde birtakım cezalar tatbik etmiş olması da mühimdir. Bu vesileyle, adalet, insaf ve hassasiyet sahibi büyük hükümdar Yavuz Sultan Selim Hân’a gani gani rahmet diliyoruz.