Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Muharrem Ayını, ‘Şehrullâh’ (Allâh’ın ayı) olarak nitelendirmiş ve Ramazân-ı Şerîf ayı dışında bir ayda oruç tutulacaksa bu orucun Muharrem Ayında tutulmasını tavsiye etmiştir.[1] Bu durum, Haram aylardan olan Muharrem ayının fazîletine işarettir. Şevvâl ayında ya da sâir zamanlarda tutulması tavsiye olunmuş oruçların fazîleti de elbette mahfuzdur.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in, Muharrem orucunun fazîletini beyân ettiği bir başka hadîs-i şerîfinde: “…Allah o ayda bir kavmin tevbesini kabul buyurmuştur.”[2] ifâdesi yer almaktadır. Bu kavimden maksat helâke maruz kalmaktan, tevbelerinin kabul edilmesi neticesinde kurtulmuş olan Hazreti Yûnus (Aleyhisselâm)ın kavmidir.
Hazreti Yûnus (Aleyhisselâm)ın Kavminin Tevbesinin Kabulü
Hazreti Yûnus (Aleyhisselâm) Mezopotamya bölgesinde yaşayan Ninova halkını tebliğ için Peygamber olarak vazifelendirilmişti. Kavmi, onun tebliğine uymadı ve inkârda ısrar ettiler. İnkârlarını sürdürünce Hazreti Yûnus (Aleyhisselâm) onları, azâb konusunda uyardı ve üç gün mühletleri olduğunu söyledi; fakat kendisi bu mühleti beklemeden kavminin arasında çıktı ve denizde başından geçen birtakım hadiselerden sonra bir balık tarafından yutuldu.
Hazreti Yûnus (Aleyhisselâm)ın kıssası Kur’ân-ı Kerîm’de detaylarıyla anlatıldığı gibi, kavminin tevbesinin, hadîs-i şerîfte belirtildiği şekilde kabulü de Sâffât Sûre-i Celîlesinin 139-148. âyet-i kerîmelerinde detaylı bir şekilde anlatılır. Hazreti Yûnus (Aleyhisselâm), Mevlâ Te‘âlâ’nın lütf-u keremiyle balığın karnından kurtulduktan sonra yüz binin üzerinde nüfusa sahip ümmetini tebliğ için tekrar vazifelendirilmiş ve ümmeti, onu tasdik edip tebliğine îmân ederek kurtuluşa ermişlerdir.[3]
Tarih Boyunca Tevârüs Edilmiş Fâziletler
Muharrem ayını kıymetli kılan; Rabbimiz Azze ve Celle’nin bu ayın ilk gününe olan yemini,[4] yukarıda da birtakımı kaydedilmiş olan bu ayın fazîletlerini ihtivâ eden rivâyetlerin vürûdu… gibi hususların yanı sıra, Âşûrâ Gününü içermesidir.
Âşûrâ orucunu Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ve Ashâbının tutmuş olmasının arka planına bakıldığında bu orucun geçmiş Peygamberler tarafından tutulmuş olması ve Hazreti Mûsâ (Aleyhisselâm)ın, tebliğine îmân edenlerle beraber, Firavun’un elinden kurtuldukları gün olması gibi birtakım özelliklerin varlığı anlaşılmaktadır.
Cumâ gününün ehemmiyet ve fazîletlerine bakıldığında, bu günde Hazreti Âdem (Aleyhisselâm)ın yaratılışından cennetten çıkarılışına kadar birçok hâdisenin vuku bulduğu ve kıyametin kopuşunun da bu mübârek günde gerçekleşeceğine dair bilgilerle karşılaşılmaktadır. Bütün bunlar, tarihte gerçekleşmiş olan hâdiselerin bir kısmının belli bir günde gerçekleşmiş olabileceği yönündeki düşüncenin, akla aykırı bir düşünce olmadığını, Âşûrâ gününe de tıpkı Cumâ günü gibi, tarihte birden çok hâdisenin tevâfuk etmiş olmasında tuhaf karşılanacak bir durum olmadığını göstermektedir. Nitekim Cebrâil, Mikâil, İsrâfil (Aleyhimüsselâm) gibi büyük meleklerin; göklerin ve yerlerin, dağların, yıldızların, Tûbâ ağacının, kalemin ve Levh-i Mahfûz’un da bu günde yaratıldığına dair rivâyetler kaydedilmiştir.[5]
Tarihte Âşûrâ Gününe Tevâfuk Etmiş Olan Hâdiseler
Mutemed hadîs, tefsîr ve târih kitaplarımızda yer alan konuyla ilgili rivâyetleri bir araya topladığımızda Allah Te‘âlâ’nın Peygamberlere ihsânı olan şu on hâdisenin Âşûrâ Gününde vuku bulduğu görülmektedir:
1- Hazreti Âdem (Aleyhisselâm)ın tevbesi Âşûrâ Günü kabul edilmiştir.
2- Hazreti Nûh (Aleyhisselâm)ın gemisi Cûdî Dağının üzerine Âşûrâ Gününde oturmuştur.
3- Hazreti İbrahim (Aleyhisselâm)ın oğlu Hazreti İsmail (Aleyhisselâm) Âşûrâ Günü doğmuştur.
4- Hazreti Ya‘kûb (Aleyhisselâm)ın, oğlu Hazreti Yûsuf (Aleyhisselâm)ın hasretinden dolayı kapanan gözleri Âşûrâ Günü görmeye başlamıştır.
5- Hazreti Yûsuf (Aleyhisselâm) kardeşleri tarafından atılmış olduğu kuyudan Âşûrâ Günü çıkarılmıştır.
6- Hazreti Yûnûs (Aleyhisselâm) balığın karnından Âşûrâ Günü kurtulmuştur.
7- Allah Te‘âlâ Hazreti Mûsâ (Aleyhisselâm)a Âşûrâ gününde bir mûcize ihsân etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.
8- Hazreti Dâvûd (Aleyhisselâm)ın tevbesi Âşûrâ Günü kabul edilmiştir.
9- Hazreti Îsâ (Aleyhisselâm) Âşûrâ Günü dünyaya gelmiş ve semâya bu günde yükseltilmiştir.
10- Hazreti Eyyûb (Aleyhisselâm) hastalığından bu günde kurtulmuştur.
Peygamberlere zikrettiğimiz şekilde ihsân edilmiş olması dolayısıyla Hamele-i Arş (Arş’ı taşıyan melekler)in de Âşûrâ gününe hürmet ettikleri belirtilmiştir. Ravzâtü’l-İslâm’da belirtildiğine göre bu günün ‘Âşûrâ’ olarak adlandırılmasının sebebi, on Peygambere bu günde ihsânda bulunulmasıdır.
Ayrıca, Hazreti İdrîs (Aleyhisselâm)ın göklere Âşûrâ Günü kaldırıldığı, Hazreti Süleyman (Aleyhisselâm)a saltanâtın da yine bu günde bahşedildiği rivâyet olunmuştur. Bu hâdiselerin yanında, tarihte daha pek çok hâdisenin de bu günde gerçekleştiğine dair mâlumat bulunmaktadır.[6]
Ayrıca İmâm Ahmed ibnü Hanbel (Rahimehullâh) Hazreti Âişe (Radıyallâhu Anh)dan rivâyetle Kâbe’nin örtüsünün daha önceleri Âşûrâ Gününde değiştirildiğini kaydetmiştir.[7] Bu rivâyet de eslâfımızın bu güne, tarihî özellikleri açısından da husûsî bir değer atfettiğini göstermektedir.
Kerbelâ Vakası
Âşûrâ Günü, tarihte, buraya kadar nakletmiş olduğumuz huzur vesilesi hâdiselerle beraber, hicretin 61. senesi gerçekleşmiş olan Kerbelâ Vakası gibi, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in, Hazreti Hasan (Radıyallâhu Anh) ile birlikte ‘cennetteki iki reyhanım’ şeklinde tavsîf etmiş olduğu torunu Hazreti Hüseyin (Radıyallâhu Anh) ve beraberindeki 72 kişinin şehâdetine de tevâfuk etmiştir.
Dipnotlar
[1] Tirmizi, Savm:40, No: 741, 3/117; İbnü Ebî Şeybe, el-Musannef, No:9314, 3/41. Muharrem ayının fazîletleriyle ilgili rivâyetleri ihtivâ eden makalemize erişim sağlamak için tıklayınız…
[2] Tirmizî, Savm:41; el-Bezzâr, el-Müsned, 2/279
[3] Hazreti Yûnus Aleyhisselâm’ın hayatı ve kıssalarıyla ilgili detaylı mâlumat için bkz. Muhammed Ali es-Sâbûnî, Peygamberler Tarihi, Ahsen Yayınları, s.673-679
[4] Fecir Sûresi:1
[5] Abdülkâdir el-Geylânî, el-Ğunye, 2/87
[6] Hazreti İbrahim (Aleyhisselâm)ın doğumunun, Nemrut’un ateşinden kurtuluşunun, oğlunu kurban etmek için yatırdığı sırada fidye olarak kurbanın gönderilişinin de yine Âşûrâ Gününde gerçekleştiği naklediliştir. Bkz. Ebü’l-Leys es-Semerkandî, Tenbîhu’l-Ğâfilîn, s.331-332; Abdülkâdir el-Geylânî, a.y.
[7] Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, 2/244