Cuma namazının kendisine mahsus vücûb şartlarının yanı sıra, edâsının sahih kabul edilebilmesi için de sıhhat şartları dediğimiz birtakım şartları vardır. Bu şartların zikredilip açıklanacağı yazımızda Hanefî Ulularının Mezhebi esas alınmıştır.
Cuma Namazının Edâsının Sıhhat Şartları
1- Cuma Namazını Devlet Başkanı ya da Onun Tayin Ettiği Birinin Kıldırması: Hanefî Mezhebi’ne göre Cuma namazının geçerli olabilmesi için namazın, devlet başkanı ya da onun tarafından müsaade edilmiş yahut da tayin edilmiş biri tarafından kıldırılmış olması gerekir. Tayin edilmiş bir kimsenin, bağlı bulunduğu üst makamın müsaadesini almaksızın Cuma namazını kıldırma konusunda bir başkasına izin vermesi durumunda da bu izin geçerli olur.
2- Genel İznin Bulunması: Cuma kılınacak olan mescid, belli bir kesime hitap eden, herkesin giremeyeceği özel bir mescid değil, umuma açık bir mescid olmalıdır. Bu durumda kapıların sonradan gelenlerin girmesini engelleyecek şekilde kapatılmamış olması yeterlidir. Birilerinin mescide sonradan iştirak edip etmemelerinin bu noktada hükme herhangi bir tesiri yoktur.
Cuma namazı, âhkâmı göz önüne alındığında haftada bir kez olmak üzere büyük bir cemaati bir araya toplaması ve devletle halkı buluşturan bir namaz olması açısından diğer namazlardan farklı bir evsâfa sahiptir. Gerek izin konusu, gerekse de namazı kıldıracak olan kişiyle ilgili birtakım hükümlerin varlığı, bu namazın devlet ve halkı buluşturan bir namaz olma özelliği hesaba katılarak anlaşılmalıdır.
3- Cuma Namazının Kılınacağı Yer İle İlgili Hükümler: Cuma namazı kılınacak olan yer, şehir veya şehir hükmünde, o şartları haiz bir yer olmalıdır. Dolayısıyla köyde ve kırda namaz kılınmaz; şehrin kesintisiz devam ettiği bölge içerisinde kalan yerleşim birimlerinde, diğer sıhhat şartları tamam oldukça Cuma namazı kılınabilir. Bu hükümler söz konusu olduğunda en çok köylerimizde kılınan Cuma namazlarının durumu gündeme gelmektedir. İçinde emîri, müftüsü ve kadîsı mukim bulunan yerler bu konuda şehir hükmünde kabul edilmiştir.
Şehir hükmünün kapsamı konusunda pek çok görüş serdedilmişse de, ‘ahalisi o yerleşim biriminin en büyük mescidine sığmayacak kadar çok olan yerleşim birimi’ şeklindeki İmâm Ebû Yûsuf (Rahimehullâh)a ait olup Hanefî Mezhebi metin kitaplarında zikredilmiş olan bu tanım, bu konuyu ihtilaflara girmeksizin anlayabilme açısından mühim bir tanımdır.
Cuma namazı ayrıca –namaz için belirlenmiş olan- açık alanda da kılınabilir. Hanefî Mezhebinde fetvâ verilen görüşe göre, bir şehirde iki farklı yerde kılınacak olan Cuma namazları da geçerlidir.
4- Vaktin Devam Etmesi: Cuma namazının vakti, sâir günlerdeki öğle namazının vaktiyle aynıdır. Dolayısıyla Cuma namazının sahîh olabilmesi için Cuma namazının öğle namazı vakti girdikten sonra ve onun vakti çıkmadan önce kılınmış olması lazımdır.
5- Cemaatin Bulunması: Mezhebimize göre imamdan başka en az üç erkeğin cemaat olarak hazır bulunmaları Cumanın sahîh olması için yeterlidir.
6- Hutbenin Farzdan Önce Okunması: Hutbenin namazdan önce okunması gerekmektedir. Cemaatin asgari miktarının hutbeyi dinlemiş ve hutbeyi dinleyen bu kimselerin Cuma namazının farzında imâma iktidâ etmiş olmaları kâfidir. Asgari cemaatin imâma iktidâsının belirlenmesi açısından esas alınacak rükünler konusunda birtakım görüş ayrılıkları vardır.
Bütün bu şartlarının sağlanmasındaki zorluk ve ihtilaflardan uzak durulması açısından Cuma namazının farzından sonra ‘Zühr-i Âhir’ adıyla bilinen dört rek’atlik bir namazın kılınması tavsiye edilmiştir ki, bu namaz ileride detaylarıyla açıklanacaktır.