Devlet-i Aliyye’nin kuruluşundan tarih sahnesinden çekilişine kadar Osmanlı devrinin tamamına, Selçuklu’nun devamı olarak tasavvufî bağlılık üzerine kurulup gelişmiş bir anlayış ve hayat tarzı hâkim olmuştur. Bu doğrultuda, tebaanın yanı sıra gerek sultanlar gerek vüzera gerekse sâir mevkilerde devlet ricâli genel itibarıyla tarîkat mensubu olarak seyr-i sülûk etmişlerdir. Bunun dışında kalan kesim ise bir tekkenin muhibbi olarak tasavvuf deryasından nasibdâr olmuşlardır.
Ecdâdımız devrinde ilmî-tasavvufî hayatın mühim merkezlerinden biri olarak temâyüz eden Fatih ilçesinin Çarşamba semti, bu vasfını günümüzde Mahmud Efendi Hazretlerinin usûlünü benimseyen gönül erlerinin merkezi olma hüviyetiyle muhafaza etmektedir.
Osmanlı devrinin 56. Şeyhülislâm’ı İsmail Efendi’nin evinin yerine inşa ettirdiği İsmailağa Camii, semtin mânevî dokusuna yön vermiş önemli bir mana üssüdür. Cami-i şerîfin hazîresinde, başta bânîsi olmak üzere aynı aileden ve Osmanlı devlet ve ilim ricâlinden önde gelen şahsiyetler medfûn bulunmaktadır. Şeyhülislâm İsmail Efendi’nin oğullarının her biri kâdî ve müderris olup ikisi meşihât makamında bulunmuş, torunu ve nihâyetinde torununun oğlu da yine bu vazifeyi deruhte şerefine nâil olmuştur.
Devrin Tasavvufî İklimi
Ailenin yaşadığı dönemde, İstanbul’da Nakşibendiyye’den ziyade diğer tarîkatların yaygın olduğu bilinmektedir. Bununla beraber, aslen Semerkandlı olup sonraları İstanbul’a gelmiş bulunan, İmâm-ı Rabbânî Hazretlerinin oğlu Urvetü’l-Vuska Mevlânâ Muhammed Ma‘sûm es-Serhendî Hazretlerinin hulefâsından Muhammed Murâd el-Buhârî Hazretleri, Müceddidiyye’yi İstanbul’a taşımış, devlet ricâli ve ulemanın intisâb ettiği bir şahsiyet olarak yayılmasında öncülük etmiştir.
Tarihî kaynaklarda ve Muhammed Murâd el-Buhârî Hazretleri ile ilgili müstakil çalışmalarda kaydedildiğine göre; Şeyhülislâm Seyyid Feyzullah Efendi, Lâ‘lizâde Abdûlbâki, Şeyh Mehmed Emin Tokadî, Şeyhülislâm Veliyyüddîn Efendi ve Ebû Sa‘îd Hâdimî gibi zâtlar o büyük velîden istifade edenler arasındadır.
Şeyhülislâm İshâk Efendi’nin İntisâbı Hakkında Beyânı
Şeyhülislâm seviyesinde kıymetli zâtların intisâb ettiği Muhammed Murâd el-Buhârî Hazretlerinin mürîdleri arasında, Şeyhülislâm İsmail Efendi Hazretlerinin adıyla künyelendiği büyük oğlu İshâk Efendi de bulunmaktadır. Şeyhülislâm İshâk Efendi bu bağlılığını bir manzûmesinde şöyle ifade etmiştir:
Olsak n’ola biz pîrimizin peyrev-i nazmı,
Çâpük-kadem-i Mehmed’e merdâneleriz biz.
Şeyhülislâm Müstakimzâde’nin Beyânı
Mehmed Emin Tokâdî Hazretlerinin halifelerinden olan Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin Efendi de Osmanlı’da fetva makamında bulunan zevâtın terceme-i hâlleri üzerine kaleme aldığı Terâcim-i Ahâlî-i Fetvâ eserinde Şeyhülislâm İshâk Efendi’nin bu intisâbını özellikle belirtmiştir.
Ehl-i Sünnet hassasiyetine sahip olduğu ve sûfîlere, bilhassa Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretlerine ve büyük eseri Mesnevî-i Şerîfe büyük ilgi duyduğu kaydedilen Şeyhülislâm İshâk Efendi’nin tasavvufî intisâbı konusunda Şeyhülislâm Müstakimzâde’nin beyânı şöyledir:
“… Meşâyıh-ı târîkat-i aliyye-i Nakşibendiyyenin serbülendi, Kutb-i Zamân ve Ğavs-ı Evân eş-Şeyh es-Seyyid Mehmed Murad Efendi Hazretlerinden inâbet ü istifâza-yı bereket-i sohbet eylemiştir.”
Şeyhülislâm İsmail Efendi’nin divanı elimizde bulunmadığından ve kendisinden kalan mevcut nüshalarda bir malûmat yer almadığından, intisâbına ilişkin bir bilgiye ulaşabilme imkânına sahip olamadık. Şeyhülislâm Mehmed Es‘ad Efendi’nin Dîvân’ı incelendiğinde ise ciddî anlamda tasavvufî vurgular dikkat çekmektedir. İntisâbına dair açık bir bilgi kayıtlı değilse de şiirlerinin bir bölümünü Mustafa Niyâzî-i Nakşibendî’nin istinsâh ettiği bilgisi önemli olup Nakşibendiyye-Ahrâriyye postnişinliğinde bulunmuş mühim bir aileye mensub olan bu zâtın Şeyhülislâm Hazretlerine olan ilgisi kayda değer bir ayrıntıdır. Ayrıca dizelerinde yer alan, ağabeyi İshâk Efendi’nin maneviyatına yönelik vurgular da konumuz açısından mühimdir.
Netice olarak, kaynaklardan elde ettiğimiz bilgiler bu mümtaz ailenin tasavvufa bîgâne kalmadığını ve sûfî çevrelerle ciddi ölçüde münasebet hâlinde bulunduğunu göstermektedir. Bir süre Sultan Selim Camii yakınlarında, Bıçakçı semtinde ikamet etmiş olan Muhammed Murâd el-Buhârî Hazretleri ile bu mümtaz ailenin diğer fertlerinin mülâkî olma imkânından ve intisâbın sadece Şeyhülislâm İshâk Efendi ile sınırlı kalmamış olabileceği ihtimalinden bahsedilebilmek mümkün gözükmektedir. Muhakkak ki her şeyin en doğrusunu bilen Allah Te‘âlâ’dır.