Türkiye’de özellikle Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren koyu karanlıklara mahkûm edilmiş memleketimizi aydınlatan kandillerin başında gelen Karadeniz ulemasından İlyas Vanlıoğlu hoca efendi üç yıl önce bugün (15 Kasım 2013 tarihinde) vefât etmişti. Ömrünü İslâm’a ait birçok alanda hizmetle geçirmiş olan hocamızı minnetle hatırlıyor, sene-i devriyesi vesilesiyle kendisini rahmetle yâd ediyoruz.
08.08.1933’de Trabzon ili, Of ilçesi, Tavşanlı (eski adıyla Miço) köyünden İsmail Efendi ve Hatice hanımın ikinci çocukları olarak dünyaya geldi. İlk eğitimine babası İsmail Efendiden Kur’ân eğitimi alarak başladı ve hıfzını İslâmî ilimlerde hocası, tasavvufta mürşidi ve aynı zamanda eniştesi (ablasının eşi) olan Mahmud Efendi Hazretlerimizde (Kuddise Sirruhû) tamamlayarak 1940 yılında icazet aldı.
Efendi Hazretlerimizin (Kuddise Sirruhû) rahle-i tedrisatında sürdürdüğü eğitimini 1944 senesinde Fatih Medreseleri dersiamlarından Çalekli Hacı Dursun (Fevzi Güven) hoca efendiden sarf, nahiv, tefsir, fıkıh, usulü fıkıh, usulü tefsir, usulü hadis, mantık, belagat ve maani alanında temel eserleri okuyarak devam ettirdi ve bu ilim dallarında önemli bir seviyeye geldi.
1945 senesinde dönemin büyük kıraat âlimlerinden Mehmet Rüştü Aşıkkutlu hoca efendiden tâlim, tecvîd, tashih-i hurûf dersleri alıp ferâiz (miras) ilmini tahsil ettiği iki yıl boyunca devam eden tedrisatının ardından, on beş kadar ders arkadaşıyla birlikte icazet aldı.
Resmî Kur’ân Kursu Öğreticiliği ve İmamlık Vazifeleri
1947 yılında Of’un Kuruç köyünde fahri olarak imamlık vazifesine başladı. İmamlık vazifesini ifa ederken talebe okutmaya da devam etti; Hüseyin Meriç ve Abdullah Ustaosmanoğlu hoca efendiler bir yıl içerisinde İlyas Vanlıoğlu hoca efendinin tedrisatında hafızlıklarını ikmâl ettiler.
1953 yılı geldiğinde vatani görev için Gelibolu’ya intikal ederek burada acemi birliği eğitimini tamamladıktan sonra, Demirtepe kışlasında sıhhiye onbaşı olarak usta birliği eğitimini de tamamlayarak 1953 senesinde tezkeresini alıp terhis oldu.
Askerlik vazifesini tamamlamasının ardından merhum Yaşar Tunagör hoca efendiden resmî imam-hatip vazifesi almak suretiyle Geyikli nahiyesinde imamlığa başladı; vatani görev sebebiyle sekteye uğrayan imamlık vazifesini iki yıl kadar sürdürdükten sonra 1958’de İstanbul Beyoğlu Hasköy Fetih Camii’ne imam-hatip olarak atandı.
İmamlık vazifesinin yanında fahri Kur’ân kursu öğreticiliği görevini de 15 yıl devam ettirerek sayısız talebe yetiştirdi. Resmî ve fahrî görevleri esnasında resmî eğitimini de dışarıdan Eyüp Rami Ortaokulu ve ardından İstanbul Fatih İmam-Hatip Lisesini bitirerek tamamladıktan sonra girdiği Marmara Üniversitesi Yüksek İslâm Enstitüsünden iyi derece ile mezun oldu.
Cezaevi Vaizliği
İnsanın hayattaki en büyük variyeti iman ve akıldan sonra hiç şüphesiz hürriyetidir. Cezaevleri, insanların hürriyetini kısıtlaması açısından soğuk yüzlü, karşılaşılmak istenilmeyen binalardır. Buna rağmen suçun ve suçluların cezalandırılmasının kaçınılmaz oluşu, bu yapıları gerekli kılmaktadır. Cezaevleri, zaman zaman suçsuz insanları konuk ediyor olsa da, infazına razı suçlular da dâhil kimsenin memnun kalmayacağı yerlerdir.
Cezaevine girerek hürriyetinden mahrum kalan kimseler, en ciddi psikolojik ve ruhsal problemlere maruz kalan, hayata bakış açısı ve hissiyatı derinden tahrip olan kimselerdir. Devam eden hayat, hiçbir zaman tükenmemesi gereken ümit, onları ayakta tutmalıdır. Her şeyden evvel onlar için en önemli şey, kaybetmemeleri ya da sahip olmayanlar için kazanmaları gereken maneviyatlarıdır. ‘Onarıcı adalet anlayışı’ kapsamında Adalet Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan protokolle cezaevi vaizliği, mahkûmların iç dünyalarının tamiratı için hayata geçirilmiştir.
İlgili protokolün gayesine uygun olarak cezaevi vaizleri, hükümlü ve tutukluların hayat sevincini ve ümidini kaybetmemeleri, hava, su ve hürriyetleri kadar ihtiyaç duydukları maneviyatı onlara tesis etme gayesiyle istihdam edilmektedirler. Günümüzde de diyanet teşkilatı bu vazifeye önem vermekte, cezaevi vaizi istihdam sayısı her geçen yıl arttırılmaktadır.
Bu vazife ve hizmetler vesilesiyle cezaevlerinde dersler verilmekte, mahkûmların ihtiyaç ve seviyelerine göre kendilerine kitap ve doküman sağlanmaktadır. Bu hizmetlerin semeresi olarak geçtiğimiz aylarda cezaevinde hafızlığını tamamlayan bir kardeşimizin haberi de ajanslarda yer almıştır.
Yüksek İslâm Enstitüsünden mezun olduktan sonra İlyas Vanlıoğlu hocamız da uzun yıllar cezaevi vaizliği vazifesinde bulunarak İstanbul Bayrampaşa cezaevinde yatmakta olan mahkûmlara siyer, ahlâk ve İslâmî ilimlere dair temel bilgileri içeren dersler vermiştir.
İstanbul merkez vaizliğinden 1995’te yaş haddi sebebiyle emekli olan hocamız, Beyoğlu Tophane Kılıç Ali Paşa Camii, Arap Camii ve Fatih Müftülüğüne bağlı Balipaşa Camiinde vaazlarına uzun süre devam ederek her kesimden insanlara hitap etmiştir.
Tebliğe Verdiği Önem
İlyas Vanlıoğlu hoca efendinin en çok önem verdiği işlerin başında tebliğ ve emri bil maruf nehyi anil münker gelmekteydi. Bu hassasiyetin gereği olarak Pakistan, Bangladeş, Hindistan, İngiltere ve Kuzey Kıbrıs gibi memleketlere tebliğ için sefere çıkmış olan hoca efendi, tebliğ için önemli hizmetlerde bulunan tebliğ cemaatine de büyük destek sağlamış, vazifede bulunduğu Fetih Camii onun vesilesiyle on beş yıl boyunca tebliğ cemaatinin de İstanbul merkezi olmuştur.
İlmi, ahlakı ve tecrübeleriyle toplumun her kesimine hitap etmeyi başarmış, farklı dünya görüşü, ideoloji ve kimliklere sahip insanlarla diyalog kurup onların dert ve sıkıntılarını gidermeye, manevi açıdan mukavemet kazanmalarına yönelik zaman ve mekân gözetmeksizin çalışmış, Haremeyn-i Şerîf’i 32 kez ziyaret etmek suretiyle hac ve umreyi de elden bırakmamıştır.
Altı çocuk ve 35 torun sahibi olan hocamız bir süre tedavi gördüğü İstanbul Bezmi Alem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde 15 Kasım 2013 Cuma günü Hakk’ın rahmetine kavuşmuş, 18 Kasım 2013 Pazartesi günü ikindi namazını müteakip Fatih Camiinde kılınan cenaze namazının ardından Edirnekapı’daki aile mezarlığına defnedilmiştir.