Bu sayımızda Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in kına sünnetini ihya etmekten ve kınanın faydalarından bahsedeceğiz. Yine Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bizzat kendilerinin saç ve sakal -ı şeriflerini kınalamış olup olmadıklarını anlatan rivayetleri ve kına ile alakalı meseleleri aktarmaya gayret edeceğiz.
Muteber hadis kaynaklarımızdan anlaşıldığı üzere, Asrı Saadet döneminde saç ve sakal boyası olarak kullanılan maddenin, genellikle kına olduğu ifade edilmektedir. Ketem adında bir bitkinin kökü ile kına karıştırılarak sarı veya kızıl rengi andıran bir boya maddesi de imal edilmiş, saç ve sakal boyası olarak kullanılmıştır.
Arapça ‘da Hınna Türkçe ifadesiyle KINA: Kına ağacıgillerden Arabistan’da yetişen bitki ve bu ağacın yapraklarından elde edilen, el ve saç boyamakta kullanılan toz. Yaprakları ve gövdesi itibarı ile nar ağacına benzemektedir.[1]
Ayrıca kına ile erkekler saç ve sakallarını, kadınlar ise saçlarını ve ellerini boyarlar. Kına sade olarak kullanıldığı gibi çivit otundan imal edilen toz ile karıştırılarak da kullanılmaktadır. Turuncuya çalan kızılımsı hoş bir rengi vardır. Eski medeniyetlerde süslenmek ve güzel görünmek için kullanılan kına, Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) tarafından tıbbî amaçlı olarak kullanılmış ve tavsiye edilmiştir.
Kına serinletici, rutubet verici, kurutucu ve yapışkanlık özelliğine sahiptir. Bu sebeple Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) hem tedavi amaçlı, hem de sağlık ve sıhhati korumak için kullanılmasını tavsiye etmiştir.[2]
Kınanın faydalarını şöyle sıralayabiliriz. Kına baş ağrılarına, ağız içi yaralarına, sivilce, çıban, ateş yanığına, cilt, saç, sakal ve tırnak sağlına faydalı olduğu söylenmektedir.[3]
Nitekim Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) başı ağrıdığı zaman, başını kına ile kaplamış ve şöyle buyurmuşlardır: “Kına, Allah’ın izni ile baş ağrısına faydalıdır.”[4]
Tirmizi’nin naklettiği bir hadiste: “Her ne zaman Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) yaralanır veya vücuduna diken batsa, yaranın üzerine veya dikenin battığı yere, mutlaka kına koyarlardı.”[5]
Buhari’nin Tarihinde, Ebu Davud’un Süneninde naklettiği bir rivayette: “Peygamber efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) baş ağrısı çekenlere hacamat olmalarını, ayak hastalıkları olanlara da kına yakmalarını tavsiye etmişlerdir.”[6]
Saç, Sakal, El Ve Ayakları Kınalamak
Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) terbiyesi ile meşgul olduğu müslüman toplumun kendine özgü, onları başkalarından ayıran ve davranışlarını belirleyen, bir iç, birde dış karaktere sahip olmalarını istemiştir. Saç-sakal ve kılık-kıyafetleriyle başka dinlerin mensuplarını aynen taklit etmekten, onlara benzemekten sakındırmış ve müslümanlara bağımsız bir kimlik ve kişilik kazandırmıştır.
İslam dininden önce Yahudi ve Hristiyanlar güzel görünmenin, süslenmenin ve saç-sakal boyamanın kendi inançlarıyla uyuşmadığını düşünürlerdi. Bu nedenle saç ve sakalları kınalamaktan kaçınırlardı. Bu durum üzerine: “Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Yahudi ve Hristiyanlar saç sakallarını kınalamazlar, siz onlara muhalefet ediniz, (saç sakal bakımına özen gösteriniz eğer boyanacak durumda ise kına ile boyayınız)” buyurdu.[7]
Nitekim bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmaktadır. “Mekke’nin fethi günü Hazreti Ebû Bekir’in (Radiyallâhu Anh) yaşlı babası Ebû Kuhafe’nin saçlarının çiçekler gibi beyazladığını gören Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Bu beyaz saçın rengini değiştiriniz ve siyah renkten sakınınız.”[8]
Ebû Zer (Radiyallâhu Anh)’dan gelen bir rivayette ise: “saç ve sakalınızdaki beyazlıklar için kullanacağınız en güzel boya kınadır.”[9]
İslam âlimlerinin geneli: saç ve sakalları boyama hakkında varid olan hadisi şeriflerin Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizin tavsiyesi olarak müstehab mendub anlamında olduğuna ittifak etmişlerdir. Saç-sakalı boyamada siyah renk ile boyamanın mekruh olduğu görüşünü benimsemişlerdir.
İmam Nevevi Sahih Müslim şerhinde söyle demiştir: “Gerek Kadı İyaz ve gerek diğer âlimler bu meseleyi iki durumu esas alarak özetlemişlerdir.
Birincisi; herhangi bir örf ve adette saç sakal boyamak benimsenmişse bu duruma muhalefet etmek meşhur olmaya sebeb olacağından bu davranışın mekruh olduğunu ileri sürmüşlerdir.
İkincisi saçı boyamanın hükmü, beyazlayan saçın görüntüsüne bağlıdır. Eğer beyazlayan saç güzel ve nezih görünüyor ise boyamamak evladır, aksine ise boyamak evladır.[10]
Hülasa: islam uleması saç ve sakalı, kızıl veya sarı renk ile boyamanın sünnet, siyah ile boyamanın mekruh olduğunu beyan etmişlerdir.
Düşmana karşı heybetli görünmek için siyah ile boyamanın caiz, nefsini güzelleştirmek için boyamanın ise caiz olmadığını söylemişlerdir.
Erkelerin el ve ayaklarına tedavi amaçlı olarak kına yakmaları caiz, süslenmek ve güzel görünmek için kına yakmaları ise mekruhtur.
Kadınların saçlarını ellerini ve ayaklarını, sarı veya kızıl renk kına ile boyamaları, müstehap, siyah renk ile boyamaları caiz görülmemiştir.[11]
Asrı Saadet Döneminde Sarışın Olmak
Hadis kaynaklarımızda nakledilen rivayetlere göre, Sahabe ve Tabiin efendilerimiz saç ve sakallarını genellikle sarı renk kına ile boyamayı tercih ederlermiş. Bunun sebebi ise Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimizin sarı renkten hoşlanması ve tavsiye etmesidir.
İbni Abbas (Radıyallâhu Anh)dan gelen bir rivayet konumuza ışık tutmaktadır: “Bir gün (saç ve sakallarını) kına ile boyamış bir adam Peygamberimize (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) uğradı. Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) onu takdir etti ve “ne güzel olmuş,” dedi. Daha sonra farklı bir kişi gelmişti, o kişi (saç ve sakallarını ) kına ve ketem (kızıla çalan bir renk) ile boyamış idi. Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) “bu ondan daha güzel,” buyurdular. Daha sonra başka bir kimse geldi. O (saç ve sakallarını) sarıya boyamış idi. Bunu gören Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz, “bu çok daha güzel olmuş,” buyurdu ve hayranlığını ifade etti.[12]
Peygamber Efendimiz, Saç Ve Sakal-ı Şeriflerini Kına Veya Farklı Bir Boya Çeşidi İle Boyamışlar Mıdır?
Bu hususta hadîs şarihleri ihtilaf etmişler, bu ihtilaf neticesinde de üç farklı görüş ortaya çıkmıştır.
Birinci görüş: Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizin saç ve sakal-ı şerifleri henüz boyanacak derecede ağarmamış idi. Hatta zeytinyağı ile bakım yaptıkları vakit, beyazlıkları fark edilmezdi. Bu anlamdaki hadîs-i şerîfleri esas almışlar ve boyamadığına hükmetmişlerdir. İmam Tirmizî de bu görüşü benimsemektedir.[13]
İkinci görüş: İbni Ömer (Radiyallâhu Anh)’tan gelen bir rivayeti esas almışlar ve boyadığına hükmetmişlerdir. Rivayete göre: İbni Ömer (Radiyallâhu Anh) saç ve sakalını sufra adındaki sarı boya ile boyar ve derdi ki: “Ben Rasulullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’i gördüm sakal-ı şerifini bu sufra ile boyamıştı. En çok sevdiği renk de bu idi. Hatta bununla elbisesini de boyadığı olurdu.[14]
Üçüncü görüş: Zikri geçen hadisi şeriflerde çelişki olmadığını beyan etmek için Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz bazı zamanlarda saç ve sakal-ı şeriflerini boyadıkları, bazı zamanlarda boyamadıklarını, ifade etmişler ve bu görüşü benimsemişlerdir.
Tirmizî Şemail-i Muhammediyye adlı eserinde konumuz ile alakalı dört hadisi şerif nakletmektedir
Ebu Rimse (Radiyallâhu Anh) anlatıyor: “Oğlum ile Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizi ziyarete gitmiştim. “Bu oğlunuz mudur ?” diye sordular. “Evet oğlumdur,” diye cevap verdim.” Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz, “oğlun senin suçun ile sende onun suçu ile hesaba çekilmezsiniz,” buyurdular. Ebu Rimse (Radiyallâhu Anh) der ki; o esnada Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimizin saçlarının bir kısmına ak düşmüş olduğunu gördüm.(bu akları kına ile boyamamışlar idi.)
Tirmizi der ki: Bu hadis konumuzla alakalı en açık ve en güzel rivayettir. Çünkü sahih rivayetlere göre Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizin saç ve sakalı boyanacak derecede ağarmamış idi.[15]
Osman ibni Mevheb anlatıyor: Ebu Hureyre’ye (Radiyallâhu Anh) “Rasûlullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) (saç ve sakal-ı şerifini) boyar mıydı soruldu. O da “evet” cevabını verdi.[16]
Beşir ibni Hasasiyye (Radiyallâhu Anh) anlatıyor: Bir gün Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimizi hane-i saadetlerinden çıkarlarken gördüm, Muhtemelen gusletmişlerdi. Çünkü mübarek saçlarını silkeleyerek kurutmaya çalışıyorlardı. Bu sırada saçlarındaki kına kalıntısını gördüm.[17]
Dipnotlar
[1] Mu’cemu’l-Vasît, hinna maddesi. Büyük Türkçe Sözlük, kına maddesi)
[2] İbni Kayyım el-Cevzî, Tıbbü’n-Nebevi 1/70. daru-l feyha
[3] İbni Kayyım el-Cevzî, Tıbbü’n-Nebevi 1/70
[4] İbni Mace, Tıb, No: 3502
[5] Tirmizi, Tıb, No: 2054
[6] Buhari, Merzâ, No: 5666. Ebu Davud, Tıb, No: 3858
[7] Ebu Davud, Teraccül, No: 4180
[8] Ebu Davud, Teraccül, No: 4201
[9] Ebu Davud, Teraccül, No: 4202
[10] İmam Nevevi, el-Minhac, 14/80
[11] Fetavayı Hindiye, Kerahât, Bab:20, 5/438. İbni Âbidin Tercümesi 15/378
[12] Ebu Davud, Teraccül, No: 4211
[13] Tirmizi, Şemail, No: 45
[14] Ebu Davud, Teraccül, No: 4210 / Ebu Davud, Libas, No: 4064
[15] Tirmizi, Şemail, No: 44
[16] Tirmizi, Şemail, No: 45
[17] Tirmizi, Şemail, No: 46