Aziz kardeşlerim!
Bir noktaya temas etmekte fayda var. Şimdi biz ne kadar isabetli konuşursak konuşalım. Ve yahud da sen ne kadar kitap okursan oku ne kadar hacca gidersen git ne kadar Kâbe’yi görürsen gör, Muhammed Mustafa’nın Ravza-i Mutahhara’sını ne kadar ziyaret edersen et ne kadar camiye gidersen git, say sayabildiğin kadar ne kadar dini yaşasan da bir nokta var, eğer bu nokta halledilmezse yapılan bütün ibadât-u taatin bize hiçbir faydası yoktur. Ve netice vermeyecek o. Nedir o? Hepimizin malumu olduğu üzere bizim üzerimizden çok dozerler geçti. Biz çok büyük katliamlara maruz kaldık. Çok büyük itme ve kakmalara maruz kaldık. Yani bir hırsız düşün eve girdi ne var ne yok hepsini aldı götürdü. Biz şu son 100-120 yıl içerisinde böyle bir yağmaya maruz kaldık. Bizim çalınmayan, didik didik aranmayan, çarçur edilmeyen doğru dürüst bir tane mukaddes değerimiz kalmadı. Önce bir durum tespiti yapalım. Ve de sanki değiştirildi. Belki bazılarınız diyecek ki; “Hocam sankisi bile fazla, doğrudur. Kafa ve kalbimiz muazzam bir erozyona ve heyelana maruz kaldı. Neticede İslamiyet’in anlaşılmasını, Allah’ın, Resul-i Ekrem’in ve Kur’an’ın anlaşılmasını, sağlıklı bir şekilde anlaşılmasını sağlayacak olan akıl bizden gitti. Bu aletler bizden alındı. Biz kıymetini bilmeyince bu aletleri bizden aldılar. Bize başka bir akıl, bize başka bir anlayış pompalandı. Ve o anlayışla biz bugün İslamiyet’i öğrenmeye çalışırsak -ki birçokları o kafayla çalışıyor-, bu din-i mübîn-i İslâm’ ın anlaşılması, yaşanması vesaire bize fayda vermeyecektir.
Bugün hepimizin malumu olduğu üzere Avrupa’yla bir entegrasyon var. Hele hele bir Avrupa birliği sendromu, gelişimi var. “Her konuda Batılı gibi olmak şartıyla sizi kabul ederiz” diyorlar. Belki yarın kimliğimizi dahi değiştirecekler. Ki tabutlarımızı bile değiştirmemizi istiyorlar. Tabutların köşeleri birleştirildiği zaman haç işareti olacak diyorlar. Sizin tabutların ön tarafı böyle masanın üstü gibi düz. Öyle olmayacak. Köşeleri birleştirdiğin zaman haç çıkacak. Mezarlarınız sizin dairevârî oluyor, yok öyle değil bizimki gibi olacak, dümdüz olacak.” Buralara varıncaya kadar hatta ve hatta tuvaletlere varıncaya kadar daha da ötesine varıncaya kadar “böyle olursanız o zaman biz sizi kabul edeceğiz” diyorlar. Şu an böyle korkunç bir tehditle, bir yaylım ateşiyle karşı karşıyayız. Din anlayışınız bizim din anlayışımız gibi olacak. Yani senin anlayacağın şimdi bu son yüzyıl içerisinde öyle bir yapılanma var ki, öyle bir sistematik ve düzenli bir organizasyon uygulanıyor ki neticede papaza endeksli bir hoca imajı geliştiriliyor. Kiliseye endeksli bir cami anlayışı geliştiriliyor. Hristiyan endeksli bir Müslüman tipi geliştiriliyor. Hristiyan cemiyetine endeksli bir Müslüman cemiyeti anlayışı geliştiriliyor. Bireysel bazda İslamiyet vicdanlara hapsediliyor, toplumsal bazda İslâmiyet camiye hapsediliyor. Dinin bağlayıcılığı yoktur diyorlar. Ve sonunda ne diyorlar Light İslam. Nedir? İnanıyorsun ama sokağa çıktığın zaman nefsince, istediğin gibi yaşa mantığına dayalı Light İslam. Televizyonlarda uyduruk birtakım profesörleri çıkarıp da milletin kafasını allak yapmanın temel felsefesi budur. Hizmetmiş falan geç bunları sen geç. Adamın bir saatlik bir çirkef programı 2 bin dolar. O, aldığı paraya bakıyor. Sat dini, al dolarını, köşeyi dön. Git ondan sonra Zekeriyaköy’de Acarkent’ de 2 milyon dolara al bir yazlık gel keyfim gel. Adamın başka işi yok da sana din öğretecek. Herkes ne aldığına bakıyor. Şimdi özellikle medyanın bu menfî hareketi neticesinde birçok masum ve mazlum Müslüman’ımızın da din anlayışı değiştirilmiştir. Yani bu menfî çalışmaların neticesi şu olmuştur: din her şeyden bir şeydir. Din her şey değildir. Halbuki İslamiyet’ te, Allah’ın kanununda din her şeydir, her şeyden bir şey değildir. Efendim kimisi camiye gider orada eğlenir takılır, kimisi diskoteğe gider vesaire… Yoo! Benim dinimde böyle bir anlayış yoktur. Müslümansa artık caminin alternatifi bitmiştir.
Eskiden cami yerleşim bölgelerinin en hâkim yerinde yapılırdı ve bütün sokaklar camiye çıkacak şekilde döşenirdi. Bakın şimdi İstanbul’un eski sokaklarına hepsi Fatih camisine çıkıyor. Şimdi yeni yerleşim ve îmar planlarında ise cami kalmıştır bir köşede senin anlayacağın. Gelen gelir oraya. Ulan cami tarla mı vicdansız! Şimdi bu kafa ama bilinçli ama bilinçsiz, yani din her şey değil, her şeyden bir şeydir kafası var ya gün geçtikçe gelişiyor. Ben o kafaya sahip olduğum müddetçe sana ben ne kadar vaaz etsem de din belli insanların hobisi, zevkidir vesaire, herkesi bağlamaz. Aha ben gidiyorum camiye, torunum sen de git stadyuma. Böyle bir anlayışa sahip kılınmaya çalışılıyoruz. Onun için karşı taraf o kadar da bizden ürkmüyor. Ama uyanan da yok değil elhamdülillah! Uyanan da öbür tarafa nispetle az olmakla birlikte gene var. İşte o uyananlardan ürkütüyor, onun için Müslümanlar sürekli rahatsız ediliyor. Din tabi her şeydir. Niye? Dünya’ da bir defa ne olursa ne yaparsan yap önce huzur lazım kardeşim! Huzur olmadan, yani iç huzuru olmadan hiçbir işi yapmanın imkânı ve ihtimali yoktur. Önce huzur. İster Dünya işi olsun ister ahiret işi olsun her şey huzura bağlıdır. Para kazanacaksın, eğer içinde bir rahatsızlık varsa, kafan kalbin karmakarışık ise sıkıntıda isen nasıl çalışacaksın? Nasıl para kazanacaksın peki? Nasıl araba kullanacaksın? Önce kafan ve kalbin rahat olacak. Cenab-ı Hakk da ayetinde أَلَا بِذِكْرِ ٱللَّهِ تَطْمَئِنُّ ٱلْقُلُوبُ “Kullarım! Sizin kalbiniz sadece ve sadece beni anmakla, beni hatırlamakla, beni dikkate almakla huzur bulur” diyor. Dizel arabaya mazot koyacaksın. Benzinli arabaya benzin koyacaksın. Seni eğer Allah yarattıysa senin huzurunun da kaynağının ne olduğunu söylemek ona vazifedir, ona görevdir affedersiniz. Allah bunu yapıyor ve yaptığı da budur. Huzurun kaynağı dindir. O huzur elde edildikten sonra sen kafan kalbin yerinde iş de yaparsın, para da kazanırsın, arabanı da rahat kullanırsın, yatağına yattığın zaman da rahat uyursun ohoo neler olur neler değil mi?