Cevap: Yeryüzü nimetlerinin, insanoğlunun yararlanması için yaratıldığı ve insanın helal ve temiz olan rızıktan dilediği gibi yararlanabileceği Kur’an-ı Kerim’in nassı ile sabittir.
هُوَ الَّذي خَلَقَ لَكُمْ مَا فِي الْاَرْضِ جَميعًا
“O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratandır”[1]
Haram olduğu kanıtlanmadıkça eşyanın temiz ve mubah olması asıldır.[2] Bu kural, fakihlerin kabul etmiş olduğu ve üzerine birçok fer’i hüküm getirdikleri temel fıkhî kurallardan biridir. Fakat bir şeyin mubah veya temiz olmadığına dair delil bulunursa o şeyi kullanmak caiz olmaz. Şu halde bir şeyin temiz ve mubah olması için ilave bir delil aramamız gerekmez. Belki haram ve necis/pis olması için delil gerekir.
Tezkiye ve zekât, sözlükte “kesmek, boğazlamak” manasına gelirken, terim olarak dinî kesim şekline verilen addır. Etinin yenmesi ve kesilen her hayvanın helal olması için bu kesim şeklinin uygulanması şarttır. “Zebh” kavramı da aynı manaya gelir. Bu sebeple, boğazlanmış veya boğazlanacak hayvana Zebîha adı verilir. Çoğulu Zebaih kelimesidir.
Merhameti Gözetmek
İbadet amaçlı olsun veya olmasın eti yenen hayvanların kesiminde aranan kurallar ana hatlarıyla aynıdır. Hayvan, kesim yerine incitilmeden götürülür, kesilecek zaman kıbleye karşı ve sol tarafı üzerine yatırılır.
Fıkıh kitaplarında hayvanların kesimiyle ilgili kural ve tavsiyeler, müçtehit ve fakihler arasında yer alan tartışmalar, hayvanların sağlıklı ve merhametli bir biçimde kesilmesini ve kanının büyük oranda vücudundan atılmış olmasını sağlamayı ve tevhit akîdesine aykırı sapmalardan temizlenmeyi amaçlar.
Eti yenen kara hayvanları ancak fiilen veya hükmen boğazlanması halinde helâl olmaktadır. “Zebh” yani hayvanların kesimi, fıkhî yönüyle kurbanı da kapsam alanına aldığı için kurbanlıkların kesiminin de tabi olduğu usûl ve kurallar, fıkıh kitaplarında “Kitâbu’z-Zebâih” başlığı altında incelenmiştir. Eti helal olan kara hayvanlarının yenilebilmesi için dinin muteber ve meşru saydığı bir şekilde hayatlarının sonlandırılması gerekir.
Dipnotlar
[1] Bakara/29
[2] El-Mebsût,