Nebisinin haberi ile Ramazân-ı şerîften sonra kendisinde oruç tutulan en üstün ayın Muharrem ayı olduğunu bildiren Allah’a (Celle Celâluhû) sonsuz hamd olsun!
Âşûrâ günü hakkında: “Bugün Allah Te‘âlâ’nın bir kavmi affettiği gündür. Bu günü oruç ve namazla geçirin!” buyuran Efendimize sonsuz Salât-ü Selâm olsun.
İbni Receb el-Hanbelî (Rahimehullâh), Letâif’ü’l-Mearif isimli kitabında âşûrâ günü hakkında: “Bugün Allah Te‘âlâ’nın kendisinde birçok kimseyi affettiği gündür” der ve Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)den şu nakli yapar: “Eğer Ramazân-ı şerîften sonra herhangi bir gün oruç tutacaksan Muharrem ayında tut. Çünkü o ayda öyle bir gün vardır ki, Allah (Celle Celâluhû) o günde birçok kimsenin tevbesini kabul etmiştir, birçok kişinin tevbesini de kabul edecektir.”[1]
Ebû Musa el-Medinî (Rahimehullâh), senedi ile Hazreti Ali (Radıyallâhu Anh) Efendimizden rivayet ettiğine göre, âşûrâ günü, “Allah Te‘âlâ’nın, Hazreti Yunus (Aleyhisselâm)ın kavminin tevbesini kabul ettiği gündür.”[2]
Abdullah ibni Abbas (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edildiğine göre, âşûrâ günü, “Allah Te‘âlâ’nın, Hazreti Âdem (Aleyhisselâm)ın tevbesini kabul ettiği gündür.”[3]
Vehb (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilmiştir ki; Allah Teâlâ, Hazreti Musa (Aleyhisselâm)a: “Kavmine emret, Muharrem aynının ilk on gününde bana yaklaşsınlar. Onuncu gün olduğunda tevbe etmek için manevi huzuruma çıksınlar, ta ki tevbelerini kabul edeyim.” buyurmuştur.
Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) yukarıda zikredilen hadisi şerifte: “Diğer birtakım kişilerinde tevbesini bugünde kabul eder” buyurmakla o günde günahlarından Allah’a (Celle Celâluhû) tevbe eden kişilerin tevbelerinin kabul edileceğine dair ümitlendirme vardır. Böylece bugünde nasuh tevbeyi yenilemek teşvik edilmiştir.
(İmam Şafi (Rahimehullâh)ın beşinci Raşid Halifedir buyurduğu) Ömer ibni Abdilaziz (Rahimehullâh), idaresi altındaki şehirlere mektup yazarak şöyle buyurmuştur: “Babanız Âdem (Aleyhisselâm)ın dediği gibi siz de:
“ظَلَمْنَا أَنْفُسَنَا وَإِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ “
deyiniz.[4] Nuh (Aleyhisselâm) gibi:
“وَإِلَّا تَغْفِرْ لِي وَتَرْحَمْنِي أَكُنْ مِنَ الْخَاسِرِينَ”
deyiniz.[5] Musa (Aleyhisselâm) gibi:
“رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي فَاغْفِرْ لِي”
deyiniz.[6] Yunus (Aleyhisselâm) gibi:
“لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَۗ اِنّ۪ي كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَۚ”
deyiniz.[7]
Pişmanlık ve İtirafla Yapılan Tevbe Makbuldür
Günahkâr olan bir kimsenin işlediği günahtan pişman olmasıyla beraber günahını itiraf etmesi, kabullenmesi makbul bir tevbedir. Allah Te‘âlâ hazretleri şöyle buyurmuştur:
وَاٰخَرُونَ اعْتَرَفُوا بِذُنُوبِهِمْ خَلَطُوا عَمَلًا صَالِحًا وَاٰخَرَ سَيِّئًاۜ﴿
﴾عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
“Birtakım başka kullar vardır ki bazen salih ameli, bazen de kötü ameli yaparak işleri karıştırırken günahlarını itiraf ederek kabullenirler. Muhakkak ki Allah (Celle Celâluhû) onların tevbelerini kabul edecektir.”[8]
Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bir hadisi şerifinde: “Muhakkak ki kul günahını itiraf edip kabullendiğinde tevbe ederse, Allah Te‘âlâ hazretleri onun tevbesini kabul eder”[9] buyurmuştur.
Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve sellem)in kendisiyle namaza başladığı duâda şu ifadeler vardır:
“Ey Allahım! Sen benim Rabbimsin senden başka ilah yoktur. Nefsime zulüm ettim. Günahımı kabullendim. Günahımı mağfiret eyle! Günahları senden başka hiç kimse mağfiret edemez.”[10]
Efendimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Hazreti Sıddık (Radıyallâhu Anh)a namazda okuması üzere öğrettiği duâda şu kelimeler vardır:
“Ey Allah’ım muhakkak ki ben nefsime çokça ama çok zulmettim ve günahları senden başka kimse mağfiret edemez. Günahlarımı manevi katından mağfiret etmekle mağfiret eyle! Bana rahmetinle muamele eyle! Muhakkak ki ancak sen çokça günahları mağfiret eden ve kullarına çokça acıyansın!”[11]
Âşûrâ gününün fazîletleri, orucu ve diğer ibâdetleri; duâları ve zikirleri hakkında detaylı malûmata buradan ulaşabilirsiniz…
Dipnotlar
[1] Tirmizî, Savm:4
[2] Taberânî, el-Mu‘cemu’l-Kebîr, No:5538
[3] Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, 4/287.
[4] A‘râf Sûresi:23’ten.
[5] Hûd Sûresi:47’den.
[6] Kasas Sûresi:16’dan.
[7] Enbiyâ Sûresi:87’den.
[8] Tevbe Sûresi:102
[9] Buhârî, Tevhid 35; Müslim, Tövbe:29.
[10] Buhârî, Deavât, 2.
[11] Buhârî, Deavât, 16.