İslam, imkanları maddî açıdan farklılık arz eden toplum fertleri arasındaki denge unsuruna büyük bir önem atfetmiştir. Materyal düşüncenin zihinleri bir hayli işgal ettiği ve egoların ön planda tutulduğu batı toplumlarında bu dengenin dikkat-i nazara alınmadığı görülür. Halk dilinde “büyük balıkların küçüklerini yutması” şeklinde ifade edilebilecek bu durum bir toplumun çökmesi için müessir sebep olarak görülmektedir. Cenab-ı Hak kitab-ı Hakim’de ” Allah rızık hususunda bir kısmınızı diğer bir kısma karşı üstün kılmıştır.” (Nahl, 71) buyurarak insan toplumlarındaki maddî seviyeyle ilgili önemli bir gerçeği ifade buyurmuştur. Bu gerçek de şudur: İnsanlar parasal açıdan zengin ve fakir olmak üzere iki sınıfa tabidirler. Mahza Allah takdiri olduğunu söyleyebileceğimiz bu tasnif hiç şüphesiz ki bir takım maddî ve manevi hikmetlere mebnidir. Zengin ve fakir şeklinde sınıflandırdığımız toplumu oluşturan fertler arasındaki ilişkinin sağlıklı bir şekilde işlemesi tabi ki yardımlaşma ve dayanışmayla mümkün olacaktır. Bahsini yaptığımız dayanışma ve yardımlaşma İslam’daki zekat farizasına tekabül etmektedir.
Maddî ve manevi açıdan bünyesinde bir çok hikmetler barındırdığını söylediğimiz zekat kelime anlamı itibarıyla “arınma, temizlenme” gibi manalara gelir. Bu itibarla zekat hem madden hem de manen bir arınma eylemidir. Zekat verilen toplumlarda fakirlerin gönülleri başkasının malında gözü olmak, âkıbetini bilmediği bir zenginliğe tamah etmek, muhtaç olma haline isyankâr olmak, zengin komşusuna karşı su-i zan veya su-i niyet beslemek gibi her türlü vesvese ve masiyetlerden arınmış olur. Zenginler açısından bakıldığında da zekatın arınma ve temizlenme veçhesi farklı şekilllerde tezahür eder. Zekatını veren bir zenginin kalbi, nimetlerine hakkıyla şükredemediği için yaradanına karşı mahzun olan gönlünü onun emrini yerine getirmekle teselli eder. Bu da onun kalbinin hâlikıyla olan irtibatına arız olacak şüphelere karşı arı ve duru olmasını sağlar.
Malı Temizleyen İbadet Zekât
Başka bir açıdan bakıldığında zekat kişinin malında da bir tezkiye ve temizlik fiilidir. Bu manada Allah Teâlâ Peygamber (Aleyhisselam)‘e “Mallarından öyle bir sadaka al ki, kendisiyle onları iyice temizleyesin temizleyesin ve onları tamamen arındırasın” buyurmuştur. Bu ayetten de anlaşıldığı üzere zekat sadece malın kırkta bir gibi bir miktarının fakire temlik edilmesi manasını taşımamaktadır. Aksine verilen zekat, kişiyi mal sevgisinden tezkiye etmekte ve ilahî emirlerin muktazasını yerine getirememe gibi masiyetllerden berî kılmaktadır. Allah Resulu (Aleyhissalatü vesselam)’ de “Allah Teâlâ zekatı, mallarınızdan geriye kalan miktarı temizlemekten başka bir şey için farz kılmamıştır.” (Ebu Davud, Zekat, 1664) buyurmakla bu manayı teyit etmişlerdir.
Zekatın verilmemesi ilahî hikmetin mahlukat üzerindeki tecellisine engel olma anlamını taşıdığından dolayı büyük bir cürüm addedilmiştir.
Allah Azze ve Celle : “O kimseler ki altın ve gümüşü biriktirirler de onları Allah yolunda (zekat vererek) harcamazlar; işte sen onları çok acı verici pek büyük bir azapla müjdele! Üzerlerinin Cehennem ateşinde iyice kızdırılacağı ve onlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanacağı gün (onlara denilecektir ki;) “İşte bu kendi nefislerininz için saklamış olduklarınızdır. Haydi yığmakta bulşunmuş oldukarınızı tadın” (Tevbe 34-35) buyurmakla zekatını eda etmeyen zenginlere tehditte bulunmuştur. Hakeza Hazreti Ebû Bekir (Radıyallahu Anh) de Hazreti Peygamber (Aleyhissalatü vesselam)‘in vefatından sonra bir kısım insanların zekat vermemekte ısrar etmelerine karşın “Şayet Resûlüllâh’a verdikleri bir tek oğlağı bana vermeyecek olurlarsa onlarla savaşırım” (Ebû Dâvûd, Zekât, 1556) buyururarak zekatın dünya durdukça baki kalacak muhalled bir ibadet olduğuna vurgu yapmıştır.
Maksatları ve maslahatları hasebiyle ele alındığında zekat ibadetiyle ilgili söylenebilecek çok şey varsa da yazının hacmini göz önünde bulundurmamız fazlaca tafislattan bizi menetmektedir. Lakin bitirirken zekat konuyla ilgili mühim bir noktaya değinmekte fayda vardır: Yukarıdan beri izah etmeye çalıştığımız gibi teşri hikmetlerinden birisi toplumdaki ihtiyaçların izale edilmesi olan zekatın İslam fıkhında belli bir zamanı yoktur. Nisap miktarı malın ele geçmesinden tam bir yıl sonra kişiyi sorumlu haline getiren zekat ibadeti muvakkat bir vazife değildir. Onun için zekatı sadece Ramazan ayına tahsis etmek ve bunu alışkanlık haline getirmek, Ramazan dışında verilen zekatlarda bir kusur gözlemlemek İslamî bir davranış değildir. Yazının başında da belirttiğimiz üzere zekat tüm zamanların ibadetidir ve senenin bütün aylarında verilebilir.
Zekât ve Fitreleriniz İlim ve Yardımlaşma Yolunda Köprü Olsun!
Allah Te‘âlâ zekât ibadetini, dinen zengin sayılan kimseler üzerine farz kılmış ve bu emri yerine getirenlerin varlığını artıracağını beyân etmiştir. Zekât vesilesiyle, sahip olunan mal temizlenir ve bereketlenip artar. Zekât konusunda hassasiyet gösteren kimseler, Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadîs-i şerîflerde methedilmiş, Cennetin zekât kapısından özel olarak çağrılacak kimselerdir.İsmailağa Derneği olarak, talebelerin ihtiyaçlarını karşılıyor ve ihtiyaç sahiplerine aynî ve nakdî yardım sağlıyoruz. Sizler de zekât ve fitrelerinizi ilim tahsil eden talebelere ve ihtiyaç sahiplerine İsmailağa güvencesiyle ulaştırabilirsiniz. Bağışlarınız için tıklayınız…