Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Ramazân-ı Şerîf’e kavuşmak için duâ etmiş ve Ashâbı da onun yolunu takip ederek bu mübârek ayı sene içinde özlemle bekleyip kavuştuklarında da bihakkın ihyaya gayret etmiş ve ayın son günlerinde mahzun olmuşlardır.
Ramazân-ı Şerîf ayının çıkışı bir hüzün sebebidir. Zira o ay, rahmet kapılarının açıldığı, şeytanların zincire vurulduğu, sevapların katbekat katlandığı mübârek bir aydır. Ramazân-ı Şerîf ayının sona ermesi, bu ay boyunca gözetilen hassasiyetin de sona ereceği anlamına gelmez. Kâmil bir mü’min için aynı hassasiyet dâimî olmalıdır.
Şârî‘ olan Allah Te‘âlâ mü’minlere, İslâmiyet’ten önceki bayramların bâtıl olduğunu bildirerek Ramazân ve Kurban bayramlarını hediye etmiştir. Bu hakikat, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) tarafından şöyle ifade buyrulmuştur: “Allah sizin için (Nevruz ve Mihricân günleri olarak kutladığınız) o iki günü daha hayırlı iki günle, kurban ve ramazan bayramlarıyla değiştirmiştir.”[1]
Fıkıh kitaplarımızda ‘fıtır bayramı’ olarak geçen gün, gecesiyle beraber çok fazîletlidir. Bayram, bir aylık hatta üç aylarla beraber başlayan yoğun çalışma mevsiminin ardından hasat zamanı, ekilen ve biçilenlerin kaldırılarak haneye yazdırılma zamanıdır. Ramazân-ı Şerîf’in tamamlanmasının ardından önceki hayatına geri dönenlerin misali, çalışmalarını heba etmiş, uzun uğraşlar neticesinde elde ettiği mahsulü kaldırıp da hanesine götürmeden yele, sele vermiş müflis bir kimsenin misali gibidir.
Ebû Hüreyre (Radıyallâhu Anh)ın rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bu konunun ehemmiyetini ifâde sadedinde şöyle buyurmuştur: “Ramazân-ı Şerîf’in son gecesinde (oruç tutan kullar) affolunurlar. (…) Çalışan kişiye ücreti, işini bitirdiği zaman verilir.”[2]
Umûmî Af
Kadir, Beraat gecesi ve diğer mübarek gecelerde sayısız kimseler bağışlanacak ve cehennemden beraat alacaksalar da, bazı zümrelerin o gecelerdeki aftan mahrum kalacakları zikredilmiştir Bayram gecelerinde ise umûmî af söz konusudur. Ebû Hüreyre (Radıyallâhu Anh)ın rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in: “Ramazân ayının başı büyük bir rahmettir, ortası tam bir mağfirettir, sonu ise cehennemden âzâttır.”[3] şeklinde beyân buyurduğu müjde de bu umûmî affı ifade etmektedir. Bayram gecesini ihyâ edenin kalbi dünyaya bağlanıp da âhireti unutmaz. Bayram gecelerini ihyâ edenler için son nefeste îmânını muhafaza etme müjdesi vardır.
İslâm’da asıl olan ibâdetlerde devamlılıktır. Bunun önemi Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle beyân edilmiştir: “O kimseler ki: ‘Rabbimiz ancak Allah’tır!’ demişlerdir, sonra da (şirke dönmeyip bu ikrarda sebat etmişler ve farzları ihlas üzere edâ ederek) istikamet göstermişlerdir; şüphesiz melekler sürekli onlar üzerine inmektedir ki: korkmayın ve üzülmeyin, bir de siz, vaad olunmakta bulunmuş olduğunuz o cennetle müjdeleni(p sevini)n!”[4]
Bu sebeple bayram gecesini şuûrlu bir şekilde idrâk etmeli ve duâlarla, zikirlerle, Kur’ân-ı Kerîm tilâvetiyle âzamî derecede ihyâ konusunda gayretli olunmalıdır.
Dipnotlar
[1] Ebû Dâvûd, Salât, 245; Nesâî, Salâtü’l-îdeyn, 1; Ahmed İbnü Hanbel, el-Müsned, III, 103, 235, 250.
[2] Ahmed İbnü Hanbel, el-Müsned, No:7148.
[3] İbnü Ebi’d-Dünya, Fadâil-ü Şehr-i Ramazân, no:37; Hatîb, Muvazzah-u evhâmi’l-cem‘, c.2, s.49; Târih-u Bağdâd, c.4, s.333.
[4] Fussilet Sûresi:30