Bize anamızdan babamızdan çok acıyan Allah’ımız (Celle Celâluhû) daima uyanık olmamız için böyle açık açık âyetleriyle bizlere vaaz ediyor. Şimdi vaktimiz varken, tedbirlerimizi alalım. Âhiret için gerekli vazifelerimizi yoluna koyalım. Sonra özür dilemenin faydası olmadığı günde özür dileme mecburiyetinde kalmayalım. Allâh-u Te‘âlâ Hazretleri buyuruyor ki:
﴾ يَوْمَئِذٍ تُعْرَضُونَ لَا تَخْفٰى مِنْكُمْ خَافِيَةٌ ﴿
(يَوْمَئِذٍ) O gün, (تُعْرَضُونَ) (hesap için Allah’a) arz olunuyorsunuz, (لَا تَخْفٰى) gizli kalmayacak, kimden? (مِنْكُمْ) sizden, ne? (خَافِيَةٌ) gizli bir şey.
”O gün (hesap için) arz olunursunuz hiçbir şey gizli kalmaz.”[1]
Kime arz olunacaksınız, gösterileceksiniz? Sûre-i Kehf’in şu âyet-i kerîmesi bunu açıklar:
وَعُرِضُوا عَلٰى رَبِّكَ صَفًّاۜ لَقَدْ جِئْتُمُونَا كَمَا خَلَقْنَاكُمْ اَوَّلَ مَرَّةٍۘ﴿
﴾بَلْ زَعَمْتُمْ اَلَّنْ نَجْعَلَ لَكُمْ مَوْعِدًا
«”Onlar, saf halinde Rabbine arz edilmişlerdir. (Sonra onlara denilir:) Yemin olsun ki sizi ilk önce yarattığımız gibi (çıplak olarak) bize geldiniz. Belki zannettiniz ki sizin için hiç bir mevi‘d (cem olmak için vaad olunacak yer) tayin etmeyeceğiz.”»[2]
Hazreti Âişe (Radıyallâhu Anhâ) buyuruyor: “Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e sordum: ‘Yâ Resûlellâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)! İnsanlar kıyamet gününde nasıl haşrolacaklar? Buyurdu ki: ‘Çıplak ve sünnetsiz olarak.’ O zaman ben dedim: ‘Kadınlar da mı çıplak olacak?’ ‘Evet’ buyurdu. Bunun üzerine ben: ‘Ama Yâ Resûlellâh, biz kadınlar utanırız!’ deyince, ‘Yâ Âişe, iş bundan şiddetlidir, kimse kimseye bakacak durumda değildir!’ diye cevap verdi.”[3]
Gelen haberlere göre, insanlar mahşerde beş saf olacak; peygamberler, Evliyalar, Mü’minler, Kâfirler ve Münafıklar…
Mahşerde insanlar Mevlâ Te‘âlâ’ya arz olunduklarında herkesin kitabı kendi önüne koyulacak,
وَوُضِعَ الْكِتَابُ فَتَرَى الْمُجْرِم۪ينَ مُشْفِق۪ينَ مِمَّا ف۪يهِ وَيَقُولُونَ يَا وَيْلَتَنَا مَا لِهٰذَا الْكِتَابِ﴿
﴾لَا يُغَادِرُ صَغ۪يرَةً وَلَا كَب۪يرَةً اِلَّٓا اَحْصٰيهَاۚ وَوَجَدُوا مَا عَمِلُوا حَاضِرًاۜ وَلَا يَظْلِمُ رَبُّكَ اَحَدًا
“Amel defterleri önlerine konulmuştur. Artık o mücrimleri göreceksiniz ki (defterlerinde yazılı) günahlardan korkmuşlar ve şöyle diyorlar: ‘Eyvah bize! Bu deftere ne olmuş (günahlarımızdan) küçük-büyük bırakmayıp hepsini toplamış.’ Onlar, bütün yaptıklarını (defterlerinde) hazır bulmuşlardır. Senin Rabbin, hiç kimseye zulmetmez.”[4]
Cenâb-ı Hak herkesin amellerini bildiği hâlde o günde amellerin arz olunmasındaki hikmet; herkesin kendi ameline muttali olarak adalet-i ilâhiyeyi görüp bir diyeceği kalmaması içindir. Herkesin amellerini kendilerine göstermekle iyileri sevindirip, kötüleri mahcup etmektir. Allâh-u Te‘âlâ Hazretleri, gizli-aşikâr her şeyi bildirdiği için muhasebeye ihtiyacı yoktur. Nitekim Târık Sûresi’nde:
﴾يَوْمَ تُبْلَى السَّرَٓائِرُۙ﴿9﴾ فَمَا لَهُ مِنْ قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍۜ﴾ ﴿10﴿
“O günde bütün sırlar açılacak (gizli iller meydana çıkarılacak). Artık insan için ne bir kuvvet ne de bir yardımcı bulunacak.”[5] buyuruluyor.
Şimdi, dersimize gelelim, ayetimize devam edelim:
﴾فَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِيَم۪ينِه۪ فَيَقُولُ هَٓاؤُ۬مُ اقْرَؤُ۫ا كِتَابِيَهْ﴿
(فَاَمَّا مَنْ) İmdi o kimse ki, (اُو۫تِي) verildi, (كِتَابَهُ) kitabına (yani kitabı ona verildi) nasıl? (بِيَم۪ينِه۪) sağ eliyle, (فَيَقُولُ) (o zaman o adam) der, (هَٓاؤُ۬مُ) alınız, (اقْرَؤُ۫ا) okuyunuz, neyi? (كِتَابِيَهْ) kitabımı.
«Artık kime ki kitabı sağ tarafından verilmiş olur. Der ki: “Alınız kitabımı, okuyunuz.”»
Kitabı kendisine sağ tarafından verilen kimse, defterini okuduğunda kurtuluşta olduğunu bilecek. O kadar çok sevinecek, o kadar çok memnun olacak ki, bunu başkalarına bildirmek ve onları da kendi sevincine ortak etmek için akraba-i taallûkatını ve dostlarını, arkadaşlarını çağıracak. “Gelin şu defterimi birde siz okuyun, sevinin” diyecek. Öyle olduğu gün, insan için ne sevimli gündür. Y Erhâmerrâhimîn! Fazlı kereminle bizi de o kullarından eyle! Âmin!
İktibâs: Mahmud Efendi Hazretleri, Sohbetler, “29. Sohbet”, Siraç Kitabevi, İstanbul, 2010, c. 1, s. 491-493.
Dipnotlar
[1] Hakka Sûresi:18
[2] Kehf Sûresi:48
[3] Buhârî, Rikak:45
[4] Kehf Sûresi:49
[5] Târık Sûresi:9-10