Hasta ziyareti; -ister sâlih isterse fâsık olsun- hastanın hâl ve hatırını sormak, gönlünü almak ve gücü yettiğince ihtiyacını karşılamak demektir. Ancak sâlih kimselere fazla saygı duymak ve ikram etmek gerekir. Bu bakımdan hasta ziyareti sünnet-i müekkededir.
Hasta ziyareti konusunda müslüman-müslüman olmayan, dost-düşman, tanıdık-tanımadık, yakın komşu-uzak komşu herkes eşittir. Aliyyül-Kârî (Rahimehullah) sadece itikatta bidat sahibi kişilerin böyle bir hakkının olmadığını belirtir.([1]) Tabiatıyla müslümanın müslüman hastaları ziyaret etmesi bu genel hüküm içinde öncelikli ve daha büyük teşviklerle desteklenmiş bir görevdir.
Ebû Hüreyre (Radıyallahü Anh)den rivayetle Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:”Bir müslümanın diğer bir müslüman üzerinde (örf ve âdet bakımından yerine getirilmesi beklenen birçok haktan) altı hakkı vardır (ki, onlar):
(1) Ona rastladığın zaman selam ver,
(2) Seni (davete) çağırdığı zaman (davetine) katıl,
(3) Senden nasihat istediği zaman ona nasihat et,
(4) Aksırdığı zaman Allah’a hamd ederse (“el-Hamdü lillâh” derse), ona (“yerhamükAllah” diye) dua et,
(5) Hastalandığı zaman onu ziyarete git,
(6) Öldüğünde (mezara konuluncaya kadar cenazesinin) arkasından git.”([2])
Bir hastayı, bulunduğu yerleşim biriminde hiç kimse ziyaret etmez ve ihtiyaçlarını karşılamazsa orada yaşayan bütün müslümanlar bundan sorumlu olurlar. Böylelikle tıpkı aç olanı doyurmak ve esir olanı esaretten kurtarmak gibi hasta ziyareti de farz-ı kifâye hükmünü alır.
Ebû Hüreyre (Radıyallahü Anh)den rivayetle Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Allahü Teala kıyamet günü şöyle buyuracak:
—«Ey âdemoğlu! Ben hastalandım da sen beni ziyaret etmedin.»
Âdemoğlu:
—Sen âlemlerin Rabbi iken ben Seni nasıl ziyaret edebilirdim, der. Allahü Teala da:
—«Falan kulum hastalandı, ziyaretine gitmedin. Onu ziyaret etseydin, Beni(m rızamı ve hoşnutluğumu)onun yanında bulurdun. Bunu biliyor musun?
Ey âdemoğlu! Beni doyurmanı istedim; doyurmadın» buyurur. Âdemoğlu:
—Sen âlemlerin Rabbi iken ben Seni nasıl doyurabilirdim, der. Allahü Teala da:
—«Falan kulum senden yiyecek istedi, vermedin. Eğer ona yiyecek verseydin, verdiğini Benim katımda mutlaka bulacağını bilmez misin?
Ey âdemoğlu! Senden su istedim, vermedin» buyurur. Âdemoğlu:
—Ey Rabbim! Sen âlemlerin Rabbi iken ben Sana nasıl su verebilirdim, dediğinde Allahü Teala şöyle buyurur:
—«Falan kulum senden su istedi, vermedin.
Eğer ona istediğini verseydin, verdiğinin sevabını katımda bulurdun. Bunu bilmez misin?»
öAbdullah ibni Mes’ûd (Radıyallahü Anh)den rivayetle Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Zekât vermek suretiyle mallarınızı koruma altına alınız. Hastalarınızı sadaka vererek tedavi ediniz. Bela ve musibetleri dua etmekle önleyiniz.” ([4])
Hasta Ziyareti Âdâbı
Hasta ziyaret etmenin birçok âdâbı vardır. Bunlardan bir kısmını şöyle özetleyebiliriz:
(1) Kişi hastalandıktan en az üç gün sonra ziyaret edilmelidir.
Enes bin Mâlik (Radıyallahü Anh)den şöyle rivayet edilmiştir: “Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem, hastalık üzerinden) üç gün geçmeden hiç bir hastayı ziyaret etmezdi.”([5])
(2) Hastalığı basit görüp ilgisiz kalınmamalıdır.
Zeyd bin Erkâm (Radıyallahü Anh) şöyle demiştir: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) gözümdeki bir ağrı sebebi ile beni ziyaret etti.” ([6])
(3) Hasta ziyareti ibadettir. Dolayısıyla hastayı ziyaret eden kişi, büyük bir ecir ve sevap kazanır.
Ebû Hüreyre (Radıyallahü Anh)den rivayetle Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:“Kim bir hastaya veya bir din kardeşine Allah rızası için ziyarette bulunursa, bir münadî ona: “Sen ne hoş bir iş yaptın! Bu yürüyüşün ne hoştur. (Bu davranışınla) cennette bir köşk hazırladın!” der.” ([7])
(4) Ziyaret için uygun bir zaman seçilmeli, mümkünse önceden ziyarete gidileceği haber verilmeli ve mutlaka bildirilen saatte gidilmelidir.
(5) Hasta ziyaretine abdestli gidilmelidir.
Enes (Radıyallahü Anh)den rivayetle Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: “Her kim âdâbına uygun bir abdest alır ve sevabını Allah’tan umarak (Allah rızası için) müslüman bir kardeşini hasta iken ziyaret ederse, cehennemden 70 yıllık yürüme mesafesi kadar uzaklaştırılır.” ([8])
(6) Hastaya gösterilecek alâka sebebiyle ilahî rahmet ve rızaya kavuşmak mümkün olur.
Enes (Radıyallahü Anh)den rivayetle Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Hastayı ziyaret eden bir kimse, Allah’ın rahmetine dalar. Hastanın yanında oturan kimseyi de rahmet kaplar.” ([9])
(7) Hasta ziyareti günahlara keffârettir. İnsanın günahlardan arınmasına vesile olur.
Abdullah ibni Ömer (Radıyallahü Anhümâ)dan rivayetle Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:“Her kim bir hastayı ziyaret eden kimseyi Allah, 70.000 melek ile gölgelendirir. Bir ayağını kaldırırsa, Allah mutlaka ona bir hasene yazar. Bir ayağını koyarsa, Allah mutlaka bir günahını siler ve bu sebeple onu bir derece yükseltir. (Bu,) oturacağı yere oturuncaya kadar (devam eder). Oturduğu vakit de rahmet onu kaplar. Evinde varıp duracağı yere ulaşıncaya kadar bu al üzere devam eder.”([10])
(8) Din kardeşini ziyaret eden Müslüman’a melekler dua ve istiğfarda bulunur.
Hazreti Ali (Radıyallahü Anh)den rivayetle Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: “Her kim akşam vakti bir hastayı (Allah için) ziyaret ederse, onunla mutlaka 70.000 melek (yola) çıkar ve sabaha kadar onun için (Allah’tan) af dilerler. Kim de sabah vakti bir hastayı (Allah için) ziyaret ederse, onunla birlikte 70.000 melek (yola) çıkar, akşam oluncaya kadar onun için (Allah’tan) af dilerler ve (ayrıca) onun için cennette hazırlanmış meyveler vardır.” ([11])
(9) Hastalara teselli ve moral vermek, onların hal ve hatırlarını sormak onların kalbini hoşnut etmek gerekir.
Ebû Ümâme (Radıyallahü Anh)den rivayetle Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: “Hastanın eline veya alnına elinizi koyarsın ve ‘Bu sabah nasılsın?’ veya ‘Bu akşam nasılsın?’ diye sorarsın.” ([12])
Ebû Sa’îd (Radıyallahü Anh)den rivayetle Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: “Bir hastanın yanına girince, ona sağlık ve uzun ömür temennisiyle onu rahatlatın. Zira böyle yapmak onun gönlünü hoş eder.” ([13])
(10) Hastalara iyileştikten sonra Allah’a verdiği sözleri hatırlatmak gerekir.
Havvât bin Cübeyr (Radıyallahü Anh) diyor ki:
―Hastalanmıştım. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) beni ziyaret etti ve:
―”Ey Havvât! Allah sana sağlık ve âfiyet versin.” buyurdu. Ben de:
―Sana da ey Allah’ın Resûlü! dedim. (İyileştiğim de) O:
―”Ey Havvât! Allah’a verdiğin sözleri yerine getir” buyurdu. Ben de:
―Ey Allah’ın Resûlü! Ben Allah’a bir söz vermedim ki! dediğimde ise Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
―”Hayır! Bir kul ne zaman hasta olursa, mutlaka Allah ona bir hayır verir. (Allah’ın sana verdiği hayırların şükrünü yerine getirmek maksadıyla) sen de O’na verdiğin sözü yerine getir!” buyurdu. ([14])
(11) Hastalanan kimseye hastalığı sebebiyle şikayette bulunmaması hususunda tavsiye edilmelidir.
Ebû Hüreyre (Radıyallahü Anh)den rivayetle Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: “Allahü Teâlâ şöyle buyurdu: “Mü’min kuluma bir hastalık verdiğimde Beni kendisini ziyarete gelenlere şikayet etmezse onu verdiğim hastalığın esaretinden kurtarırım. Sonra etini daha hayırlı bir et, kanını daha hayırlı bir kan ile değiştiririm. Sonra da—hastalık eski günahlarına keffaret olduğu için— iyi ve kötü amellere yeniden başlar.”([15])
ö Abdullah ibni Mes’ûd (Radıyallahü Anh)den rivayetle Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:“Hastalıktan dolayı sızlayan mü’mine hayret ederim. Eğer hastalıktaki mükâfatı bilseydi, ölüp Azîz ve Celîl olan Allah’a kavuşuncaya kadar hasta kalmak isterdi.”([16])
(12) Hastalığın bir mükafat olduğuna dair nasihatte bulunmalıdır.
İbni Ata (Rahimehullah) şöyle demiştir: “Kim başına gelen fitnelerin, musibetlerin kendi kusurundan meydana geldiğini, bununla beraber Mevlâ Teâlâ’nın bunlardan birçoğunu affetmiş bulunduğunu bilmezse onun, Rabbinin kendisine olan ihsanı hakkındaki nazar ve teemmülü cidden kıttır.”
Muhammed bin Hamîd (Rahimehullah) de şöyle demiştir: “Allah, kulunu türlü türlü musibetlerle günâhlardan temizler. Tâ ki kıyamet gününde onun yükünü hafifletmiş olsun. Yoksa onun affı, rahmeti olmasaydı kul daha ilk adımda helake uğrardı.”
(13) Hastaya canının çektiği şeyler mümkün olduğunda yenmesi sağlanmalıdır.
Enes bin Mâlik (Radıyallahü Anh) şöyle rivayet etmiştir: “Resûlullah(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ziyaretine gittiği bir hastanın yanına girdi ve:
―”Bir şey canın çekiyor mu? Çörek canın çekiyor mu?” diye sordu. Hasta olan o kişi:
―”Evet!” deyince oradakiler ona çörek aradılar.” ([17])
(14) Hasta ziyaretine gidilirken sevdiği şeyler gözönünde bulundurularak bir hediye götürülmelidir ki, bu karşılıklı sevginin artmasına sebeptir.
Hediye götürürken hoşumuza gitmeyen ve sevmediğimiz şeyleri hediye etmeye kalkmamak gerekir.
Ümmü Hakîm (Radıyallahü Anhâ)dan rivayetle Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:“Birbirinize hediye verin Çünkü hediye sevgiyi katlar ve kalplerdeki kinleri giderir.” ([18])
Hediyeyi kabul ederken şu hususlar da dikkate alınmalıdır:
a) Helâl yoldan kazanıldığı bilinen hediyeyi reddetmek doğru değildir.
b) Haramdan kazanıldığı bilinen hediyeyi kabûl etmemelidir. Zîrâ haram malın zekâtı bile yoktur. Lâkin hediyeleşme sâyesinde o kişiye yaklaşmak irşâda vesîle olacaksa, o zaman hediyesini kabul edip çok muhtaç olan birine sevap beklemeksizin vermelidir.
c) Nereden kazanıldığı bilinmeyen hediye hakkında araştırma yapmaya gerek yoktur. Gönül kırmamak için kabul etmek daha münâsiptir.
(15) Hasta ziyareti hastayı rahatsız edecek derecede bir sıklıkta yapılmamalı, hastanın yanında çok uzun oturulmamalıdır.
Hazreti Ali (Radıyallahü Anh)den rivayetle Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: “Sevabı en fazla olan hasta ziyareti, kısa tutulanıdır.” ([19])
Übbî (Rahimehullah)a göre hasta dolaşmak hususunda örf ve âdete bakılır. Ziyaretten memnun kalan hasta dolaşılır. Ziyaretten hoşlanmayan hasta dolaşılmaz. Hastanın yanında kendisini rencide edecek hastalık hâli konuşulmaz.
(16) Hasta ziyaretini tekrarlamak sünnettir.
Sa’d bin Mu’az (Radıyallahü Anh), Hendek savaşı sırasında kol damarından yaralanınca, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) onu (sık sık ve daha) yakından ziyaret edebilmek için mescitte onun üstüne bir çadır kur(dur)du.”([20])
Ayrıca her türlü hastalık sebebiyle hasta ziyaret edilir. Ancak bu konuda örf ve âdeti, şahısların özel durumunu da dikkate almak lazımdır. Meselâ hasta, ziyaretten hoşlanmıyorsa, ziyaret edilmemelidir.
(17) Uzaklık ve başka sebeplerle bizzat gelip ziyaret yapılamıyorsa mektup, telgraf ve telefon gibi haberleşme araçları ile selam, sağlık ve şifa dileklerinin iletilmesi de güzel bir nezaket örneğidir. Şüphesiz bu da ziyaret yerine geçer.
(18) Hasta olan kişiden dua istenmelidir.
öEnes (Radıyallahü Anh)den rivayetle Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: “Hastaları ziyaret ediniz; dua etmelerini isteyiniz. Şüphesiz hastanın duası makbul, günahları da affedilmiştir.” ([21])
ö Abdullah ibni Abbâs (Radıyallahü Anhümâ)dan rivayetle Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: “Hastanın iyileşinceye kadar duası geri çevrilmez.” ([22])
(19) Hasta olan kişi de kendisine dua etmelidir.
ö Kutbe bin Mâlik (Radıyallahü Anh)den rivayetle Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:“Allah’ım, kötü huylardan, kötü işlerden, kötü arzulardan ve kötü hastalıklardan Sana sığınırım.” ([23])
öSa’d bin Mâlik (Radıyallahü Anh)den rivayetle Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Eğer bir müslüman hasta iken 40 defa (Hazreti Yûnus’un duası olan):
لَا اِلٰهَ اِلَّا اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنّ۪ى كُنْتَ مِنَ الظَّالِم۪ينَ
“Sen’den başka hiçbir ilah yoktur. (Haksız yere bir kuluna bela vermekten ve beni kurtarmak dahil herhangi bir şey den aciz kalkmaktan) tenzih ederim. Gerçekten de ben (nefsine yazık eden) zâlimlerden oldum” söyleyerek dua eder de, o hastalığında ölürse, ona şehit ecri verilir. Şayet şifa bulursa, bütün günahları bağışlanmış olur.”([24])
[1] Ali el-Kârî, Mirkâtül-Mefâtih, 4/6
[2] Buhârî, Cenâiz, 2; Müslim, Selâm, 4; Nesâî, Cenâiz, 52; İbni Mâce, Cenâiz, 1; Tirmizî, Edeb, 1; Ahmed bin Hanbel, el-Müsned, 2/540
[3] Müslim, Birr, 43
[4] Beyhakî, Şü‘abül-İmân, 3557; Taberânî, Mu‘cemül-Kebîr, 10/157; Suyûtî, Câmi‘ussağîr, 3/387, no. 3728; Ebû Nu‘aym, Hilyetül-Evliyâ, 2/104
[5] İbni Mâce, Cenâiz, 1, (1437)
[6]Ebû Dâvud, Cenâiz, 5; Ahmed bin Hanbel, el-Müsned, 4/61, 375
Göz ağrısı korkutucu bir ağır hastalık olmadığı halde Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)in ziyaret ettiği düşünülmelidir. Baş ağrısı da bu sınıftan mütâlaa edebiliriz. Buradaki asıl maksat, müslümanların derdi ile derlenip, tek vücut olmaktır.
[7] Tirmizî, Birr, 64, (2008); İbni Mâce, Cenâiz, 2, (1443)
[8]Ebû Dâvud, Cenâiz, 7, (3097)
[9]Ahmed, Müsned, 3/174, 255; Taberânî, el-Kebîr, 8/80; Heysemî, Mecme‘uzzevâid, 2/301
[10] Heysemî, Mecme‘uzzevâid, 2/299
[11]Ebû Dâvud, Cenâiz, 3, (3098); Tirmizî, Cenâiz, 2, (969); İbni Mâce, Cenâiz, 2, (1442); Ahmed bin Hanbel, el-Müsned, 1/91, 118, 121, 229
[12] İbni Sünnî, Amelül-Yevm vel-Leyl, no. 549
[13] Tirmizî, Tıbb, 35, (2088)
[14] İbni Sünnî, Amelül-Yevm vel-Leyl, no. 563
[15] Süyûtî, Câmi’ussağîr, 4/494, no. 6061; Beyhakî, Şü’abül-İmân
[16] Hattâb es-Sübkî, Menhel, 8/219; Süyûtî, Câmi’ussağîr, 4/304, no. 5388
[17] İbni Mâce, Cenâiz, 1, (1440)
[18] Mâlik, Muvatta’, Hüsnül-Hulk, 16; Buhârî, Edebül-Müfred, 594; Münâvî, 3/271
[19]Süyûtî, Câmi’ussağîr, 2/3, no. 1181
[20] Buhârî, Megâzî, 30; Müslim, Cihâd, 65; Ebû Dâvud, Cenâiz, 4; Nesâî, Mesâcid, 18; Ahmed bin Hanbel, el-Müsned, 3/313, 386, 6/56
[21]Taberânî, Mu’cemül-Evsât, 6027;Heysemî, Mecme‘uzzevâid, 2/298
[22] Münzirî, Tergîb ve Terhîb, 5100
[23] Ebû Dâvud, De’avât, 126
[24]Hâkim, el-Müstedrek, 1/506