Vakıflar, İslâm medeniyetinin en önemli unsurlarından biridir. İnsan davranışlarını gerektiğinde sınırlayıp gerektiği oranda hürriyete kavuşturan, yer yer gruplaşma veya bölünmelere yol açıp sürekli değişme ve gelişme halinde olan, sosyal teşkilatlar ve ilişkiler ağı şeklinde bir irtibatla bağlanan toplum, medeniyet tasavvurunun da en küçük yapı taşıdır. Sosyal ilişkiler, fertler halinde bulunan insanları toplum haline getiren aslî olgudur.
İnsan, yaratılışı itibariyle sosyal ilişkilere muhtaç bir varlık olmasından mütevellit, gerek günlük hayat içerisinde, gerekse de iş kollarında dayanışmayı, vazgeçilmez bir hayat fonksiyonu haline getirmiştir. Köylerde iş kotarırken yardımlaşma esasına dayalı imece usulü, esnafların birbirlerinin ticaret ürünlerini pazarlama ve kullanma ya da değiştirme noktasında hissettikleri ihtiyaca binaen kurdukları fon tarzı yardımlaşma kurumları ve kooperatifler bu kapsamdadır.
İslâm’ın ilk yıllarından beridir var olan vakıf olgusu, dört halife dönemi ve sonra kurulan devletler aracılığıyla kesintisiz sürdürülmüş, özellikle de Selçuklu ve Osmanlı ecdadımız dönemlerinde devletin bekası ve milletin bütünlüğü konusunda mühim bir teşkilat vasfıyla temayüz etmiştir.
‘Karşılıksız iyilik etme’, çoğu zaman yardım alanın, yardım verenin kimliğinden haberdar olmayacağı şekilde, yardım edeni riyadan, yardım edileni de mahcubiyetten koruma gibi temel prensipleri, vakfın temel kuruluş ve işleyiş esaslarını oluşturmaktadır. “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olan; malın en hayırlısı Allah (Celle Celâluhû) yolunda harcanan (vakfedilen); vakfın en hayırlısı da insanların ihtiyaçlarını karşılayandır” düsturu doğrultusunda bu müesseseler, ümmetin en güçsüz zamanlarında bile varlığını yitirmemiştir.
İstismarı Önleyip Adaleti Sağlama
Sosyal yardım ve sosyal hizmet alanı maatteessüf en çok istismar edilen alanlardan birisidir. Gerek kurumlar içerisinde vazifesini kötüye kullananlar eliyle, gerekse de müesseseleri yönetenlerin hâlis niyetlerini kullanma yönüyle bu istismar konusu hayli gündeme gelmektedir. Bu istismarı en aza indirebilmek ve sosyal yardımı adaletli bir şekilde sağlayabilmek ancak kurumsal yapılanmalarla mümkün olabilecektir. Vakıflar bu kurumsal yapılarıyla bu alanda adaleti tesis edip istismarı en aza indirebilecek müesseseler olmaktadır.
Sosyal huzur ve sükûn, bu faaliyetlerin oluşturduğu zeminde yükselecek, bu duygu ve düşünce boyutu nesiller boyunca aktarıldıkça geleneksel ve muhkem bir kuruma dönüşecektir. Vakıflar ayrıca devlet-halk münasebetini verimli bir şekilde sağlayabilmenin de önemli vasıtalarından biridir.
Hayvanları da Kapsayan Yüce Bir Medeniyet
İslâmiyet, insanların şahsî ve toplumsal hayatını düzenlediği kadar onların dünya, doğa ve hayvanlarla olan münasebetini de düzenlemektedir. İslâm medeniyetinin bu hakikati esas alarak hayvan haklarına riayet etmesi ve çevreyi koruyup güvence altına alması, bugün dahi ulaşılması son derece güç gözüken, yüksek bir insanlık seviyesini işaret etmektedir. Bu hizmet anlayışı aynı zamanda, evrensel olan ve insanların özlemini çektiği ve günümüzde uygulamasına pek de şahit olmadığı bir değerler tasavvurunun ifadesi olmaktadır.
Hayvanları korumak maksadıyla kurulmuş olan mer’a vakıfları bu anlamda en güzel örnektir. Bu vakıflar yoluyla gerek hayvanların barınıp beslenebileceği alanlar düzenlenmekte, gerekse de onların hayatlarını idame etmesi noktasında gereken çalışmaların yapılması sağlanmaktadır. Medeniyet, istisnasız her alanda tezahür eden yüce bir olgudur. Mimaride kuş yuvası, hayvanların yiyip içmesi için yapılmış imaretler olarak karşımıza çıkan bu ulvî hissiyat, toplumsal müessese söz konusu olduğunda hayvan haklarını ve onların hayatının idamesini sağlayan vakıflar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tarihin Kayda Geçirilmesi Konusundaki Ehemmiyeti
Tarihî bilginin aktarımı, şifahi ve yazılı olarak gerçekleşmektedir. Bazı tarihî kesitlerin aydınlatılmasında yazılı belgeler ve somut deliller ciddi önem taşımaktadır. Vakıf müessesesinin sosyal boyutunun yanında bir başka önemli fonksiyonu da, tarihin kayda geçirilmesi konusundaki ehemmiyetidir. Bilhassa İslâm toplumuna ait tarihî bilgilerin önemli bir kısmı ve hassaten belgelere dayanan bilgiler, vakıfların bünyelerinde kaydedilmiş olan evrak ve yazılı verilere dayanmaktadır. Vakfiyeler, başlı başına mühim bir tarihî değer taşımakta, kaleme alınıp asıldığı dönemin tarihî şartlarının şahidi olarak günümüze ışık tutmaktadır. Vakıf hizmetleri kapsamında kaydedilen bilgiler ve vakıfla münasebeti olan kişi ve cemaatlere ait veriler, bu alandaki en önemli bilgi kaynaklarının başında gelmektedir.
Vakıf Anlayışını Topluma Aşılamanın Lüzumu
Vakıfların sosyal yardımda bulunmak, eserleri ve hissî olguları yaşatmak gibi temel gayelerinin yanında, bu müesseselerin amaç ve ehemmiyetini topluma ulaştırma gibi bir vasfı da vardır. Vakıfların yaşaması, kendilerini destekleyen ve yönetimini sağlayan insanların varlığına bağlıdır. Bu sebeple, vakıf anlayışının insanlara ulaştırılması ve böylece insanların bu tür faaliyetlere müdahil olup destek vermesi, müessesenin devamı için hayati önem taşımaktadır. Vakıf müessesesinin devamını sağlanması konusunda elzem olan toplumun vakıf bilincine erişmesi de yine vakıflar yoluyla sağlanmaktadır.
Hülasa vakıf müessesesinin yaşaması ve yaşatılması, bütün toplumun önemli vazifelerinden biri olarak telakki edilmeli, her şeyden evvel topluma bu bilincin aşılanması konusu vakıfların temel vazifelerinden biri olarak görülmelidir. Ümmetin tarih boyunca kurduğu en önemli ve en gelişmiş sivil müesseselerin vakıflar olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
Burada; vakıf müessesesinin, İslâm medeniyeti açısından önemine temas edilmiştir. Vakfın mahiyeti ve fıkhî açıdan değerlendirilmesiyle ilgili detaylı malumat için tıklayınız.