Merhamet, insanlara iyi davranmak, sevgi ve şefkat göstermek, haklarına saygılı olmak, haksızlık ve kötülük yapmaktan sakınmak, hata ve kusurları affetmektir. Mevla Teâlâ Hazretleri yaratılışta fıtratımıza koyduğu bu duyguyu ilke edinmeyi bir ayeti kerime ile şöyle emir buyurmuşlardır: “Sonra iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar amel defteri sağdan verilecek olan kimselerdir.”[1] Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz ümmetini bu hususta çok teşvik etmiş ve buna riâyet etmelerini talep etmiştir. Tabi bu merhamet insanlarla sınırlı kalmayıp tüm canlıya karşı olmalıdır. Bu hususta Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “Rahmân, merhamet edenlere merhamet eder. Yeryüzündekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin.”[2] Buyurmuşlardır. Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ümmetinin her daim merhametli olması gerektiğini vurgularken kendi de en üst safhada bu hasleti yaşıyordu. O en azılı düşmanlarına bile merhamet sahibiydi. Yine bir hadis-i şerifte “İnsanlara merhamet etmeyene Allâh merhamet etmez.”[3] buyurmuştur. İnsanlara merhamet hususunda ümmet olarak sınıfta kalmış durumdayız. İnsanlara karşı merhamet duygularımızı arttırmadıkça, insanları affetmedikçe Mevla Teâlâ’nın rahmeti üzerimize tecelli etmez. Özellikle yozlaşmaya başlamış aile kurumumuzda kaybolan merhamet duygusunu birkaç başlık altında inceleyebiliriz.
Anne Babaya Merhamet
Allâh Teâlâ’nın emirlerine bakıldığında bazı ayetlerde kendine ibadetten sonra anne babaya iyilik yapılmasını emrettiği görülüyor. Buradan da anlaşılacağı üzere anne babanın hakkı ödenmez ve her daim onların hizmetinde bulunmamız gerekir. İnsanın bu dünyaya gelmesine vesile olan anne-babası, onun büyüyüp yetişmesi, eğitimi, evliliği ve sonrasında da her sıkıştığında yardım etmesi hasebiyle borçları ödenmeyecek konumdadırlar. Din-i Mübin’i İslâm insana anne-babasıyla iyi geçinmeyi, onların hatırını saymayı ve haklarını korumayı emreder. Biz iyilik ve ihsanımızı, bir çift tatlı sözümüzü ve güler yüzümüzü, saygı ve hoşgörümüzü anne-babamızdan esirgemeyelim ki Cenab-ı Hakk’ta ahirette bizlere merhamet etsin.
Çocuklara Merhamet
Hayatımızın her alanında rehberimiz olan Peygamber (Aleyhisselâm) çocuklara merhamet hususunda da eşsiz bir örnek olarak ümmetinin önündedir. Onun engin merhametinde çocuklara da eşsiz yer verilmişti. Çocuklara karşı merhametli olunması hususunda çok sayıda uyarıları vardır. Çünkü çocukluk dönemi insanın en çok yardıma, merhamete ihtiyaç duyduğu vakittir. Kur’an’ın ifadesiyle gözlerimizin nuru, kalplerimizin süruru olan çocuklarımız, Yüce Rabbimizin bizler için bir lütfudur. Bütün nimetler gibi, onlar da Allah’ın bizlere birer emanetidir. Her şeyden önce bu emaneti şefkat ve merhametle büyütmemiz gerekir. Zira Efendimizin çocuklara yaklaşımı böyleydi. Ümmeti olarak bize düşen de hem kendi çocuklarımıza hem de dışarıdaki çocuklara karşı merhamet sahibi olmaktır.
Akrabaya Merhamet
Akrabaya merhamette, onu koruyup gözetmekte bir müslümanın boynuna borçtur. Yüce Mevla Kur’ân-ı Kerim’de “Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardımı emreder. Çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. Allah, düşünüp yerine getiresiniz diye size öğüt verir.”[4] buyurmuştur. Akrabaya merhamet; onları ziyaret etmek, iyi ve kötü günlerinde yanlarında olmak, onlarla irtibatı kesmemek, hal ve hatırlarını sormak ile olacaktır.
Son olarak insan her şeyden ziyâde, dinî ve dünyevi meselelerde kendisini yetiştiren ailesine karşı son derece merhametli, edepli ve hürmetkâr olmalıdır. Çünkü ana-babası kişinin bu dünyaya gelmesine vesiledir. Çocuklar kişinin göz aydınlığıdır ve akrabalar kişinin en zor zamanlarında yanında olanlardır. Nitekim Allâh-u Teâlâ Hucurât sûresinin 10. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır: “Mü’minler ancak kardeştirler; öyle ise o iki kardeşinizin arasını düzeltin ve Allah’tan sakının ki merhamet olunasınız!”[5] bu ayetten de anlaşılacağı üzere mü’minlerin kardeş olduğu ve bu doğrultuda kişinin mutlaka kardeşine karşı merhametli olması gerektiği sonunda ise Allâh’ın merhametine mazhar olabileceği müjdesi veriliyor. Cenâb-ı Hakk cümlemizi merhamet sahibi eylesin.
Dipnotlar
[1] (Beled Sûresi, 17.18)
[2] (Ebû Dâvûd, Edeb, 66/231.)
[3] (Buhârî, Tevhid, 2/165)
[4] (Nahl Sûresi, 90.)
[5] (Hucurât Sûresi, 10.)