Sünnet-i Seniyyeyi âhir zamanda yaşama ve yaşatma konusunda Mahmud Efendi Hazretlerinin rehberliğinde müstesna bir merkeze dönüşmüş olan İsmailağa Camii, bu gece Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in vilâdetini, yoğun manevî iklim altında ihyâ etmek isteyenlerin rağbetle teveccüh gösterdiği bir sohbet meclisine dönüştü.
Cami-i Şerîfi merkezine alan dernek, mübârek gecenin arefesinde müştemilâtıyla beraber, sunulacak ikrâm ve tertip edilecek özel sohbete hazırlandı. Aşevimizde, geceye iştirak edecek olan cemaat ve muhibbâna sunulmak üzere özel yemekler pişirildi, tatlılar yapıldı.
Mübârek gece, Nakşibendî tarîkatımızın erkânından olan Hatm-i Şerîf ile karşılandı. Mevlid-i Nebî’nin sene-i devriyesinde akşam namazı, kalabalık bir cemaatle edâ edildi. Ardından, aşevimizin çeşitli ikrâmları başta yemekhanemiz olmak üzere dernek binamızın her katında kurulan sofralarda hep birlikte tadıldı ve toplu hâlde duâda bulunuldu.
Edâ edilen Yatsı namazını müteakip, camimizin İmam-Hatibi Salih Topçu Hoca Efendinin Mevlid Gecesi özel sohbetinden istifade ettik.
Allah Teâlâ: “De ki; Allâh’ın fazlı ve rahmetiyle, işte yalnız onunla ferahlansınlar.” (Yûnus Sûresi:58) buyurmuştur. ‘Mevlid-i Nebî’yi ihyâ etmek, bu âyet-i kerimenin hitabına uygun bir şekilde, ‘âlemlere rahmet’ olarak gönderilmiş olan Hazreti Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)le ferahlanmaktır.
Mevlid Gecesinin Ehemmiyetine Dair Hatırlatmalar
Kur’ân-ı Kerîm’de Hazreti Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ümmetine düşkünlüğünü beyan sadedinde şöyle buyrulmaktadır: “(Ey insanlar!) Andolsun ki; elbette muhakkak size (meleklerden ve cinlerden değil de, anlaşıp uymanız kolay olsun diye) kendi nefislerinizden (sizin gibi bir beşer) olan pek değerli bir Rasûl gelmiştir ki, sıkıntıya uğramanız ona çok ağırdır, siz(in iman etmenize ve tüm işlerinizin yoluna girmesin)e karşı çok düşkündür ve inananlara çok esirgeyicidir; pek acıyıcıdır!”[1]
Âyet-i kerîmenin hitabından da anlaşılacağı üzere, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ümmetine yüksek derecede merhametlidir. Nakletmiş olduğumuz âyet-i kerîmede Allah Te‘âlâ’nın isimlerinden iki ism-i şerîfin Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e nispet edilmiş olmasında da büyük bir incelik vardır. Bu incelik şöyle açıklanmıştır:
“Bu âyet-i kerîmede Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in itaatkâr mü’minlere karşı çok esirgeyici, günahkâr Müslümanlara ise çok acıyıcı olduğu açıklanmıştır. Hasen ibni Fadl (Rahimehullâh) bu âyet-i kerîmenin tefsirinde: ‘Allâh-u Te‘âlâ peygamberlerinden hiçbirine Kendi isimlerinden iki ismi birlikte vermemiştir. Ancak bu âyet-i kerîmede Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e Raûf ve Rahîm isimlerini vermiştir. Nitekim (Hac Sûresi’nin 65. Âyet-i kerîmesinde) Kendisi hakkında: «Şüphesiz ki Allâh(-u Te‘âlâ) insanlara karşı elbette Raûf’tur, Rahîm’dir!» buyurmaktadır.’ şeklinde bir îzâhta bulunmuştur.”[2]
Mü’minlerin Amelleri Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e Arz Olunur
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) risâlet vazifesini îfâ ettikten sonra, beşerliğinin icabı olarak vefat etmiştir. Buna mukabil, mü’minlerle olan irtibatı kesilmiş değildir. Nitekim bu konuya delâlet eden hadîs-i şerîflerinden birinde şöyle buyurmuştur:
“Benim hayatım sizin için hayırlıdır; ben sizinle konuşurum, siz de benimle konuşursunuz. Ölümüm de sizin için hayırlıdır; amelleriniz bana sunulur, hayr gördüğüm zaman Allah’a hamd eder, şer gördüğüm zaman ise sizin için istiğfar ederim.”[3]
Mü’minlerin getireceği salevât-ı şerîfelerin Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e ulaştığı gerçeği de hadîs-i şerîflerde açıkça beyan edilmiştir: “Her kim bana selâm verirse, Allah ruhumu bedenime iade eder ve muhakkak onun selâmına mukabele ederim.”[4]
Bu durum, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in yaratılış hakikatiyle yakından ilgilidir. Büyük Şeyh Efendi Mustafa İsmet Ğarîbullâh (Kuddise Sirruhû), konunun bu alâkasını şu beyitleriyle veciz şekilde ifade buyurmuştur:
“Muhabbet eyledi cümle kemâli, Sıfat ve Esmâ-i Celâliyle Cemâlî,
Göre Hak bir hakikatte meâli, Ola mir’ât bulunsun tâ visâlî,
Bidâyetten geçip Hakk’a gidelim, Cemâli bâ kemâle seyr idelim.”
Mürşidimiz Mahmud Efendi Hazretleri bu beyitleri şu şekilde îzâh etmişlerdir:
“Mevlâ Te‘âlâ evvelâ bütün kemalâtını kendi kendine gördü, ondan sonra sevdi ki, bütün kemalâtını baş ayna olan Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)de göre, göstere ve O’nunla kullarını kendine kavuştura.
Mevlâ Te‘alâ, evvelâ kendi Zâtında, kendi Zâtını görmek için tecelli kıldı. Bütün kemallerini, sıfatlarını, isimlerini kendi kendinde gördü. Sonra, kendinde görmüş olduğu kemallerini, sıfatlarını, isimlerini, cemalini ve celâlini bir hakikatte görmeyi sevdi.
O hakikat, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in hakikatidir.
Mevlâ Te‘âlâ kendine Resûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i ayna yaptı.
İnsan bir aynaya baktığı zaman kendisini o aynada görür. Kaşlarını, gözlerini, kirpiklerini hatta yüzündeki küçük bir tüyü dahi görür. İşte Mevlâ Te‘âlâ, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i kendisine ayna yaptı. Onda kendisini gördüğü gibi kendisini görmek isteyenlere de onu ayna yaptı. Tâ ki ona bakan, kendisine vâsıl olsun…”[5]
Unutmamalı ki, geceyi ihyâ etmenin en azı, Yatsı ve Sabah namazlarını cemaatle kılmaktır. Bununla beraber, camilerde tertip edilen sohbet meclislerine iştirakin ardından geceyi ihyâya evlerimizde de devam etmek; namaz, salevât-ı şerîfe, tevbe-istiğfâr, zikir, Kur’ân-ı Kerîm tilâveti ve duâ ile meşgul olmak büyük ecir ve mükâfata ulaşmaya vesile olacaktır.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), doğduğu günde oruç tutmayı tavsiye buyurduğundan bu gecenin gündüzünü oruçlu geçirmek de mevlid-i Nebî’yi ihyâ konusunda Sünnet-i Nebeviyye’nin ruhuna uygun bir amel olacaktır.
Yapacağınız ibadet, taat ve duâlarınızın makbuliyetini diler, bu geceyi, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in bihakkın anlaşılması ve sünnet-i seniyyenin öneminin kavranması konusunda bir dönüm noktası kılmasını Cenâb-ı Hak’tan niyâz ederiz.
Fotoğraflar
Dipnotlar
[1] Tevbe Sûresi:128
[2] Mahmud Efendi Hazretleri, Kur’ân-ı Mecîd ve Tefsirli Meâl-i Âlî’si, Tevbe Sûresi 128. âyet-i kerîme tefsirli meâli.
[3] Heysemî, Mecma‘u’z-Zevâid, c. 6, s. 94, No. 14250.
[4] Ebû Dâvûd, Menâsik, 96, No. 2041.
[5] Mahmud Efendi Hazretler, Risâle-i Kudsiyye Şerh ve Îzâhı, Ahıska Yayınevi, İstanbul, 2014, 5. Baskı, c. 1, s. 185-186.