Kur’ân-ı Hakîm’e baktığımızda sihr ile ilgili en bilinen âyet-i kerime Hârût ve Mârût kıssasının anlatıldığı âyet-i kerimelerdir. Cenâb-ı Hakk ilgili âyet-i kerimelerde meâlen şöyle buyurmaktadır: O (Yahûdî ola)nlar (Allâh Teâlâ’nın kitabını arkalarına atıp) Süleymân’ın mülkü (ve hükümrânlığı dönemi)nde şeytanların art arda okumakta oldukları (sihir ve büyü kitapları)na iyice uymuşturlar. Süleymân (büyüyle uğraşıp) kâfir olmamıştır velâkin o şeytanlar (bu sihri ilim hâlinde derleyip, kötü yolda kullanarak) kâfir olmuşturlar ki onlar insanlara sihri ve Bâbil’deki iki meleğe; Hârût ile Mârut’a (sihir nâmına) indirilmiş olan şeyi öğretiyorlardı. Hâlbuki o ikisi (kendilerinden bu ilmi öğrenmek isteyenlere): “Biz ancak bir fitne (ve imtihan vesîlesi)yiz. Öyleyse sen (bu büyüyü öğrenip, helâl olduğu inancıyla uygulayarak) kâfir olma” demedikçe hiçbir kimseye (sihir nâmına bir şey) öğretmiyorlardı. Yine de o (insa)nlar kişiyle eşinin arasını kendisiyle ayıracakları (büyü gibi) şeyleri o ikisinden öğreniyorlardı. Oysa o (büyü yapa)nlar Allâh’ın izni olmaksızın, on(ca yaptıkları büyü ve efs)unla hiçbir kimseye aslâ zarar verici kişiler değildirler. Böylece o (tenbihlere aldırış etmeyen insa)nlar kendilerine fayda vermeyecek, üstelik onlara zarar verecek şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun ki; elbette (bunu yapan Yahûdîler şunu) kesinlikle bilmişlerdi ki, (Allâh’ın Kitab’ını bırakıp da) onu(n yasak ettiği büyüyü) kim satın almışsa, âhirette o kişi için elbette hiçbir nasip yoktur. Yemin olsun ki; karşılığında canlarını sattıkları o şey elbette ne kötü olmuştur. Eğer (büyüyü öğrenip uygulamanın fenâlığını ve çarpılacakları cezânın gerçek yüzünü) bilmekte bulunmuş olsaydılar (kesinlikle ondan vazgeçerlerdi).[1] Diğer bir âyet-i kerimede ise Müslümanlara sihirbazların/büyücülerin şerrinden Allah’a sığınmaları öğretilmiştir: “Hem o (iplere attıkları) düğümler içerisine tükürükle üfleyen (büyücü) kadınların/üfleyen (büyücü) canların/ toplumların/ şerrinden Allâh’a sığınırım”[2]
Hazreti Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e Yapılan Sihir
Sünnet’te de büyü/sihir çokça zikredilmiştir. Mesela bizzat Hazreti Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e bir Yahudi tarafından büyü/sihir yapılmış olmasıdır. Rivâyet şu şekildedir: “Benî Züreyk Yahudîlerinden Lebid b. el-A’sam tarafından Hazreti Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e sihir yapıldı. Öyle ki, Rasulullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) yapmadığı bir şeyi yaptım vehmine düşüyordu. Bir gün benim yanımda iken Allâh’a dua etti, sonra tekrar dua etti. Ve dedi ki: “Ey Aişe, hissettin mi, sorduğum husustâ Allah bânâ fetvâ verdi?” “Hangi hususta Ey Allah’ın Resülü?” dedim. “İki kişi bana gelip, biri başucumda, diğeri de ayak tarafımda oturdu. Biri diğerine: “Bu zâtın rahâtsızlığı nedir?” dedi. Öbürü: “Büyüdür!” dedi. Önceki tekrar sordu: “Kim büyüledi?” Diğeri: “Lebîd İbnu’l-Asâm adındaki Benî Züreykli bir Yahudî.” diye cevap verdi. Öbürü: “Büyüyü neye yaptı?” dedi. Arkadâşı: “Bir târâkla saç döküntüsüne ve bir de erkek hurmâ tomurcuğunun içine!” cevabını verdi. Diğeri: “Pekalâ, şimdi nerede?” diye sordu. Arkâdaşı: “Zervân kuyusunda!” cevâbını verdi.” Bunun üzerine Rasulullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ashâbından (Radıyallâhu Anhüm Ecmaîn) bir grupla birlikte kuyuya gitti, ona baktı, kuyunun üzerinde bir hurma vardı. Sonra benim yanıma dönüp: “Ey Aişe! Allah’a yemin olsun, kuyunun suyu sanki kına ıslatılmış gibi (bulanık) ve (o kuyu iIe sulanan) hurmâ ağaçlarının başları da sanki şeytanların başları gibiydi!” dedi. Ben: “Ey Allah’ın Resülü! Onu (kuyudan) çıkardın mı?” diye sordum. “Hayır” dedi ve ilave etti: “Bana gelince, Allah bana âfiyet lutfetti ve şifa verdi. Ben ondan halka bir şer gelmesine sebep olmaktan korktum!” [3] Rivayetlere göre altı ay kadar sürdüğü anlaşılan büyünün etkisinden Allah’ın izniyle kurtulmuş, iki meleğin -bir rivayete göre Cebrâîl (Alehisselâm) ve Mikâil (Alehisselâm)ın- bildirmesiyle büyüde kullanılan tarak ve saç telinin atıldığı kuyuyu bularak kapattırmıştır.
Sihirden/Büyü Büyük Günahlardandır
Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) büyünün ne kadar kötü ve büyük bir günah olduğu hakkında şöyle buyurmuşlardır: “İnsanı helâke sürükleyen yedi şeyden sakınınız!” Ashâb-ı kirâm: “Ey Allah’ın Rasûlü, onlar nelerdir?” diye sordular. Hazreti Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle cevap verdi: “Allah’a şirk koşmak, sihir ve büyü yapmak, -dînî bir ceza ile usûlünce öldürülen müstesna- Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı bir insanı katletmek, faiz yemek, yetim malı yemek, düşmana hücum sırasında harpten kaçmak, hiçbir şeyden haberi olmayan iffetli müslüman kadınlara zina iftirasında bulunmak.” [4] Bu hadîs-i şerifte ifade edildiği üzere sihir ve büyü yapmak da haram kılınmış olan helâk edici büyük günahlardandır. Büyük günahlar da dünyada cezalandırılmanın, âhirette de neûzübillah cehenneme girme sebebidir. Hazreti Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) başka bir hadis-i şerifinde ise şöyle buyurmuşlardır: “Kim bir düğüm atar ve ona üfürürse sihir yapmış olur. Kim de sihir yaparsa şirke düşer. Kim (fayda umarak hayvan tırnağı, nazarlık gibi câhiliye âdetlerinden) bir şeyi (herhangi bir yere) asarsa, o astığı şeye havâle edilir (Allah’ın yardımından mahrûm bırakılır).”[5] Sihir ve büyü ile uğraşmak, yaptırmak veya teşebbüs etmenin âhirette nelere sebebiyet vereceği, ayrıca dünyada da o umduğu şeye havale edilip Cenâb-ı Hakk’ın rahmetinden mahrum kalacağı Allah Rasûlü (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) tarafından ifade edilmişken bu işlerle uğraşmak bir Müslümanın ne îmânı ne de aklıyla hiçbir şekilde bağdaşmayan bir tavırdır.
Sihir/Büyü Aileleri Perişan Eder
Sihrin aile üzerinde de büyük tahrîbatı olabilmektedir. Erkek ile eşinin arasını sihir yoluyla açan ve kuvvetli bulunan aile bağlarını koparanlar, diğer insanlara daha büyük zarar verebilirler. Yapanın ve yaptıran hem kendi tıynetlerini hem de toplumun ahlâkını bozan sihir ve büyünün her çeşidinden Cenâb-ı Hakk’a (Celle Celâlühû) sığınmalıyız. Bu kimseler komşuların ve arkadaşların arasını bozmak için çeşitli bozgunculuklar yapıp halkı birbirine düşürürler.
Kendilerine büyü yapılmış insanların bunun tesirinden kurtulmak için, bu işi meslek edinmiş samîmiyetsiz kimselere gitmeleri ve onlara müracaat etmeleri de asla doğru değildir. Her şeyden evvel Allah’a sığınmak, ibadet ve dua etmek ve yoksul kimselere bol bol sadaka vermek gerekir. Âlim, takvâ sahibi ve güvenilir bir kimse, sihir yapılan insanlara yardımcı oluyorsa ondan istifade etmek de mümkündür. Cenâb-ı Hakk (Celle Celâlühû) nefsimizi, neslimizi ve toplumumuzu bu gibi şeytan yollarından muhafaza buyursun. Her birerlerimizi takvâ üzere eylesin. Amîn Yâ Muîn…
Dipnotlar
[1] Bakara Sûresi, 102.
[2] Felâk Sûresi, 4.
[3] Buhârî, Tıbb, 47, 49, 50; Cizye, 14, Edeb, 56; Bed’ul-Halk, 11; Müslim, Selâm, 43.
[4] Buhârî, Vasâyâ, 23; Tıb, 48; Hudûd, 44; Müslim, Îmân, 145.
[5] Nesâî, Tahrîmü’d-Dem, 19.