Bizleri kendisine hediye olarak sunacağımız kurbanlarımızla zatına yakınlaştıran Cenâb-ı Hakk’a nihayetsiz hamd ü senalar, Rabbimize en büyük yakınlık vesilemiz efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) hazretlerine hadsiz salat ü selâmlar olsun.
Kurban Bayramımız ve keseceğimiz her kurbanımız Rabbimizle aramızdaki perdelerin kalkmasına, Âlemlerin Rabbi’ne adım adım yaklaşmamıza vesile olsun diyor, bayramınızı can-ı gönülden tebrik ediyoruz.
İlk Kurban İlk İmtihan
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَاَ ابْنَيْ اٰدَمَ بِالْحَقِّۢ اِذْ قَرَّبَا قُرْبَانًا فَتُقُبِّلَ مِنْ اَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الْاٰخَرِۜ)
(قَالَ لَاَقْتُلَنَّكَۜ قَالَ اِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللّٰهُ مِنَ الْمُتَّق۪ينَ
«O (Ehl-i kitaptan seni kıskana)nlara Âdem’in (Hâbil ve Kabil ismindeki) iki oğlunun haberini (dosdoğru ve) hak (bir beyan) ile oku! Hani o ikisi (kendilerini Allâh’a yaklaştırsın diye, koç ve buğday olmak üzere) birer kurban takdim etmişlerdi de onların birinden (bu kurbanı) kabul edilmiş, diğerindense kabul edilmemişti. O (kurbanı kabul edilmeyen Kabil diğerine) demişti ki: “Andolsun ki seni elbette öldüreceğim!” O da demişti ki: “Allâh ancak takvâ sahiplerinden (kurbanlarını) kabul eder. (Senin başına gelen benden değil, takvâyı terk ettiğindendir! Öyleyse sen beni ne diye öldüreceksin?)»[1]
Kerim kitabımız, hayat rehberimiz Kur’ân-ı Kerîm’in âyetlerinin bir manası da ibrettir. Geçmişten ve gelecekten haber veren nazm-ı celil, kurban ibadeti içinde önümüze ibretlik hadiseler koymaktadır.
Rabbimiz ilk olarak kendilerinden kurban istediği Âdem (Aleyhisselâm)ın iki oğlu Hâbil ve Kabil’in bu konudaki davranışını iyi okumamızı, hayatta birçok şeye sahip olan kabilin hırs, haset, kıskançlık ve tamahı ile beraber nasıl helâk olduğunu ve yeryüzünde ilk cinayeti, kardeş katli ile nasıl başlattığını anlatıyor.
Hâbil’in ise takva, vera, hilm, cömertlik ve kanaatini ifade edip bize örnek bir Müslüman resmi çiziyor.
İbrahimî Sadakat ve İsmailî Teslimiyet
فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ اِنّ۪ٓي اَرٰى فِي الْمَنَامِ اَنّ۪ٓي اَذْبَحُكَ فَانْظُرْ مَاذَا تَرٰىۜ)
(قَالَ يَٓا اَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُۘ سَتَجِدُن۪ٓي اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ مِنَ الصَّابِر۪ينَ
«Derken o (doğup büyüyerek) onunla birlikte (işlerinde) koşturmaya (imkân bulacağı on üç yaş gibi bir çağa) ulaşmıştı ki (babası ona):“Ey oğulcağızım! Şüphesiz ben (art arda) uykuda görüyorum ki, kesinlikle ben seni boğazlamaktayım! Artık sen de (bir) bak ki ne şeyi düşünürsün?” dedi. O da: “Ey benim babam! Emrolunmakta olduğun şeyi (hiç düşünmeksizin hemen) yap! İnşallah beni pek yakında sabredenlerden bulacaksın!” dedi.»[2]
Rabbimizin Halil’i İbrahim (Aleyhisselâm), uzun yıllar evlât hasreti yaşamış ve yıllar sonra muradına kavuşmuş, İbrahim (Aleyhisselâm)dan Cenâb-ı Hak canından en kıymetli parçayı istemiş, küçük yaşlarda ancak engin bir olgunluğa sahip olan İsmail (Aleyhisselâm) şeytan-ı lainin tüm desiselerine rağmen bu konuda kendisinden sonra tüm insanlığa örnek olacak büyük bir teslimiyet örneği göstermişti. Onların bu sadakat ve teslimiyetine karşılık Cenâb-ı Hak katından onlara ve soyundan gelecek Habîb-i Zîşân (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) efendimize ve bizlere kıyamet sabahına kadar kurbiyyet ve bayram vesilesi olacak kurban ibadetini ikram etmiştir.
Âlemlerin Efendisi (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ve Kurban
Atası İbrahim (Aleyhisselâm)ın kendisine ve ümmetine hediyesi olan kurban emanetini efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Medine-i Münevvere’ye ayak bastığı hicretin ikinci senesi teslim almış ve vefatına kadar yerine getirmiştir.
Câbir (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: Bir Kurban Bayramı günü idi. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ile beraberdik. Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) hutbeyi tamamladı ve minberden indi. Sonra, getirilen koyunu elleri ile kesti ve “Bismillâh Vallâhu Ekber! Bu koyun benim niyetime diğeri ise kurban kesemeyecek olan ümmetim içindir” dedi.[3]
Her ibadetin en büyük kabul vesilesi olan edeplerini bizlere öğreten efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Kurban keserken nasıl keseceğimizi beyan buyurmuşlardır. Bir adamı koyun keserken görmüş, adam keseceği esnada bıçağını hayvanın gözü önünde bileyince şöyle demişti: “Hayvanı defalarca mı öldürmek istiyorsun? Bıçağını, onu yere yatırmadan önce bilesen olmaz mıydı?”[4]
Kurban Dayanışma, Muhabbet ve Ümmetin İttihadıdır
الْبُدْنَ جَعَلْنَاهَا لَكُمْ مِنْ شَعَٓائِرِ اللّٰهِ لَكُمْ ف۪يهَا خَيْرٌۗ فَاذْكُرُوا اسْمَ اللّٰهِ عَلَيْهَا صَوَٓافَّۚ فَاِذَا وَجَبَتْ)
(جُنُوبُهَا فَكُلُوا مِنْهَا وَاَطْعِمُوا الْقَانِعَ وَالْمُعْتَرَّۜ كَذٰلِكَ سَخَّرْنَاهَا لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
«O büyükbaş hayvanları; Biz sizin için onları Allâh’ın (dîninin) nişanlarından kıldık ki onlarda size âit (maddî ve manevî) pek büyük bir hayır vardır. Artık (develeri yatarken değil de el ve ayaklarını) uzata(rak ayakta dura)nlar hâlindeyken (kurban edin ve kesim esnasında) onlar üzerine Allâh’ın adını anın! (Canları çıkarak) yanları (yere) düştüğü zaman, (dilerseniz) onlardan yiyin, (elinde bulunana ve istemeden verilene) kanaatkâr olana da, (istemek için yolunuza çıkan) dilenciye de yedirin! İşte Biz böylece onları (olanca cüsselerine ve güçlerine rağmen) size (görülmemiş bir teslimiyetle) tamamen itaatkâr kıldık (bu yüzden hiçbir engelle karşılaşmaksızın onları bağlayıp boğazlayabiliyorsunuz. Allâh’ın teshîri olmasaydı, onları, kendilerinden çok daha küçük ve güçsüz olan bazı yabâni hayvanlardan daha âciz bulamazdınız)! Tâ ki siz (ihlâsla kurban keserek, bunca nimetimize) şükredesiniz!»[5]
Kurban, Cenâb-ı Hakk’a bir yakınlık vesilesi olduğu gibi kulları da birbirlerine yakınlaştıran kıymetli bir ibadettir. Kurban kesen kişi dökülen ilk kanla beraber günahlarından kurtulmayı murad ederken aynı zamanda kestiği kurbanın etini dostları, akrabaları, komşuları, uzak ve yakındaki muhtaç tüm kardeşleri ile paylaşarak hem cömertliğin güzel bir örneğini sergilemekte, hem de paylaştığı kurban eti ile kardeşleri arasında sıkı bir bağ kurmaktadır.
Kurban gönüllerdeki bağları kuvvetlendirmekte, yeryüzündeki tüm mü’minler arasında sevgi muhabbet köprüleri kurmaktadır.
Kâinatın sultanı efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) kurban etinden kurban kesen kimselerin faydalanmasını, konu komşuya taksimini ve yoksul kimselerle paylaşılmasını tavsiye etmiştir
Aziz Müslümanlar…
Kurban her hâli ile bir hayvanı boğazlamaktan ve etinden istifade etmekten çok daha mühim manalar içermektedir. Kurban; Hâbil’in hilm ve takvasını, İbrahim (Aleyhisselâm)ın sabır ve sadakatini, küçücük bir çocuk olan İsmail (Aleyhisselâm)ın canını verecek kadar teslimiyetini, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ümmetine olan düşkünlüğünü; cömertliği, itaati ve derunî anlayış sahipler için çok daha fazlasını ihtiva etmektedir.
Dolayısıyla, keseceğimiz her kurbanı Rabbimizin bizlere birer emanet ve hediyesi olarak görmeli ve kurbanlarımızı bizleri Rabbimize yaklaştıracak bir vesile kılmalıyız. Kurban alırken keserken her türlü riya ve gösterişten uzak durmalı ve İbrahim (Aleyhisselâm) gibi, «(Rasûlüm!) De ki: “Muhakkak benim namazım, (hac ve kurban gibi bütün) ibadet(ler)im, hayatım ve ölümüm(ü kaplayan tüm anlarda işlediğim ve işleyeceğim imanım ve bütün salih amellerim), tüm âlemlerin Rabbi olan Allâh’a mahsustur.»[6] demeli, onun gibi bu büyük sözünün hakkını verebilen veya en azından vermek için mücadele eden kimselerden olmalıyız.
Selâmetle kalın… Aziz milletimizin ve tüm İslâm âleminin bayramı mübarek olsun!
Dipnotlar
[1] Mâide Sûresi, 27.
[2] Saffât Sûresi, 102.
[3] Tirmizî, No. 1521.
[4] Hâkim, el-Müstedrek, No. 257.
[5] Hac Sûresi, 36.
[6] En‘âm Sûresi, 162.