Kurban bayramında Sultan için hazırlanan koçlar, özel kıyafetli vazifeliler tarafında beslenir ve hazırlanırdı. Kurban bayramlarında Sultan için dokuz baş kurban kesilirdi. Bunların ikisi arefe günü akşamı Topkapı Sarayı’nda kesilip adandığı medreseye gönderilir, diğer yedisi ise bayramın birinci günü sabahı Sultan’ın bayram merasiminden Saraya dönüşünde binek taşı önünde atından veya arabadan inişlerinde merasim ile kesilirdi.
Padişahın binek taşına inmesini takiben, orada bulunması adet olan kimselerden hazine kethüdası ilerleyerek yanında getirdiği süslü kitabeli kurban duasını hünkâra gösterdikten sonra bir memura verip okuturdu. Kethüda bey yanında getirdiği sanatkârların yaptığı üç süslü bıçak bulunan gümüşlü kadife mahfaza, padişaha gösterilir, Hünkâr bu bıçaklardan birini alarak kurbanların kesilmesine memur kimseye verirdi. Sultan ikinci Mahmut gibi bazı sultanlar kurbanlarını bizzat kendileri keserdi. Bundan sonra padişah dairesine gider ve kurbanlar kesilip dağıtımı yapılırdı.
Haremde Bayramlaşma
Padişahın bayram merasiminden sonra hareme girişlerinde başlayan gayri resmi bayram merasimine gelince, Sofa’nın padişahın geleceği kapısından büyük teşrifatçı kalfa görününce, mızıka kumandanı elindeki topuzu sarı maden kaplama asayı üç parmağı arasında başının üstünde çevirmeye başlar. Bu kapıdan ikinci hazinedar çıkınca asayı havaya fırlatır, tabi düşürmez. Attığı gibi tutar. Mızıka selam havasını çalarken, padişah sol tarafından üniformalı hazinedar usta arkada daima hünkâr hizmetinde bulunan ikinci ve daha iki üç tane üniformalarını giymiş hazinedar kalfalarla sofaya çıkar, kapının önünde durur, varsa valide sultan yoksa hazinedar usta yanında bulunur. Mızıka, marş-ı sultaniyi çalar. Yaş itibarıyla büyük ve küçük sultan efendiler, hanım sultanlar, aheste yürüyüşle yaklaşıp hürmetle yerden temenna ile sağ tarafa sıra ile dizilir, el bağlar, dururlar. Kadın efendiler, ikballer de aynı merasim ile sol tarafta dururlar. Bu muhterem misafirlerin maiyetlerinde getirdikleri ustaları ve muteber kalfaları tazim edip çekilir, uzakta bir kenarda dururlar, marş-ı sultani devam eder. Tebrik merasimi bitince, hazinedar ustası beraberinde içi çil ikilik ve kuruş dolu sırmalı büyük futa tutan iki kalfa ile meydana çıkıp, harem halkının üzerine serper gençler, çocuklar kumrular gibi uçuşur, üşüşür, kapışırlar, bazen nazik padişah, ayaklarına kadar yaklaşmalarına tebessüm karşılık verirdi. Serpilen paradan üstüne düşeni almayıp yere düşürmek, padişah sikkesine bir nevi hürmetsizlik sayılır, hoş görülmez, hemen alınır. Hünkâr hemşiresinin kızlarını, hanım sultanları, haremlerini nazik sözlerle taltif eder, hepsi dairelerine çekilir, istirahat edilir ve yemek yenir. Öğleden sonra bir hazinedar gelip, dairelere padişahın geleceğini haber verir. Padişah hepsini ayrı ayrı tebrike gider, sonra hanedan ailesi birbirlerinin dairelerine tebrike giderler.
İstanbul’un Kurbanlıkları
Osmanlı zamanında Kurban bayramlarında İstanbul’da genellikle küçükbaş hayvan kesilirdi. Anadolu ve Rumeli’deki koyun yetiştirilen bölgelerden Dersaadet’e yıllara göre artıp azalmakla beraber, 1791 yılında 60000, 1811 yılında116000, 1820 yılında 179000, 1823 yılında 105000, 1825 yılında 75000, 1826 yılında 127000, 1827 yılında 94000 adedinde koyun getirilmiştir.
Bayram Maaşı Ve İkramiyeler
Bayramdan önce subaylara ve memurlara birer maaş ikramiye dağıtılırdı. Ancak devlet hazinesinin zor durumda olduğu dönemlerde bazen bu ikramiye yarım maaşa düşürülmüş, bazen de hiç verilmemiştir.
Ayasofya, Sultanahmed, Süleymaniye ve Fatih gibi büyük cami ve külliyelerde görev yapan ulemaya “kürk bahası” veya “iftariye” adı altında hediyeler ikram edilirdi.
Bayramlarda askere kuzu eti ve helva verilirdi. Zaptiyeye ise birer adet fes ve püskül verilir veya bedeli ödenirdi.
Bayramın birinci günü hapishanedeki mahkûmlara da helva dağıtılır ve cezasının üçte ikisini çekmiş mahkûmların bir kısmı, bayram vesilesi ile affedilirdi.
Bayramlar Ve Tatil
Bayram günleri, Devlet-i Aliyye’de tatil günü ilan edilmiştir. Ancak devletin zor durumda olduğu zamanlarda bayram tatilleri kısa tutulmuştur. Mesela 1919 yılı Kurban bayramında memleketin içinde bulunduğu sıkıntı nedeniyle bayramın üçüncü ve dördüncü günlerinde devlet daireleri açılmış ve bütün memurlar işlerinin başında mesaiye devam etmişlerdir.