Muteber hadis kitaplarında zikredilen ifadelere göre, Hazreti Peygamberimizin (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) mübarek saç ve sakal-ı şeriflerinde mevcut olan beyazlıklar, göze batmayacak ve karşıdan fark edilemeyecek kadar az idi. Mübarek saç ve sakal-ı şeriflerine bakım yaptıkları zaman, beyazlıklar fark edilmezdi. Saç ve sakal bakımını biraz ertelediği vakit, beyazlıkların sayılabilecek kadar az olduğu görülürdü.
Hazreti Enes (Radıyallâhu Anh:) “Peygamber Efendimizin saç ve sakal-ı şeriflerindeki beyazlıkların on dört tane olduğunu tespit edip saydım”[1] demiştir.
Hazreti Abdullah ibni Ömer (Radıyallâhu Anh)ın: “Hazreti Peygamberin saç ve sakal-ı şeriflerindeki beyazlıkların yirmiye kadardır,” dediği bize ulaşan rivayetler arasındadır.
Yüce Peygamberimizin (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) saç ve sakal-ı şeriflerinde ak düşen yerler; sakal-ı şerifinin başlangıç yeri olan göz ile kulak arasındaki zülüf kısmı, alt dudak ile çene arasındaki kısım idi. Mübarek saçlarının ise farklı yerlerinde beyazlıklar bulunmakta idi. Sakal-ı şeriflerindeki beyazlıkların adedi saçlarındakinden fazla idi.[2]
Esasen Fahri Kâinat Efendimizin son nefeslerine kadar saç ve sakalındaki beyazlık miktarı çok az olup bedeni şeriflerinde, ihtiyarlık belirtileri pek az görülmekte idi.
Peygamber Efendimizin Saç ve Sakalının Beyazlamasının Sebepleri
Enes ibni Malik (Radıyallâhu Anh) şöyle anlatmaktadır: “Bir gün Hazreti Ebubekir ile Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anhüma) Mescidi Nebevî’de minberin karşısında oturuyorlardı. Ansızın Rasûlüllâh odasından çıkıverdiler. Eli ile sakalını mesh ediyor, kaldırıyor ve sakalına bakarak mescide doğru ilerliyordu. Sakal-ı şeriflerindeki beyazlık, saçlarındakinden fazla idi. Hazreti Ebûbekir ve Hazreti Ömer i görünce selam verdi. Hazreti Ebûbekir yufka yürekli, Hazreti Ömer ise sert bir mizaca sahipti. Hazreti Ebû Bekir “Anam babam sana feda olsun! Ya Rasûlallah saç ve sakallarınıza aklar düşmüş,” dedi. Hazreti Peygamber eli ile sakalını kaldırdı ve onların yüzüne baktı. Bu sırada Hazreti Ebûbekir’in gözlerinden yağmur damlaları gibi yaşlar akmaya başladı. Rasûlüllâh şöyle buyurdular: “Beni Hud ve benzeri sûreler ihtiyarlattı.” Hazreti Ebûbekir: Anam babam sana feda olsun! Ey Allah’ın Peygamberi benzer sûreler hangileridir,” diye sordu. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “el-Vâkia, el-Karia, Seele Sâilun (Me’aric) ve ize’ş-şemsu kuvvirat (Tekvir) sûreleri, diye cevap verdi.”[3]
Burada Peygamberimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in “Beni ihtiyarlattı, saçımı sakalımı ağarttı” dediği Hud sûresinin 112. ayetidir, meali şöyledir: “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” Zikri geçen ayet-i kerimeyi merhum Elmalılı Hamdi Yazır, şu ifadelerle tefsir etmişlerdir: “Demek ki Hakka ulaşmak için istikametten başka yol olmadığı gibi her hususta kemali istikamet kadar yüksek bir makam ve onun kadar zor hiçbir şey yoktur. Herhangi gaye olursa olsun ona ulaşmanın en kısa yolu, doğru olmanın tâ kendisidir. Evvela her şeyde tek olan, doğruluk noktasını tespit etmek zordur. İkinci olarak farklı muhtelif noktaların alakasından sıyırılıp sarsılmadan dosdoğru o noktaya yürümek daha zordur. Üçüncü olarak doğruluk noktasına ulaştıktan sonra aynı istikamette hiç eğilmeden ve sapmadan devam ve sebat edebilmek çok daha zordur. Bununla beraber şunu hatırlatmalıyız ki, bu ayette Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’e “Beni ihtiyarlattı” dedirtecek kadar zor gelen durum, doğruluk istikametinin kendisini ilgilendiren kısmından ziyade, ümmetini ilgilendiren kısmıdır.”[4]
Hulâsâ Hud ve sözü edilen diğer sûrelerde; kıyamet halleri, geçmiş ümmetlerin, Peygamberlerine muhalefet edip nasihatlerine sırt çevirmeleri sebebiyle, Allah’ın gazabını üzerlerine davet etmeleri, bu yüzden helak oldukları anlatılıyor, sonrasında da ‘Siz onlar gibi olmayın, istikamet üzere sebat edin diye tenbihler, uyarılar,” yapılıyordu. Bu durum Peygamberimiz ’i etkilemiş, bir hayli endişelenip kaygılanmasına sebep olmuştur. Bir taraftan, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol,” emrinin kendisine yüklediği sorumluluk duygusu, diğer taraftan da bahsi geçen sûrelerdeki kıyamet halleri, geçmiş ümmetlerin başlarına gelen hadiseler, kendi ümmetinin hali ve onların düşeceği olumsuz haller, Hazreti Peygamberimiz’i derin bir tefekküre, düşünceye sevk etmişti. Bu nedenle saç ve sakalının ağarmasına, bu sûrelerin sebep olduğunu beyan etmiştir.
Hazreti Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in Saç ve Sakalındaki Beyazlıklardan Bahseden Hadis-i Şerifler
Katâde (Radiyallâhu Anh) naklediyor: “Enes ibni Malik’e (Radıyallâhu Anh) Fahr-i Kâinat Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) saç ve sakal-ı şeriflerine kına yakarlar mıydı, diye sordum. “Rasûlüllah’ın saçları ve sakalları henüz kına yakacak kadar ağarmamış idi. Sadece şakaklarında yani göz ile kulak arasındaki yerde, birkaç beyaz tel var idi. Fakat Hazreti Ebu Bekir (Radıyallâhu Anh) saç ve sakallarını kına ve ketem (kınaya katılan çivit otu) ile boyarlardı, dedi.”[5]
Enes ibni Malik (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Ben Hazreti Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’i saç ve sakal-ı şeriflerinde yalnızca on dört beyazlamış tel saydım.”[6]
Simâk ibni Harb (Radiyallâhu Anh) rivayet ediyor: “Câbir ibni Semure (Radıyallâhu Anh)’a Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimizin saçlarındaki beyazlık miktarı sorulmuştu. O da “Hazreti Peygamberin saçlarını yağladıkları vakit, beyazlıkları gözle fark edilemez, yağ sürmedikleri zaman, beyazlıkları görülürdü, dedi.”[7]
Abdullah ibni Ömer (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimizin mübarek saçlarındaki beyazlıkların adedi yirmiye yakın idi.”[8]
Abdullah ibni Abbas (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Bir gün Hazreti Ebûbekir (Radıyallâhu Anh): Ey Allah’ın Rasûlü (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) sizin de saçlarınıza ak düşmüş, dediklerinde, Peygamber Efendimiz: ‘Hûd, Vâkia, Mürselât, Amme Yetesâelûn, Ve izâ’ş-şemsu küvvirat, sûre-i celîleleri saç ve sakalımı ağarttı, buyurdu.”[9]
Ebû Cühayfe (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Ashabı kiram (Radıyallâhu Anhüm) Ya Rasûlallâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) sizin de yaşlandığınızı görüyoruz, dediklerinde, Peygamber Efendimiz ‘Beni Hûd Sûresi ve kardeşleri (benzerleri) ihtiyarlattı, buyurdular.”[10]
Ebû Rimse (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Oğlumla birlikte Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimize geldim ve huzuruna takdim edildim. Onu görünce, bu Allah’ın Peygamberidir, dedim. O sırada üzerinde iki parçadan oluşan yeşil elbisesi var idi. Saçları ise üst tarafından aklar düşmeye başlamış, ağaracak saç telleri ise kırlaşmaya yüz tutmuş idi.”[11]
Simak ibnul Harb (Radiyallâhu Anh) rivayet ediyor: “Câbir ibni Semure (Radıyallâhu Anh)’a Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimizin saçlarında ağarma var mı, diye sorulduğunda, “sadece saçlarının ayrım yerlerinde birkaç tane beyazlık var idi. Saçlarını yağladıklarında beyazlıkları kaybolurdu, dedi.”[12]
Dipnotlar
[1] Tirmizî Şemâil, No: 36
[2] İbnu Sa’d Tabakat, 1/432. Darussadr.
[3] İbnu Sa’d Tabakat, 1/436
[4] Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an dili, 4/2830. Eser Neşriyat
[5] Tirmizî Şemâil, bab: 5, No: 32
[6] Tirmizî Şemâil, bab: 5, No: 33
[7] Tirmizî Şemâil, bab: 5, No: 34
[8] Tirmizî Şemâil, bab: 5, No: 35
[9] Tirmizî Şemâil, bab: 5, No: 36
[10] Tirmizî, Şemâil bab: 5, No: 37
[11] Tirmizî, Şemâil bab: 5, No: 38
[12] Tirmizî, Şemâil bab: 5, No: 39