Sabah namazı her mü’minin edâ etmesi gereken farz bir ibadettir. Sabah namazının edâ eden bir Müslüman, Cenâb-ı Hakk’a adetâ “Yâ Rabbî güne seni ta’zîm etmekle başlamak istiyorum. Her şeyden ve herkesten evvel benim için mühim olan sana kulluktur” demektedir.
Sabah Namazı Şâhitlidir
Sabah namazının önemine işâret eden birçok âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf bulunmaktadır. Cenâb-ı Hakk sabah namazı hususunda şöyle buyurmaktadır: “Güneşin (gündüzün yarı dâiresinden) kayması ânında (öğle namazını), gecenin karanlığına dek (uzanan süreçte ise; ikindi, akşam ve yatsı vakitlerine ulaştığın zaman) o (farz) namaz(lar)ı, bir de (imsak vakti ile güneş doğumu arasında) sabah namazını hakkıyla kıl. Çünkü şüphesiz sabah (namazın)ın (diğer namazlara nispetle çokça okunan) Kur’ân’ı (gece ve gündüz meleklerinin, ayrıca birçok namaz kılan insanların iştirâkiyle, kalabalık topluluklar tarafından) hazır bulunulan bir amel olmuştur.” [1] Görüldüğü üzere sabah namazını hakkını vermeye çalışarak kılmak Cenâb-ı Hakk’ın bizlere emridir. Meleklerin de şâhitlikte bulunduğu bu namazın tam olarak edâ edilebilmesi ise ancak ve ancak cemaatle kılınmasıyla gerçekleşebilir.
Sabah namazının önemi ve şehâdeti hususunda Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) de şöyle buyurmuşlardır: “Gece ve gündüzde bir kısım melekler nöbetleşe aranızda bulunurlar. Bunlar sabah ile ikindi namazında toplanırlar. Sonra sizi geceleyin takip eden yükselir. Onları çok iyi bilen Allah Teâlâ bu meleklere sorar: Kullarımı nasıl bıraktınız? Biz onları namaz kılıyorken bıraktık. Biz onlara namaz kılarken vardık, derler.”[2]
Sabah Namazını Kılmakta Tembellik Nifak Ehlinden Olmaya Sebeptir
Cenâb-ı Hakk bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz ki münâfıklar Allâh’ı aldatmaya kalkışırlar. Hâlbuki O, aldatmalarının karşılığını vericidir. Onlar namaza kalktıkları zaman üşenen kimseler hâlinde kalkarlar. (Kıldıkları namazla da Allâh’ın rızâsını kastetmeyip) insanlara gösteriş yaparlar, Allâh’ı da ancak çok az zikrederler.” Bu âyet-i kerîmede münâfıkların Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i aldatmaya kalkışmaları, Allah Teâlâ’yı aldatmaya çalışma olarak açıklanmıştır ki; böylece Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in değeri ortaya konmak istenmiştir. Nitekim Fetih Sûresi’nin onuncu âyet-i kerîmesinde Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e bîat etmenin, Allah Teâlâ ile biatleşme olarak zikredilmesi de bu gâyeye yöneliktir. Allâh Teâlâ’nın, münâfıklara hüd‘a yapması ise; onların hîlelerine karşılık verecek olmasıdır ki bu, âhirette meydana gelecektir. Şöyle ki; Allah Teâlâ, kabirlerinden kalktıklarında müminlere vereceği nûrun bir mislini onlara verecek, böylece onlar Sırat köprüsüne vardıklarında nurlarını söndürecektir.
Münâfıkların namaza üşengeç bir hâlde kalkmaları, cemâatle namaza kalktıklarında bir tembellik netîcesi olarak ağırdan alıp yavaş yavaş kalkmalarıdır ki, bunun da nedeni, kıldıkları namazdan bir sevap ummayıp, kılmadıklarından da bir cezâ beklememeleridir. Bu nedenle kendilerine yatsı namazıyla sabah namazı pek zor gelmektedir. Zîrâ yatsı, gündüzün yorgunluğunun iyice ağır bastığı bir vakte rastlamakta, sabah ise uykunun en tatlı zamânına denk gelmektedir.
Münâfıkların derdi Allah râzı etmek olmayıp, insanlara gösteriş olduğundan, Allâh Teâlâ’yı pek az zikretmektedirler ki, bu: “Onlar namaza dînin emri olduğu için değil de gösteriş ve desinler için giderler” anlamına gelmektedir. Cenâb-ı Hakk cümlemizi sabah namazının önemini idrâk eden kullarından eylesin. Bu hususta gaflete düşmekten ve riyaya düşmekten cümlemizi muhâfaza eylesin. Âmîn Yâ Muîn…
Dipnotlar
[1] İsrâ Sûresi, 78, Kur’ân-ı Mecîd s. 289.
[2] Buhâr, Vahy, 9.