Cevap: Konuya girmeden önce ilgili birkaç meseleye temas etmek faydalı olacaktır.
Kurban, şartlarını bulunduran kişilerin yerine getirmeleri vacip olan bir ibadettir. Bazı ihtilafları göz ardı edip tercih edilen görüşlere göre bu şartları sıralayacak olursak;
- Müslüman olması.
- Vakti içerisinde olması; kurbanın vakti: Bayram namazından sonra 3. günün akşam ezanına kadardır. Esasen kurban vakti, sabah namazının girdiği vakitte başlasa da bayram namazından sonra kesilmesi şarttır.
- Akıl- baliğ olması.
- Nisap miktarı mala malik olması/ Ekonomik durumunun müsait olması; yani ticari amaçlı olsun veya olmasın asli ihtiyaçlarının dışında nisap miktarı mala sahip olan kişilere kurban vaciptir.[1]
- Mukim olması.
Mesele 1: Kurban bayramı 3. Günün akşam namazına yakın zengin olan fakire, mukim olan misafire, Müslüman olana, âkıl ve baliğ olana kurban kesmek vacip olur.
Mesele 2: Birinci meselenin tam aksine; kurban bayramı 3. Günün akşam namazına yakın, fakir düşenden, ihtiyacına binaen sefere çıkandan kurban düşer.
Hanefi fıkıh kitaplarında bu iki meselede ihtilaf yoktur. Fakat bunlar, kurban kesilmeden önce olan durumdur. Sualde ise kurban kestikten sonra mukim olan misafirden bahsediliyor.
Mesele 3: Kurban bayramının ilk günlerinde fakir olduğu halde kurban kestikten sonra 3. Günün akşam vakti girmeden nisap miktarı mala sahip olan kişinin tekrar kurban kesmesi gerekir mi?
Bu mevzuda Hanefi fıkıh kitaplarında ihtilaftan söz edilmektedir. Önceki âlimlere göre; tekrar kurban kesmesinin vacip olması daha sahih olan görüştür.[2]
Aynı görüşü Bedaiu’s-Sanâi’den[3] özetle nakleden dönemindeki müteahhir âlimlerin önde gelenlerinden Muhammed Emin b. Abidin şöyle der: “Evet fakir olduğu halde kurbanını kestikten sonra vakit çıkmadan nisap miktarı mala sahip olanlara iâde-i kurban/kurbanı tekrar kesmesi vaciptir. ”Ancak sonra gelen âlimler: Önceki kestiği kurbanın yeterli olacağını ileri sürerek, tekrar kurban kesmesini vacip görmediler ve bununla fetva verdiler. Şahsen biz de bu görüşü alıyoruz.[4]
Mesele 4: Kurban bayramı günlerinde sefere çıkan kişi kurbanını seferi olduğu bir yerde kestikten sonra, kurban bayramı günleri çıkmadan yani 3. Günün akşam vakti girmeden önce evine dönse, mukim olsa tekrar kurban kesmesi gerekir mi?
Bu konuda Hanefi fıkıh kitaplarından Alauddin el-Haskefî’nin “ed-Dürrü’l-Muhtar” isimli eserine haşiye yazan et-Tahtavi ve İbn Abidîn’in aynı kitaba haşiye olarak yazdığı “Reddu’l-Muhtar” isimli eserinin dışında sarih/açık bir ifade bulamadık. Reddu’l-Muhtar’da[5]; seferdeyken nafile olarak kurban kesen kişiden vacip olan kurbanın düştüğünü açıkça ifade etmiştir.[6]
Zenginlik ile mukim olma şartları, kurbanın vacip olması noktasında aynı şartlar olarak değerlendirilse de, kestiği kurbanın nezir mi kurban mı olması noktasında aynı şekilde değerlendirilmelerini gerektirmez.
Fakihler; kurban kesen fakirin kestiği kurbanın adak olacağını, buna rağmen ondan yiyebilir mi, yiyemez mi meselesini uzun uzun anlatmışlardır. Seferdeyken kurban kesen birinin, kestiği kurbanın adak mı, değil mi, yenir mi, yenmez mi, meselesinden bahsetmemişlerdir. Bu da bize zenginlik ve mukim olma şartını aynı ölçüde değerlendirmediklerine dair bir karinedir.
Ruhsatlar
Tuhfetu’l-Fukaha’da Alauddin es-Semerkandî şöyle der: Seferde olanlara kurban vacip değildir. Tıpkı bayram ve Cuma namazlarının vacip olmayışı gibi. Malumdur ki seferdeyken kıldığı Cuma namazından sonra mukim olan kişiye, öğlen namazı vacip olmayacağı gibi, Cuma namazını da tekrar etmesi vacip değildir. (mukim olduğunda şehirde henüz Cuma namazı kılınmamış olabilir)
Bu meselede de gördüğümüz gibi Cuma namazının vacip olması için mukim olmak şart ise de Cuma namazının sahih ve farzı düşürücü olması için ikamet şart değildir. Bu da bize her şartı eşit olarak değerlendirmememizi, mukim olma şartıyla, zengin olma şartının farklı olabileceğini, birine ait meseleleri diğerine taşımak için mücerret şart birliğinin kâfi gelmeyeceğini göstermiş olur.
Zira sefere çıkan kişiye kurban kesmemek kolaylıktır, ruhsattır. Şayet tekrar kurban kesmesini gerekli görecek olursak ruhsat, ruhsat olmaktan çıkar, kolaylık zorluğa döner.
Mukimliğin, zenginlik gibi bir şart olmadığına seferin ruhsat olduğuna dair Musannef İbn Ebi Şeybe مَنْ قَالَ : لَيْسَ عَلَى الْمُسَافِرِ جُمُعَةٌ (no:336) “müsafirin kurban kesmesi gerekli değildir, diyenler” şeklindeki başlığı altında seferde kurban kesmemenin ruhsat olduğunu sarahaten beyan etmiştir.
Abdurrezzak da Musannef’inde seferde olanın kurban kesmemesinin ruhsat olduğuna açıkça rivayet etmiştir.
Es-Sevrî’den o da Ebu Hanifenin hocası Hammad b. Ebi Süleymandan o da İbrahim en-Nehâi’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
عبد الرزاق عن الثوري عن حماد عن إبراهيم قال رخص للحاج والمسافر في أن لا يضحي
“Hacda olanlara veya seferde olanlara kurban kesmemeye ruhsat verilmiştir.”
Görüldüğü gibi seferde kurban kesmemek ruhsattır. Buna göre kişi, seferde ruhsatı değil de azimeti alıp kurbanını kesecek olursa keseceği kurban sahih olur. Sahih olan bir ibadetin yani şartlarına riayet edilerek eda edilen bir ibadetin sahih olacağı ve iadeye gerek duymayacağı usul-i fıkıh kitaplarında detaylıca anlatılmıştır. Ruhsatı değil de azimeti alarak kurban kesen kişiye, memleketine döndükten sonra mukim oldu diye tekrar kurban kesmeyi vacip kılmak, ruhsat mantığına büsbütün aykırıdır. Zira bu şekilde ruhsat, temel gayesi olan kolaylıktan çıkmış ve zorluğa dönüşmüş olur. Hâlbuki ruhsatın temel meşru sebebi kolaylıktır.
Sonuç: Kurban bayramı günlerinde sefere çıkan kişi seferi olduğu bir yerde kurbanını kestikten sonra, kurban bayramı günleri çıkmadan yani 3. Günün akşam vakti girmeden önce evine dönse ve mukim olsa tekrar kurban kesmesi gerekmez. Seferdeyken kestiği kurban yeterlidir
Dipnotlar
[1] Nisap miktarında, 81 gramdan 96 grama kadar farklı görüşler var. En yaygın olan 86 gram altın değeri olduğudur
[2] Ebu Bekir Muhammed b. Ahmed Şemsu’l-Eimme es-Serahsî, el-Mebsût; Burhanuddîn Ebu’l-Me’alî ibn Mâze, el-Muhîtu’l-Burhânî; Alauddin es-Semerkandî, Tuhfetu’l-Fukahâ; Alâuddin Ebû Bekr el-Kâsânî, Bedâyiu’s-Sanâyi fî Tertibi’ş-Şerâi’
[3] ولو ضحى الفقير ثم أيسر في آخره عليه الإعادة في الصحيح لأنه تبين أن الأولى تطوع بدائع ملخصا
لكن في البزازية وغيرها أن المتأخرين قالوا لا تلزمه الإعادة وبه نأخذ
[4] Muhammed Emin ibn Âbidîn, Reddu’l-Muhtâr 9/458 baskı, Daru alemi’l-Kütüp
[5] قوله ( والإقامة ) فالمسافر لا تجب عليه وإن تطوع بها أجزأته عنها
Her ki haşiyenin ibaresi de aynı….
[6] Ahmed b. Muhammed et-Tahtâvî, Şerhu Durru’l-Muhtar 4/163; Muhammed Emin ibn Âbidîn, Reddu’l-Muhtâr 9/453